7 Mayıs 2009 Perşembe

Otizm

Otizm, çocuklarda 3 yaşından önce ortaya çıkan ve ömür boyu süren beyinsel bir rahatsızlıktır. Bu çocuklarda dil yavaş gelişir veya hiç ilerle­mez. Konuşma gelişse bile tuhaf bir şekilde konuşurlar, "ben" yerine, "sen veya "o" derler. Otistik çocuklar başkasının gözlerine bakamaz, kucağa alınınca huzursuz olurlar. İnsanların duygularını anlamakta zorluk çekerler. Hiperaktivite veya aşırı pasiflik yaşarlar. Kendilerine ait bir dünyada yaşı­yor gibi, çağrıldıklarında tepki vermez, konuşurken dinlemez gibi görünür­ler, uzun süre boş bakışlarla oturabilirler. Bir çok otistik çocukta 2-5 yaş arasında belirginleşen öfke nöbetleri kendini yere atma, tekmeleme, tepin­me, ısırma, kendi saçlarını çekme, başını duvara vurma, ellerini ısırma, yü­zünü tırmalama ve kanatma, şiddetli ağlama, tuhaf bir şekilde şiddetli ba­ğırma, evdeki eşyalara zarar verme şeklinde kendini gösterebilir.
Otizm, zeka geriliği, öğrenme güçlüğü, epilepsi ve diğer bozukluklarla birlikte ortaya çıkabilir. Otistik kişilerde genellikle zeka geriliği görülür. Ancak yaklaşık %20'si normal veya üstün zekaya sahiptir. Resim, müzik, matematik ve diğer bazı alanlarda da çok başarılı olabilirler.
İleri yaşlarda çoğu otistik kişilerde şizofreni ve %25-30 epilepsi görülür. Otizm, bütün dünyada yaygındır. Her beş otistikten dördü erkektir. Ame­rika'da her 120-150 çocuktan biri otistiktir. Türkiye'de ise yaklaşık 100.000 otistik insan olduğu tahmin ediliyor.
Otizmin Sebepleri:
Bu hastalık 1943 yılına kadar tam olarak bilinmemekteydi. Timerosal, 1920li yıllarda piyasaya çıkmış ve ilk olarak 1931 yılında çocuk aşılarında kullanılmıştır. Bundan birkaç ay sonra doğan 11 çocukta bu hastalığın ilk belirtileri kayda geçirilmiştir. 4O'lı yıllardan itibaren aşılarda yoğun bir şe­kilde kullanılmaya başlanan Timerosal, Türkiye'de hâlâ kullanılmaktadır.
Timerosal: Aşılarda kullanılan bir koruyucudur, mikropların çoğalması­nı engeller. Timerosalin % 49.6'sı civadır,- metabolize olduğunda etilciva ve tiyosalisilata dönüşür. Mikropları tahrip eden esas etken etilcivadır. Akut civa zehirlenmesi ölüme yol açarken kronik civa zehirlenmesi kalp hastalı­ğı, otizm, konuşma bozukluğu, hiperaktivite, havale gibi çok sayıda ciddi hastalığa neden olur. Kronik civa zehirlenmesinde görülen duyusal, nöro­lojik, motor, davranış ve biyokimyasal bozuklukların aynısı otizmde de gö­rülmekledir. Civa bileşiklerinin yağda erime özellikleri fazladır. Beyin ve sinir sistemi hücrelerinin büyük bir bölümü yağdan oluştuğu için civadan en büyük zararı bu hücreler görür. Civa özellikle hücre zarı yapısındaki Proteinlere bağlanarak hücre zarlarını zedeler, işlevlerini bozar. Akıcılığı kaybolan hücre zarı sertleşerek hücrenin çabuk yaşlanmasına neden olur.
Toksik civa konusunda dünyaca tanınmış uzman Dr. Boyd Haley diyor ki: "Timerosal bir hayvana enjekte edildiğinde o hayvanın beyni zarar gö­rür, canlı bir dokuya enjekte edildiği taktirde o dokunun hücreleri ölür. Bu tahribatı bile bile, oluşabilecek zararları göze alarak timerosal içerikli aşıla­rı yeni doğmuş bebeklere uygulayabilen birilerinin hâlâ var olduğuna inan­mak güçtür."
Avusturya, Japonya, İngiltere ve tüm İskandinav ülkeleri Timerosal içe­ren aşıların üretimini yasaklamış, bu yasaklamadan sonra otizm vakaları hızla azalmaya başlamıştır. Ayrıca bir çok ülke de yeni doğmuş veya anne sütü ile beslenen bebeklere verem gibi canlı aşıları uygulamaktan vazgeç­miş durumdadır.
7 Temmuz 1999'da Amerikan Pediatri Kurumu (AAP) ile Amerika Bir­leşik Devletleri Halk Sağlığı Servisi (PHS) ortak bir toplantı yaparak Ti-merosalin aşılardan çıkartılmasına karar vermiş, bu tarihten itibaren ABD'de civa kademeli olarak aşılardan çıkartılmıştır. Daha önce üretilen ci-valı aşı ise Türkiye'ye ve bu konulardaki gelişmeleri takip etmeyen diğer ül­kelere gönderilmiştir. Otizm bulguları, aşı yapıldıktan birkaç yıl sonra, ge­nellikle 3-5 yaşlarında ortaya çıktığı için sonuçlar 2003'ten sonra alınabil­miştir. Nitekim Journal of American Physicians and Surgeons'ın 2006 Mart sayısında yayınlanan araştırmaya göre ABD tarihinde ilk defa otizm gerile­meye başlamıştır. Resmi halk sağlığı verilerini irdeleyen bu çalışmaya göre California'da 1995 yılında 120 civarında olan 'yeni teşhis edilen otistik ço­cuk sayısı 2000'de 600'e, 2003 yılında 800'e fırlamıştır. 2006'nın başında vaka sayısı 1000'in üzerinde beklenirken aşının yasaklanması etkisini göstermiş, 620'ye inmiştir. Yani reel olarak %22, beklenilen sayıya göre ise %40 kadar azalmıştır. Aynı yıllarda Türkiye'de yeni teşhis edilen otistik ço­cuk sayısı ise doğal olarak, fırlamıştır. Ancak bu konuda Türkiye'de hiçbir araştırma yapılmamıştır.
Grip ve Hepatit B aşılarının çoğu hâlâ timerosal (cıva) içermekte, bu aşılar hamilelere, doğum sırasında bebeklere ve 6 ay ile 5 yaş arası çocuk­lara önerilmekte ve sağlık kurumlarında rutin olarak uygulanmaktadır. Şu­nu da hatırlatalım, civa tuzu (timerosal) civanın kendisinden çok daha teh­likelidir. ("Çocuk Hastalıkları" bölümü "Aşılar" konusuna bakınız.)
Otizmin diğer sebepleri için "FK, Havale" konusuna bakınız.

Tedavi
Otizm tedavisi hiperaktîvite tedavisi ile aynıdır.
Bu tedaviyi 3 yıl üstüste yılda bir defa tekrarlamak gerekir. Ancak 2. ve 3. yıl uygulanan tedavi sırasında ilkbahar ve sonbaharda birer defa sülük te davisi, yazın ve kışın birer defa kafa ve kuyruk sokumu hacamatı yapılır
Faruk, 8 yaş, 2 sınıf öğrencisi, İstanbul
Faruk 31.8.1998'de sezaryenle doğmuştu. 3,5 ay anne sütü emdi. Sonra hazır mama, pirinç unundan yapılan muhallebi ve meyve sularına başlandı. Rahatsızlığı, sık ateşlenme, huysuzluk, huzur­suzluk, yürüyememe, çok su içme, gece uyuyamama, uyusa bile, sık sık bağırarak uyanma şeklinde artmaya başladı. Ateşlenince çeşitli antibiyotikler denendi, hiçbir netice alınamadı. İki yaşını doldurmadan alerji teşhisi kondu. 2,5 yaşındaydı ve yürüyemiyor-du, oturamıyordu, eklemleri hiç bükülmüyordu. Konuşamıyordu sadece garip sesler çıkartıyordu. Kendi başına yemek yiyemiyor-du. Ateşlenmeleri ise devam ediyordu. "Şifa bulması ne kadar za­man alacak" diye doktora sorulduğunda muğlak cevaplar verili­yordu. Üst ön dişlerden 4 tanesinde diğer dişlerinden farklı olarak kahve rengi lekeler vardı. Diş minesi saydam değil, pütürlüydü (Bu belirtiler ağır beyin zehirlenmesinin işaretidir. A. Salih).
Aydın Hanımın tedavisine başladıktan 1 ay sonra oturmaya, son­ra yürümeye, 1 yıl sonra konuşmaya başladı. Tedavinin ilk ayla­rında ateşleniyor ve ateşlenince kusuyordu. Kusma ile siyah bal­gamlar çıkarıyordu. Sık sık ishal oluyordu. Cildi soluktu, kanı çe­kilmiş gibiydi. Ancak tedaviyle iyileştikten sonra yüzünün rengi normale döndü. Faruk 3,5 yaşındayken, annesi hamile kaldı. Ay­dın Hanım'm doğuma hazırlık tedavisini uyguladıktan sonra nor­mal doğum yaptı. Faruk, kardeşini çok seviyor ve onunla hep ilgi­leniyordu. 5 yaşında yuvaya gitti. O zamanlar kısa cümleler kuru­yordu. 6 yaşında güzel konuşmaya ve aynı yıl ana okuluna başla­dı. Arkadaşlarını, öğretmenini ve öğrenmeyi çok seviyor. Kendine güveni yerine geldi. Şu anda Farıık, ingilizce eğitim veren ulus­lararası bir okula gidiyor. 2. sınıf öğrencisi, çok sempatik, akıllı ve terbiyeli bir çocuk. Tenis oynuyor, at biniyor. Haftada 2 defa bas­ketbol oynuyor.
30.4.2007 Annesinin günlüğünden alıntılar
1 Ocak 2001: Bugün tedaviye haftada bir 36 saatlik açlıklar yapa­rak ve diyetle başladık. Çok su içiyor. Uykusundan sık sık bağıra­rak uyanıyor. Kömür gibi siyah büyük abdest yapıyor, kusma ile balgam çıkartıyor, burnu yoğun olarak yeşil yeşil akıyor. Arka ar­kaya 4-5 defa hapşırıyor, uykuda terliyor, terleyince çok kızıyor ve bağırıyor. Üzerini değiştirip yüzünü soğuk suyla yıkayıp bur­nunu temizlemeye çalışıyoruz. Rahatlıyor ve uyuyor.
Not: Dudakları bu ilk oruçtan sonra yarıldı ve 7-8 haftadır yarık duruyordu.
30 Nisan 2001: İkinci 3 günlük açlık. Açlıkta çok su içti ve fışkı­rır gibi kustu. Balgam ve kahve telvesi gibi siyah koyu şeyler çı­kardı. Bunun gibi kusması bu açlığa başlamadan 1 gün önce de ol­muştu. O gün çocuk durmadan elini boğazına götürüyordu ve bo­ğuluyor gibiydi. Sonra beyaz balgam yerine kahve telvesi gibi birşey kustu.
4. gün: Açlık bitince greyfurt suyu içtikten sonra akşama yakın simsiyah balgamlı, çok kötü kokulu büyük abdest yaptı.
Çok masumlaştı. Burnu koyu yeşil olarak akıyor, öksürüyor, son­ra dolu dolu kusuyor. Pelte şeklinde yeşil balgam çıkarıyor.
5.gün: Bugün de öksürüyor ve burnu akmaya devam ediyor. Çok sakin duruyor ve geceleri uyanmadan rahat uyuyor.
6. gün-. Oksürdüğü zaman temiz temiz ses çıkarıyor. Burnu temiz­lendi ve akmaz oldu. Bu arada yoğun balgam kusmaya devam edi­yor.
7. gün: Sabah köyden İstanbul'a hareket ettik. Sabah 2 adet yu­murta yedi, arabada uyudu sonra da pencereden bakmaya başladı. Hiç zorluk çıkarmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder