Bizim hayatımızda mikropların büyük rolü vardır. Mikroplar havayı, suyu temizler, zenginleştirir ve toprağın verimliliğini sağlar. Mikroplar dünya yüzeyini ölü insan, hayvan ve bitkileri çürüterek temizler. İnsanların ve hayvanların derilerini, kıllarını ve bitkileri temizler tüm canlıları çeşitli hastalıklardan korur, dünyadaki yaşam sürecini dengeler. Her bir çeşit mikrobun vazifesi o kadar net, o kadar ince ve farklıdır ki, insanlar bunları asla beceremez. Mikroplar o kadar önemli varlıklardır ki, diyelim onların tamamı aniden kaybolsa, dünyadaki hayat sadece 15-20 dakika, bazı alimlere göre bir saat kadar sürebilir. Biyologlar "Melek dediğimiz varlıklar belki de şu mikroplardır" demektedir. Bugün 3 yönden acımasızca mikroplara hücum edilmektedir.
1. Antibiyotik, sülfanilamid gibi antimikrobiyal maddeler, sterilizasyon işlemleri, deterjanlar ve tarım ilaçları doğrudan mikropları öldürür veya çoğalmasını durdurur.
2. Yağların hidrojenize edilmesi, besinlere katılan koruyucu katkı maddeleri ve aromalar besinlerin yapısını bozarak mikropların yiyemeyeceği hale getirir ve böylece beslenmelerini ve çoğalmasını engellerler.
3. Mikroplara karşı açılan en tehlikeli ve kapsamlı savaş nanoteknoloji ve gen teknolojisi ürünü maddeler ile yapılandır. Bu şekilde mikroplar hem besinden mahrum edilerek, hem de doğrudan öldürülerek yokedilir.
Ancak insanlar tarafından mikroplara karşı açılan benzersiz deterjan savaşı mikroplardan çok insanlara zarar vermiştir. Çünkü deterjanlar organik kalıntı ve mikropları nasıl eritip yok ediyorsa, akciğer ve beyindeki hücreleri de aynı düzeyde, üstelik doğrudan etkilemektedir. Deterjanlar solunum yoluyla beyin damarlarını, akciğerlerdeki bronşları ve alveolleri eriterek, yıpratır, şişirir ve kana karışır. Tuz ruhu, çamaşır suyu gibi klorlu deterjanlar, bulaşık deterjanları, yağ çözücüler, lavabo açıcılar ve kireç çözücüler gibi mutfak-tuvalet-banyo temizlik melzemeleri; çamaşır deterjanları, leke gidericiler, beyazlatıcılar, yumuşatıcılar ve benzerleri kan dolaşımı bozuklukları, damar deformasyonları, MS, alzheimer gibi ağır beyin hastalıklarına, akciğer, karaciğer, böbrek hastalıklarına ve ayrıca kısırlığa yol açarlar. Bu deterjanlara alternatif olarak sunulan, gen teknolojisi yöntemiyle üretilen, tamamen "doğal" ve "sağlıklı" olduğu iddia edilen, hatta bitkilere döküldüğünde onları coşturan bitkisel kökenli deterjanlar kimyasal deterjanlardan daha tehlikelidir. Bunlar mutasyonlara ve kansere sebep olabilir.
Bu temizlik maddelerini kullanan insanlar genellikle cansız, halsiz, uyuşuk, hafızası zayıflamış, şuuru bulanık, düşüncesi bozuk, mutsuz, rengi toprak rengi veya kanı çekilmiş gibi, saçları kırık ve seyrek, tırnakları gri veya mordur. Böyle olması doğaldır. Yaradanın, kurduğu düzende görevlendirdiği, yalnızca vazifesini yerine getirmekte olan varlıkları, yani mikropları, vazifeleri başında öldürmenin karşılığı budur.
Deterjanlar, sadece çamaşır makinalarında, minimal miktarda kullanılabilir. Makinaya deterjan koyarken burun bir bezle kapatılıp muhafaza edilmeli, yıkama bittikten sonra ek durulama yapılmalıdır. Elle yıkamada ve ev temizliğinde sadece parfümsüz, boyasız, doğal bir sabun ve tel, çamur, kum gibi mekanik temizleyiciler kullanılabilir. Vücut ve elleri yıkarken her defasında sabunlamak şart değildir. Cildimizin üzerinde yaşayan ve cildin sağlığını korumakla görevli mikroplar, bu işi bizden daha iyi yaparlar. Biz olur olmaz sabun kullanarak, bu mikropların görevini aksatmış oluruz.
Aslında, su ve topraktan daha iyi temizleyici yoktur. Çünkü bizi ve ortamımızı kirleten herhangi bir madde veya mikroplar değil, negatif enerjidir. Negatif enerjiyi kıranlar da deterjanlar değil, temiz su ve topraktır.
Yeryüzündeki bütün canlılar yani insanlar, hayvanlar ve bitkiler havaya, suya ve toprağa atık bırakır. Ekolojik sistem bu atıkları dönüştürmek ve faydalı hale getirmek için mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. Ekolojik dengenin bozulmadığı bölgelerde rahatsızlık veren herhangi bir atık görmek mümkün değildir.
Normal olarak ölü insan veya hayvan cesedine ilk önce böcekler ve sinekler gelir. Onlar kendilerine ait rızkı tüketip, cesetleri kendilerinden sonraki varlıklar için hazırlayarak çekilirler. Sonra solucanlar gelir, aynı şekilde kendilerine ait rızkı tüketip, cesetleri bakteriler için uygun bir hale getirip çekilirler. Son işlemi ise bakteriler yapar ve cesetten geriye kemiklerin dışında bir şey bırakmazlar. Dünya yüzeyi insan cesetlerinden ve ölü organizmalardan bu şekilde kurtulur.
Çağdaş insan yiyecek, içecek ve vücut bakım ürünlerindeki koruyucularla, kullandığı kimyasal ilaçlarla adeta kendini mumyalamıştır. Bu yüzden son yıllarda böcek, sinek ve bakteriler bazı mezarlıklardaki insan cesetlerini çürüterek toprağa karıştıramıyor. Mezardaki cesetler çürümeden olduğu gibi duruyor. Doğal alanları da kirleten koruyucu katkı maddeleri ve ilaçlar yüzünden hayvanların cesetleri de bir süre sonra çürümez hale gelecektir.
Diğer taraftan böcek, sinek ve bakterilere karşı kullanılan kimyasallar ekolojik dönüşümü sağlayan bu vazifeli yaratıkların nesillerini tüketmektedir. Bu durum devam ettiği sürece, biyolojik çevrim yavaşlayacak, böcek, sinek ve bakteriler yok olacaktır. Dünya ölü bataklığına dönüşecek ve ekolojik kıyamet kaçınılmaz olacaktır.
Demek ki, deterjan, tarım ilacı, antibiyotik ve gıdaların bozulmasını önleyen katkı maddelerini kullanan insan "ekolojik kıyamet"i bizzat kendi elleriyle hazırlamaktadır.
1. Antibiyotik, sülfanilamid gibi antimikrobiyal maddeler, sterilizasyon işlemleri, deterjanlar ve tarım ilaçları doğrudan mikropları öldürür veya çoğalmasını durdurur.
2. Yağların hidrojenize edilmesi, besinlere katılan koruyucu katkı maddeleri ve aromalar besinlerin yapısını bozarak mikropların yiyemeyeceği hale getirir ve böylece beslenmelerini ve çoğalmasını engellerler.
3. Mikroplara karşı açılan en tehlikeli ve kapsamlı savaş nanoteknoloji ve gen teknolojisi ürünü maddeler ile yapılandır. Bu şekilde mikroplar hem besinden mahrum edilerek, hem de doğrudan öldürülerek yokedilir.
Ancak insanlar tarafından mikroplara karşı açılan benzersiz deterjan savaşı mikroplardan çok insanlara zarar vermiştir. Çünkü deterjanlar organik kalıntı ve mikropları nasıl eritip yok ediyorsa, akciğer ve beyindeki hücreleri de aynı düzeyde, üstelik doğrudan etkilemektedir. Deterjanlar solunum yoluyla beyin damarlarını, akciğerlerdeki bronşları ve alveolleri eriterek, yıpratır, şişirir ve kana karışır. Tuz ruhu, çamaşır suyu gibi klorlu deterjanlar, bulaşık deterjanları, yağ çözücüler, lavabo açıcılar ve kireç çözücüler gibi mutfak-tuvalet-banyo temizlik melzemeleri; çamaşır deterjanları, leke gidericiler, beyazlatıcılar, yumuşatıcılar ve benzerleri kan dolaşımı bozuklukları, damar deformasyonları, MS, alzheimer gibi ağır beyin hastalıklarına, akciğer, karaciğer, böbrek hastalıklarına ve ayrıca kısırlığa yol açarlar. Bu deterjanlara alternatif olarak sunulan, gen teknolojisi yöntemiyle üretilen, tamamen "doğal" ve "sağlıklı" olduğu iddia edilen, hatta bitkilere döküldüğünde onları coşturan bitkisel kökenli deterjanlar kimyasal deterjanlardan daha tehlikelidir. Bunlar mutasyonlara ve kansere sebep olabilir.
Bu temizlik maddelerini kullanan insanlar genellikle cansız, halsiz, uyuşuk, hafızası zayıflamış, şuuru bulanık, düşüncesi bozuk, mutsuz, rengi toprak rengi veya kanı çekilmiş gibi, saçları kırık ve seyrek, tırnakları gri veya mordur. Böyle olması doğaldır. Yaradanın, kurduğu düzende görevlendirdiği, yalnızca vazifesini yerine getirmekte olan varlıkları, yani mikropları, vazifeleri başında öldürmenin karşılığı budur.
Deterjanlar, sadece çamaşır makinalarında, minimal miktarda kullanılabilir. Makinaya deterjan koyarken burun bir bezle kapatılıp muhafaza edilmeli, yıkama bittikten sonra ek durulama yapılmalıdır. Elle yıkamada ve ev temizliğinde sadece parfümsüz, boyasız, doğal bir sabun ve tel, çamur, kum gibi mekanik temizleyiciler kullanılabilir. Vücut ve elleri yıkarken her defasında sabunlamak şart değildir. Cildimizin üzerinde yaşayan ve cildin sağlığını korumakla görevli mikroplar, bu işi bizden daha iyi yaparlar. Biz olur olmaz sabun kullanarak, bu mikropların görevini aksatmış oluruz.
Aslında, su ve topraktan daha iyi temizleyici yoktur. Çünkü bizi ve ortamımızı kirleten herhangi bir madde veya mikroplar değil, negatif enerjidir. Negatif enerjiyi kıranlar da deterjanlar değil, temiz su ve topraktır.
Yeryüzündeki bütün canlılar yani insanlar, hayvanlar ve bitkiler havaya, suya ve toprağa atık bırakır. Ekolojik sistem bu atıkları dönüştürmek ve faydalı hale getirmek için mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. Ekolojik dengenin bozulmadığı bölgelerde rahatsızlık veren herhangi bir atık görmek mümkün değildir.
Normal olarak ölü insan veya hayvan cesedine ilk önce böcekler ve sinekler gelir. Onlar kendilerine ait rızkı tüketip, cesetleri kendilerinden sonraki varlıklar için hazırlayarak çekilirler. Sonra solucanlar gelir, aynı şekilde kendilerine ait rızkı tüketip, cesetleri bakteriler için uygun bir hale getirip çekilirler. Son işlemi ise bakteriler yapar ve cesetten geriye kemiklerin dışında bir şey bırakmazlar. Dünya yüzeyi insan cesetlerinden ve ölü organizmalardan bu şekilde kurtulur.
Çağdaş insan yiyecek, içecek ve vücut bakım ürünlerindeki koruyucularla, kullandığı kimyasal ilaçlarla adeta kendini mumyalamıştır. Bu yüzden son yıllarda böcek, sinek ve bakteriler bazı mezarlıklardaki insan cesetlerini çürüterek toprağa karıştıramıyor. Mezardaki cesetler çürümeden olduğu gibi duruyor. Doğal alanları da kirleten koruyucu katkı maddeleri ve ilaçlar yüzünden hayvanların cesetleri de bir süre sonra çürümez hale gelecektir.
Diğer taraftan böcek, sinek ve bakterilere karşı kullanılan kimyasallar ekolojik dönüşümü sağlayan bu vazifeli yaratıkların nesillerini tüketmektedir. Bu durum devam ettiği sürece, biyolojik çevrim yavaşlayacak, böcek, sinek ve bakteriler yok olacaktır. Dünya ölü bataklığına dönüşecek ve ekolojik kıyamet kaçınılmaz olacaktır.
Demek ki, deterjan, tarım ilacı, antibiyotik ve gıdaların bozulmasını önleyen katkı maddelerini kullanan insan "ekolojik kıyamet"i bizzat kendi elleriyle hazırlamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder