8 Mayıs 2009 Cuma

Su

Hz. Muhammed (s.a.v.) "Bu dünyada ve öbür dünyadaki en iyi içecek sudur" buyurmuştur. Yeryüzünde çeşitli sular mevcuttur, ancak her su içilecek nitelikte değildir. Çünkü insan vücudunda metabolizmanın çalışması sadece buz strüktürlü yani hafif su ile mümkündür. Vücut, tüm işlemlerini yegane eritici olan su vasıtasıyla gerçekleştirir. Vücut neminin dengede tutulması, yiyeceklerin hazmedilmesi, besin maddelerinin emilmesi ve hücrelere taşınması, fazlalık ve zararlı maddelerin eritilerek dışarı atılması bu işlemler dahilindedir. Protein moleküllerini insan vücudunda birleştirerek tutan şey hafif, buz strüktürlü sudur. Bina yapımında çimentonun kalitesi ne kadar önemli ise, insanın vücut yapımında su kalitesi de o kadar önemlidir. Çimento kaliteli ise bina yüzyıllarca ayakta kalır, kalitesiz ise malumdur, bina çöker. Su molekülleri birbirine enerji bağlantısı ile bağlanarak strüktürel bir kafes oluşturur. Molekülleri birarada tutan bu enerji bağlantıları, dışarıdan gelecek olumlu ve olumsuz etkilere açık durumdadır. Suyu hafif ya da ağır hale getiren de bu enerjinin pozitif ya da negatif olmasıdır.
Japon araştırmacı Dr. Masam Emoto, topladığı su numunelerini dondurup fotoğraflarını çekti. Tabii akan sular çok güzel kristaller oluşturdu, musluk suyu ise kristalleşemedi veya bozuk kristaller oluşturdu.
"Sevgi, "şükran" ve "melek" yazılı kağıtlara sarılan şişelerde bulunan su dantel gibi güzel kristaller oluştururken "şeytan" yazılı kağıtla çevirili şişedeki su, kapkaranlık bir delik görünümü verdi. Su, farklı müziklere ve resimlere de farklı tepkiler gösterdi.
Televizyon, bilgisayar, cep telefonu, mikrodalga fırın gibi elektromanyetik dalgaların suya verdiği etkinin de fotoğrafları çekildi. Fotoğraflardaki kristaller "şeytan" sözcüğü karşısında elde edilen kristalle şaşırtıcı bir benzerlik gösterdi. Basit yazılar, dalgalar ve resimler su üzerinde bu kadar etkili olabiliyorsa, su üzerine okunan Allah'ın kelamı, Kuran ayetlerinin suyu ne kadar değiştirebileceği tasavvur bile edilemez.
Dışarıdan gelen söz, müzik, elektromanyetik dalgalar ve görüntülerin şişedeki suyu etkilemesi gibi, insan vücudunu oluşturan yüzde yetmiş oranındaki su da aynı şekilde etkilenir.
Bilimsel araştırmalar ruhsal, bedensel ve zihinsel durumun kullanılan sudan doğrudan etkilendiğini ortaya koymuştur. Hasta bir bedende sıvı dolaşımı durağan hale geçmiştir. Sağlıklı olması için bedende bulunan yüzde yetmiş oranındaki suyun saflaştırılması ve hafifleştirilmesi gerekir.
Sadece kaynağından alman su saf olabilir.
Suların en üstünü zemzem suyudur. Dağ buzullarından ve eriyen karlardan nehirlere akan sular, sağlıklı sulardan sayılır. Özellikle yüksek kaynaklardan aşağıya, taşlar üzerinden, şiddetli ve uzun süre akan, kesintisiz hareket etmesi sonucu hafiflemiş sular sağlığa faydalıdır. Yağmur suyu da hafif sulardan biridir. Yalnız yağmur suyunu, yağmur şiddetli yağmaya başladıktan 15-20 dakika sonra toplamak gerekir. Çünkü ilk damlalarla havadaki kirler temizlenir. Yağmur suyu ishali durdurur, karaciğer ve böbrek hastalıklarını hafifletir.
Yaşadığınız bölgede sağlıklı su bulmak mümkün değilse, evlerde bu suya benzer su hazırlanabilir. Pet şişelere veya emaye tencereye su doldurarak buzlukta donmaya bırakın. Donmuş suyu erittikten sonra, suyun dibinde oluşan kalıntılar atılmalıdır. Bu durumda en hafif, en faydalı ve tadı en güzel su, buzdan yeni eritilen sudur. Buzdan eritilen su 10-12 saat canlı kalır, sonra ağırlaşmaya başlar ve tadı değişir. Suyun ağırlaşmasını önlemek ve şifalı hale getirmek için suya Kur'an-ı Kerim okumak gerekir.
Yoğurt suyu, meyve ve sebze suları hafif, canlı, şifalı sulardır. Taze meyve, sebze, bol kavun ve karpuz yiyenler suya muhtaç değildir. İyi suyun bulunmadığı yerlerde meyve, sebze, karpuz yenmeli veya meyve ve sebze suları tercih edilmelidir.
Durağan göl suyu, hareketinin azlığından dolayı ağır sudur. Yeraltı sularının, mağara ve kuyu sularının yapısı ise serttir. Nehir suyu ile kuyu suyunun karışımı, kaynatılmış ve kaynatılmamış suların karışımları, buz ile içilen içme suları sağlığa zararlıdır. Çünkü bu farklı yapılara sahip sular hafiflik ve ağırlıkta birbirine uygun değildir. Farklı bölgelerin sularını veya farklı yapıdaki suları aynı gün içinde içmek zorunda kalan kişi, 4-5 saatlik arayla su içmelidir ki, birinci su diğeri gelmeden vücudu terk etmiş olsun.
Depolarda muhafaza edilen ve dükkanlarda satılan sular, en ağır sulardandır. Vücut bu suları hafifletmekte zorlanır, çok enerji harcar, çabuk yıpranır, ihtiyarlar. Bu suları canlandırmak için, suya okumak veya gerekirse kaynatıp sonra buzlukta dondurmak ya da en azından, içmeden önce 3-7 defa bardaktan bardağa besmele ile boşaltarak suya hareket kazandırmak gerekir. Bu hareket sudaki negatif enerji içeren ve suyu ağırlaştıran bağlantıyı kırarak suyu hafifletir.
Her alınan abdestten sonra birkaç yudum su içmek sünnettir. Sabah kalkıp abdest aldıktan sonra su içmek, bağırsaklardaki kalıntıları ve gazı indirerek büyük abdestin kolay gelmesini sağlar. Büyük abdest sorunu olanlar ise her sabah yarım veya 1 bardak soğuk veya ılık su içmelidir soğuk veya ılık. Sıhhatli ve genç kalabilmek için insanın günde 1 -2 bardak hafif (okunmuş su, yağmur suyu veya buzdan yeni eritilmiş su olabilir) su içmesi ve soğuk suya alışması gerekir.
Soğuk suyun yerini hiçbir şey dolduramaz. Fakat unutmayalım Rasulullah suyu üç solukta içer, böyle içmenin daha doyurucu, hastalıklara karşı daha koruyucu ve daha afiyetli olduğunu söylerdi. Su ihtiyacı, insanın sıhhatine ve yediği yemek miktarına bağlıdır. İnsan vücudu da dünya gibi yüzde yetmiş sudan, yüzde otuz katı maddeden oluşur. Yani her 30-40 gr. kuru yemeğe karşılık 60-70 gr. su tüketmek gerekir (meyve ve sebze suları dahil).
Aşırı su içmekte hayır yoktur, çünkü su kana karışarak kan miktarını çoğaltır. Kanın çoğalması kalbin kan pompalamasını zorlaştırır ve kalbin rızkı (atışların sayısı) çabuk tükenir. Hastalık halinde şifa niyetiyle, fazlalıkları eritmek ve çıkartmak için 1-1,5 litre su (meyve-sebze suyu ile) tüketilebilir. Fakat iyileşince, su miktarını hemen azaltmak gerekir.
Yedi durumda su içmek hastalıklara sebep olur:
Yorgunluk ve terlemeden sonra, banyodan sonra, yemek sırasında, yemekten hemen sonra, meyve ve kavun yedikten sonra, ayakta ve yatakta. Bu durumlarda, çok susanırsa, ancak küçük bir kaç yudum içilebilir.
İnsan tabiatına uygun olan, suyu günde 1 defa, sabah uyandıktan sonra ve yemekten 1,5-3 saat sonra içmektir. Su, sabah içildiğinde bağırsakların çalışmasına, yemekten 1,5-3 saat sonra içildiğinde, hazma yardımcı olur.
Yemekten önce de su içilebilir. Ancak burada küçük bir ayrıntıya dikkat etmek gerekir:
Yemeğin kokusunu aldıktan sonra su içmek doğru değildir. Çünkü, pişmekte olan yemeğin kokusu algılandığı anda, ağız ve midede enzim üretimi başlar, içilen su bu enzimleri bağırsağa akıtarak sindirimi zorlaştırır. Böyle bir durumda en fazla birkaç küçük yudum su içmek mümkündür.
Maden suları kanı temizler, yaraları kapatır, beden kokularını giderir. Ancak günde bir bardaktan fazla maden suyu içilmeyeceği gibi her gün tüketmek de doğru değildir. Kişinin sağlık durumuna göre, belirli maden suları, doktor tavsiyesiyle, gerekli miktarda içilir.
Deniz suyu hemen hemen kükürtlü su kadar etkilidir. Kükürtlü kaplıcaların sıcak suyunda yıkananlar, dalak ağrısına ve dalak şişmesine, karaciğer hastalıklarına, romatizmaya, felce, alerjiye, yaralara, eklem ve cilt hastalıklarına şifa bulur. Demir ve bakirli kaplıca suları, böbrek, dalak ve mide için çok faydalıdır.
Gençlerin soğuk suyla abdest almaları ve gusletmeleri fevkalade yararlıdır. Soğuk su, sinirsel hastalıklara, böbrek ve yumurtalık iltihabına, ayrıca diğer iltihaplı ve ateşli hastalıklara iyi gelir. Ancak tüberküloz, sara ve karaciğer hastalan tedavi olmadıkça soğuk su kullanamazlar. Ağır hastalık geçirenlerin, ameliyattan çıkmış zayıf insanların ve yaşlıların ılık su kullanması daha uygundur. Sıhhati yerinde olanlar sıcak suya muhtaç değildir. Muhtaç olsalardı, Allah-ü Teala suyu, kaplıca suyu gibi sıcak yaratırdı.
Peygamberimiz (s.a.v.) güneşte ısıtılmış su ile abdest almayı veya gusletmeyi yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: "Güneşte ısıtılmış suyun kullanılması, cilt hastalığı meydana getirir." İmam-ı Şafi Hazretleri güneşte ısıtılmış su ile abdest alınmasını mekruh saymış hatta bu su ile çamaşır dahi yıkanmasını uygun görmemiştir. Oysa günümüzde, sokaklarda ve vitrinlerde, aylarca güneş altında beklemiş pet şişelerdeki suların günde 3-6 litre tüketilmesi doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir.
Son birkaç yıldır içme sularına, kokuşmasını önlemek ve tazeliğini korumak amacıyla karbon nanoparçaçıklar katılmaktadır. (Polikarbon su). Ağız yoluyla vücuda giren nanoparçaçıklar dokularda depolanır, hücrelerdeki metabolizmaya karışarak, mutasyonlara yol açabilir. ("Nanoteknoloji" bölümüne bakınız.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder