İnsan beyninde milyarlarca hücre bulunur. Bedenin tüm faaliyetlerini bu hücreler yönetir. Hücreler arasında bir elektrik ağı mevcuttur ve birbirlerine düşük düzeyde elektrik akımı ile sürekli sinyaller gönderirler. Sara hastalığında hücrelerden bazıları anormal boyutta enerji akımı üretir ve çevresindeki beyin bölgelerini etkileyerek, hastanın farklı tiplerde epilepsi nöbeti geçirmesine yol açar.
Epilepsi nöbetleri çok farklı şekillerde ortaya çıkar: Bebeklerde görülen ateşli havaleden, kısa dalma nöbetleri ve kısa süreli bayılmalara, hastanın bilincini kaybetmesinden ellerinde ve ayaklarında kasılmalar olmasına, ağızdan köpük gelmesi ve idrar kaçırmaya kadar farklı şekillerde klasik nöbetler görülebilir.
Sara'ya yol açan bazı nedenler:
• Beynin doğuştan gelen yapısal özellikleri,-
• Beyinde büyüyen, damarları sıkıştırıp kan dolaşımını ve elektrik akımını bozan tümörler,
• Beyin ameliyatları sonucu oluşan kan dolaşımı ve elektrik akımı bozuklukları,
• Beyin damarlarında yeterli kan gelmesini engelleyen bozulma ve daralma,
• Beslenme bozuklukları, hazımsızlık ve mide hastalıkları sebebiyle oluşan tıkanıklıklar ve çocuklukta bu sebepten geçirilen havaleler,
• Safra kesesi, karaciğer, dalak, idrar yollan ve mide hastalıkları sara nöbetlerinin tetikleyicisidir.
("Febril Konvülziyonlar, Havale" bölümüne bakınız.)
Tedavi:
Saranın gene! tedavisi "Febril Kovülziyonlar, Havale" tedavisi gibidir. Sadece 3 günlük açlıklar bittikten 1 ay sonra 10 günlük açlık yapılır.
Sara tedavisinde ağızdan alınan bitkisel ilaçlar:
v Sinirliot: Her ilkbahar taze yapraklan yemeklere koyulur. Kışın 1 çay kaşığı ufalanmış kuru sinirliot 40 gün boyunca hergün suyla yutulur, ( Beşparmakotu: Yaprakları ezilip her gün 1 çay kaşığı suyla veya bal şurubuyla birlikte 30 gün içilir,-
v Bostanbozan, gelinsaçı (Cuscuta epithimum): Günde 7-14 gram gelin saçı otu, lavanta ve bal şurubu ile içilir.
v Kişniş otu (tohumu da olabilir): Yemekle birlikte yenirse, hazım sisteminde yemeklerin bozulmasıyla ortaya çıkan ve sara krizine neden olan toksinleri nötralize eder.
v Kantaron çiçeği: Taze öğütülmüş 6 gr. kantaron çiçeği nöbet öncesi bal şurubu ile içilirse, sara nöbetlerini önler. 3 ayda bir 2 haftalık kürler halinde çayı demlenerek içilir. Kantaron çok kuvvetli olduğu için devamlı kullanılmaz.
v Günlük, propolis veya damla sakızı Çignenirse beyinden toksinleri çekerek nöbetleri önler.
v Deniz soğanı, ada soğanı (Urgenia maritima): Bir adet deniz soğanı ince ince kesilir ve 500 gr. suyla kısık ateşte 3 dakika kaynatılır. Soğuyunca süzülür ve günde 50 gr. yudum yudum içilir. Her 10 günde bir yeni bir porisyon hazırlanarak 41 gün içmeye devam edilir.
Veya
v Dört adet deniz soğanı ince ince kesilir, bir litre doğal sirkede 21 gün bekletilip süzülür. 41 gün boyunca bu sirkeden günde 30-50 gr. içilirse sara hastalığına çok iyi gelir.
Burna çekilen ve içilen bitkisel ilaçlar
v Titrek kavak, akkavak: Tohumları veya pamukçukları öğütülerek elekten geçirilir ve 30 gün boyunca buruna çekilir. Aynı zamanda her gün 1 kahve kaşığı suyla içilir. Ayrıca ağacın reçinesi suda eritilip veya taze öğütülüp burna çekilebilir,
v Kakule: İnce ince öğütülüp elekten geçirilir ve burna çekilir,
v Propolis + mayoran suyu: Propolis, mayoran suyu ile eritilip burna çekilir,
v Lübnan Sediri: Bir yılını doldurmamış taze reçine suda eritilerek burna çekilir. Meyveleri veya yapraklan öğütülerek günde bir tatlı kaşığı yutulur,-
Hiltit (Ferula assa-foetida): Kuru reçinesi öğütülerek tozu burna çekilir veya içilir, ya da eritip kafaya sürülür,-
Sığır kuyruğu otu: Kökleri veya yaprağı sıkılarak burna çekilir ya da yapraklan toz haline getirilerek yutulur,-
Mayoran: Suyu burna çekilir veya yaprakları toz haline getirilerek yutulur,
Ağaç mantarı (Polyporus officialis): Taze mantarın suyu burna çekilir veya kurutulmuş mantar iki hafta boyunca her gün birer çay kaşığı sabah akşam suyla yutulur. Beyaz ve kolay ufalanabilen mantar en iyisidir.
Kırlangıç otu: Suyu buruna çekilirse veya burun içi ıslatılırsa, beyinde toplanan atıkların koyu bir akıntıyla akmasını sağlar. Ayda bir-iki defa kullanılabilir.
Aşağıdaki acı kavun suyu tedavisi yılda bir defa yapılabilir:
• 1/2 acı kavun suyu + 1/2 su veya süt karışımı avuç içine dökülür ve başı öne doğru eğik tutarak, genize kadar bir defa çekilir. 3-4 saniye bekledikten sonra bırakılır. 2-4 saat sonra hapşırma ve şiddetli bir şekilde burun akıntısı başlar. Akıntı 1-2 gün sürebilir.
Bir hafta sonra:
1/2 acı kavun suyu, 1/2 zeytinyağı ile karıştırılır ve bademciklere sürülür. Bu işlem sinüslerden ve beyinden iltihap ve balgamı söktürür. Geniz akıntısını çoğaltarak beyni temizler.
Bir hafta sonra:
Acı kavun yapraklarının suyu veya suyla yarıyarıya karıştırılmış acı kavun suyu süzülerek kulaklara 1 -2 damla damlatılır. Kulakları temizler, beyindeki toksik maddeleri kulağa veya kulak arkasına indirir.
Bir hafta sonra:
2 çorba kaşığı öğütülmüş ısırganotu tohumu + 1 çorba kaşığı öğütülmüş çemenotu (boy otu) tohumu + 3 çorba kaşığı yeni sıkılmış ve süzülmüş acı kavun suyu veya 5 çorba kaşığı acı kavun yaprağı suyu + 200 gr. bal iyice karıştırılır ve günde 3 defa l'er tatlı kaşığı içilir. Mükemmel bir şekilde balgamı söktürür,- akciğerleri, böbrekleri ve karaciğeri temizler.
Dünyada sara tedavisinde kullanılan hayvansal ilaçlar:
v Kır kaplumbağasının ödü burna çekilir,
v Yabani tavşan eti yenir,- kurutulmuş yabani tavşan işkembesi sirke ile içilir,- tavşan ödü burna çekilebilir (bilhassa kan grubu "B" olanlar için),-
v Keklik ödü burna çekilir, kurutulmuş ve yeni öğütülmüş keklik karaciğeri hergün bir tatlı kaşığı suyla yutulur,
v Eşek karaciğeri ızgara yapılıp yenir (kan grubu "O" ve "B"olanlar) veya tırnakları yakılarak elde edilen külden sabah-akşam bir çay kaşığı yutulur, (kan grubu "A" ve "AB");
v Kurutulmuş deve beyni ezilerek sabah akşam 1'er tatlı kaşığı suyla içilir,
v Doğal peynir mayası (şirden) yani buzağı, kuzu, koyun, deve yavrularının midelerinin iç doku tabakası kurutulur ve hergün taze dövülmüş 1 tatlı kaşığı şirden, suyla içilir.
Hülasa:
Beyin, kafa derisinin kaşıntısı ile, sedef ve yara ile, hapşırma, gözyaşı, burun ve geniz akıntısı ile, kulak akıntısı ve kulaklar arkasındaki yaralar vasıtasıyla temizlenir. Bu sebepten hapşırma ve burun akıntısını çoğaltan ilaçları burna çekmek, kulak akıntısını çoğaltan ilaçlan kulağa damlatmak, geniz akıntısını çoğaltan ilaçları damağa ve bademciklere sürmek, tarak kullanmaya ve tarağın tahta, kemik gibi doğal bir maddeden olmasına dikkat etmek gerekir.
Sara tedavisinde kafa derisine sürülen ilaçlarla beynin mizacı düzeltilir. Mide, karaciğer ve böbreklerin düzgün çalışması sağlanarak krize neden olabilecek toksik madde üretmelerine mani olunur. Hacamat, sülük ve kavanoz kapatma ile toksik madde ve tıkanıklar doğrudan dışarı atılır.
Kolye olarak ay taşı, (hacar al kamar, selenit) taşımak, ılık suyla yıkanmak, ılık su içmek, taze veya doğal kurutulmuş incir yemek, yabani kekik çayı içmek, çok yürümek, ayaklara sık masaj yapmak,- salıncakta sallanmak; hapşırmak ve kafayı kaşımak,- hacamat yaptırmak, sülük koymak,- kafa derisine zeytinyağı sürmek ve saçları sık taramak sara nöbetlerini azaltır
Sıcak su içmek ve sıcak suyla yıkanmak,- güneşe ve kuvvetli ışığa bakmak, şiddetli rüzgara maruz kalmak ve süratli giden açık arabada bulunmak,- güneş doğarken veya batarken uyumak, uykudan önce yemek yemek,-katkılı yiyecek ve içecekleri kullanmak,- yemekten sonra meyve yemek, karışık yemek, az çiğnemek,- kabızlık, kimyasal maddeler ve tıbbi ilaçlar kullanmak sara nöbetine yol açar
İshak S.
Çocukluğumda herhangi bir düşme, yaralanma geçirmedim, annemin bir yıl emzirdiğini biliyorum, önemli bir rahatsızlık da geçirmedim.
Bendeki rahatsızlık, bir koku şeklinde başladı, ilk zamanlar bir anlık ve normal bir koku idi. ilk gelen kokunun arkasından birkaç gün geçtikten sonra aynı kokuyu yine duydum ve yine kısa sürdü. Sonraları aynı koku bulantı ile gelmeye başladı. Bir gün işten eve gelene kadar 3 kez tekrarladı, sonra vücudum dayak yemiş gibi oldu ve bitkin düştüm. Bu olayın manevi bir olay olduğuna kanaat getirdiğim için hocaya başvurdum ve bana bazı dualar tavsiye etti. Bir gece işyerinde etrafımda aynı kokuyu hissettim. Uzandığım yerden kalktım ve hemen sureleri okumaya başladım, arkadaşlarımdan da okumalarını istedim, sonra geçti. Daha sonra aynı şey tuvalette başıma geldi. Oradayken okuyamadım, ama bağırarak gitmelerini söyledim. Bağırınca normale döndüm ancak çok halsiz düştüm, o günü hep öyle yorgun geçirdim.
Bir gecenin sabahında gözümü hastahanede açtım. Dilimin yara olduğunu ve ağzıma sığmadığını gördüm. Çevremdekiler nöbet geçirdiğimi anlattılar. Gözlerim dönmüş, dilim dışarı çıkmış, vücudum kasılmış, boğazımdan hırıltılar gelmiş. Nöbet çok uzun sürmüş, sonunda altımı ıslatmışım.
ilk olaydan 2 ay sonra, tekrar nöbet geçirdim fakat daha kısa sürdü. Bunun akabinde Dr. Aydın Hanımla tanıştık. Nisan ayında tedaviye başladıktan sonra, 1-3 hafta arayla 3 nöbet daha geçirdim. Nöbetlere rağmen tedaviyi uygulamaya devam ettim. 6 hafta sonra, bir gece işyerinde yalnızdım koltukta otururken uyumuşum. Uyandığımda yerde yattığımı farkettim. Kalktığımda dilimin kanadığını ve altımı ıslattığımı ve yine rahatsızlandığımı anladım. Üstümü değiştirip üzüntüyle oturdum. Yine uyuyakalmışım. Uyandığımda tekrar rahatsızlandığımı gördüm. Bundan sonra Temmuzda bir defa da gündüz vakti nöbet geçirdim. Geçirdiğim bu son nöbet oldu. Tedavi sırasında 10 günlük açlıkları 2 defa yaptım. Bugüne kadar hiç nöbet geçirmedim. Hicri ayların 13, 14, 15. günleri 3 günlük açlıklara devam ediyorum, bazan yapamadığım aylar da oluyor.
28 Nisan 2007
Ezgi. İstanbul, 17 yaşında lise öğrencisi
Ezginin annesi anlatıyor:
Hamilelikten önce bir kaç düşük yaptım ve yapılan tetkiklerde kanımda toxoplasma paraziti olduğu görüldü. Sonra tedavi gördüm. Ezgiye hamileyken, 9 ay boyunca bulantı ve kusma yaşadım. Doğum normal oldu fakat suni sancı kullanıldı. Doğumdan sonra 1,5 yaşına kadar süt emen Ezgi'ye 3. aydan başlayarak meyve suyu, 6. aydan itibaren de ek gıda olarak et suyu ve çorba verdim. Ezgi'nin göğsünde sürekli bir hırıltı ve balgam vardı. Bu nedenle doktor 3 aylıkken 10 tane antibiyotik iğne verdi. Ezgi sık ateşleniyordu ve doktor ona hep antibiyotik, ateş düşürücü ve öksürük şurubu veriyordu. 5 yaşından önce ani ateşlenme ve kusma ile doktora götürdüğümüzde Emedur verildi.
Ezgi anlatıyor:
"Ben Ezgi, 17yaşındayım. 5 yaşından beri kusma problemim vardı. Yapılan tetkiklerle bir teşhis konulamadı. Oluşan bulantı, mide şişmesi ve baş ağrısı sonrası 24 saat içinde 15-20 defa kustuktan sonra bir uyuklama, halsizlik ve yorgunluk hali geliyor ve rahatlıyordum. İshal de vardı. (İnatçı kusma ve ishal, karaciğer ve/veya beyinde toksik madde toplandığını gösterir. A. Salih) Emedur ve mide ilacı kullandım. Fakat haftada bir bu rahatsızlık tekrarlıyordu. En son Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Nörolojisi bölümünde Epilepsi teşhisi konuldu. Ve migren olabileceğim de söylendi.
Convulex ve Bevotil adlı ilaçlan en az 4 sene kullanmam gerektiği söylendi. Bu teşhis bana 11 yaşımdayken konuldu. Bu arada her 3 ayda bir kontrollerle beyin MR'ı ve EEG çekilerek beyindeki elektriklenme gözlendi. 4 sene sonucunda ilacım azaltılarak bırakıldı. 17yaşımda rahatsızlığım tekrar başladı ve doktora gittim. Beyindeki elektriklenmenin arttığı söylenerek tekrar Convulex ve Bevotil verildi.
Doktor Aydın Salih'in tedavisine başlayarak ilaçlan kestim.
Emedur'un yan etkileri: Parkinsonism, unutkanlık, havale, halsizlik, aşırı duyarlılık, bulanık görme, huzursuzluk, koordinasyon bozukluğu, ağız kuruluğu, baş ağrısı...
Konvuleks'in yan etkileri: Karaciğerde fonksiyon bozukluğu, baş ağrısı, denge kaybı, saç dökülmesi, cilt reaksiyonları, lökopeni, trombositopeni, kanda şekerin yükselmesi, görme ve kan pıhtılaşmasında bozukluklar...
Bir hastanın hikayesi
17yaşında bir genç, "200 tane cinim var, hepsi inançsız. İki ay önce bir hocaefendi müslüman cinlerden birini bana yardım etmekle vazifelendirdi" dedi. Kurtulmak isteyip istemediğini sordum, "istiyorum ama imkansız, çok kalabalıklar, onlarla baş edemem" dedi. Yemeklerini değiştirmeye başlayıp sebze yemesini tavsiye ettim. "Yedirmezler" dedi. "Peki meyve ye" dedim. "Asla yaklaştırmazlar" dedi. "Ne ye diriyorlar?" diye sordum. "Her gün 3 tane beyaz ekmek. " "Cips, bisküvi, çikolata ve kolayı çok severler" dedi. Saç jölesi kullanmasını onların emrettiğini söyledi. "Peki bana neden geldin?" dedim. "Annem, babam getirdi" dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder