7 Mayıs 2009 Perşembe

ÖLÜM

Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.
Ali İmran Suresi 145
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.
Ali İmran Suresi 185
De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."
Enam Suresi 162
Çağdaş toplumun doğuma olduğu gibi, ölüme de saygısı kalmamıştır.
İnsanın rızkı yani kalp atışı ve nefes sayısı bitmemişse, hiçbir hastalık ölüme sebep olamaz. Rızık bittiği anda ise, hiçbir tedbir ve tedavi ile ha­yatta kalmak mümkün değildir. Bunun idrakinde olan insan kendi hastalı­ğında olduğu gibi, çocuklarının ve yakınlarının hastalığında da korkuya, şaşkınlığa ve telaşa kapılmaz, gereksiz davranışlarda bulunmaz. İnsan has­talandığı zaman, ölebileceğim ve ebedi hayata kavuşabileceğini göz önün­de bulundurmalı ve ölüme hazırlık yapmalıdır.
Hastalık başladığı zaman, ilk önce lavman yapılmalıdır. Ancak karın ağ­rısı varsa lavman mutlaka doktor tavsiyesi ile yapılmalıdır. Bağırsaklar dolu olursa, bütün zehirleri kana sızdırır ve hastanın durumu ağırlaşır. Boş oldu­ğu taktirde zehirleri kandan ve organlardan çeker. Bağırsaklar boşaldıktan sonra, gusül abdesti veya abdest alınır. Vücut böylece kendini, spazm, da­mar patlaması, damar tıkanması, iltihaplanma, ateş gibi iç tehlikelerden ko­ruma gücü kazanır.

Hasta, iştahı kendiliğinden gelene kadar aç ve susuz kalmalıdır. Fakat çok isterse, su veya suyla karıştırılmış meyve suyu özellikle limon suyu greyfurt suyu, nar suyu veya elma suyu içebilir. Hadis-i Şerifte "Hastaları­nızı yemeye ve içmeye zorlamayın. Zira Allah onları yedirir ve içirir" bu­yurulmuştur.
Bu şekilde davranıldığı taktirde ne tür hastalık olursa olsun, büyük fay­da ile geçer. Hastalık ölümün habercisi ise, o zaman da insan ölüme hazır­lanmış olur. Çünkü Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, "Aç ve su­suz ölmeye gayret edin", diye tavsiye ediyor. Hz. Ali (r.a.) şehit edilmeden birkaç gün önce vefatını hissetmiş ve yiyip içmeyi bırakmıştı. Neden ye­mediğini soranlara "Emr-i Ilahi'nin ben aç iken gerçekleşmesini arzu ede­rim" diyordu.
Ölümün yalnız ecele bağlı olduğu gerçeğine inanan insan, hastahaneye gitmeden, evinde, yakınları arasında, Kur'ân-ı Kerim ile ölüme hazırlanma­yı tercih eder.
Ömrün uzunluğu kalp atışlarının sayısına yanı kalbin rızkına, kalp de ar­şa bağlı olduğuna göre ecel, kalbin arştan kesilmesiyle gerçekleşir. Kalp arştan kesildikten sonra bir müddet daha çalışır. Bunu şöyle bir örnekle da­ha iyi anlaşılır kılabiliriz: ikinci kattaki bir musluğa bağlı hortumdan bah­çeye gelen su, musluk kapatıldıktan sonra bir müddet daha akmaya devam eder. Allah'ın katındaki zamanla dünya zamanı arasında büyük fark vardır. Allah (cc) "Bizim katımızdaki bir gün sizin saydığınız yüzyıl gibidir" buyur­duğuna göre kalbin arştan kesilmesi ile kalbin durması arasında geçen bir an, bizim katımızda birkaç gün gibi bir müddettir. Aslında kalbin arştan ke­silmesiyle ölüm gerçekleşmiştir, fakat ne kendisi ne de yakınları bunun far­kında değildir,- aynen kalp durduktan sonra beynin bir müddet daha yaşa­dığı gibi. Bu durumda kişi bazı duygular ve rüyalarla ölümü hisseder fakat emin değildir ve inanmak istemez.
Kalbin arştan kesilmesinden sonraki bir kaç günlük müddette kişi amel­lerine layık ölüm şeklini arar ve bulur. Bazısı ameliyat masasında, bazısı yanlış tedavide, bazısı tuvalette, bazısı işbaşında, bazısı doğumda, bazısı secdede ölür. Görüldüğü gibi insan, ameliyat olduğu, ameliyata geç kaldı­ğı, yanlış tedavi olduğu veya sezaryen yapmadığı için değil ecel geldiği için ölür. Bir insan ölürken kendisiyle beraber çevresindekiler de imtihan olur. "Ameliyyattan öldü", "ameliyat olsaydı ölmezdi" veya "bu arabaya binmeseydi" ya da "sezaryen olsaydı ölmezdi" gibi sözler insanı şirke düşürür.
Ölüm doğuma benzer. Doğumda can, rahimden-dünyaya, ölümde ise bu dünyadan-öteki dünyaya geçiş yapar. Rahimdeki canı 40 haftadan fazla rahimde tutmak ister misiniz? Bunun bebek için hayırlı olduğunu düşüne­bilir misiniz? Ölüme yaklaşan insanın canını da dünyada tutmaya çalışmak­ta hayır yoktur, büyük zulüm vardır ve ahirete karşı işlenen bir suçtur.
Ağır hastalıklar Allahü Teala'nın büyük rahmetidir. İnsan onlara sabre­der ve isyan etmezse, bütün günahlarından kurtulmasına sebep olur. Kul hasta olduğu zaman, Allahü Teala şöyle buyurur: "Eğer bir kulumun ruhu­nu kabzedersem, hayra kabzetmiş olurum. Eğer afiyet verirsem, etini ken­di etinden daha hayırlısı ile, kanını da kendi kanından daha hayırlı bir kan­la değiştiririm".
"İnsanoğlu ölümden korkar ve ondan kaçar. Halbuki ölüm, onu her tür­lü fitneden kurtarır." Hadis- Şerif

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder