Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.
Ali İmran Suresi 145
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.
Ali İmran Suresi 185
De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."
Enam Suresi 162
Çağdaş toplumun doğuma olduğu gibi, ölüme de saygısı kalmamıştır.
İnsanın rızkı yani kalp atışı ve nefes sayısı bitmemişse, hiçbir hastalık ölüme sebep olamaz. Rızık bittiği anda ise, hiçbir tedbir ve tedavi ile hayatta kalmak mümkün değildir. Bunun idrakinde olan insan kendi hastalığında olduğu gibi, çocuklarının ve yakınlarının hastalığında da korkuya, şaşkınlığa ve telaşa kapılmaz, gereksiz davranışlarda bulunmaz. İnsan hastalandığı zaman, ölebileceğim ve ebedi hayata kavuşabileceğini göz önünde bulundurmalı ve ölüme hazırlık yapmalıdır.
Hastalık başladığı zaman, ilk önce lavman yapılmalıdır. Ancak karın ağrısı varsa lavman mutlaka doktor tavsiyesi ile yapılmalıdır. Bağırsaklar dolu olursa, bütün zehirleri kana sızdırır ve hastanın durumu ağırlaşır. Boş olduğu taktirde zehirleri kandan ve organlardan çeker. Bağırsaklar boşaldıktan sonra, gusül abdesti veya abdest alınır. Vücut böylece kendini, spazm, damar patlaması, damar tıkanması, iltihaplanma, ateş gibi iç tehlikelerden koruma gücü kazanır.
Hasta, iştahı kendiliğinden gelene kadar aç ve susuz kalmalıdır. Fakat çok isterse, su veya suyla karıştırılmış meyve suyu özellikle limon suyu greyfurt suyu, nar suyu veya elma suyu içebilir. Hadis-i Şerifte "Hastalarınızı yemeye ve içmeye zorlamayın. Zira Allah onları yedirir ve içirir" buyurulmuştur.
Bu şekilde davranıldığı taktirde ne tür hastalık olursa olsun, büyük fayda ile geçer. Hastalık ölümün habercisi ise, o zaman da insan ölüme hazırlanmış olur. Çünkü Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, "Aç ve susuz ölmeye gayret edin", diye tavsiye ediyor. Hz. Ali (r.a.) şehit edilmeden birkaç gün önce vefatını hissetmiş ve yiyip içmeyi bırakmıştı. Neden yemediğini soranlara "Emr-i Ilahi'nin ben aç iken gerçekleşmesini arzu ederim" diyordu.
Ölümün yalnız ecele bağlı olduğu gerçeğine inanan insan, hastahaneye gitmeden, evinde, yakınları arasında, Kur'ân-ı Kerim ile ölüme hazırlanmayı tercih eder.
Ömrün uzunluğu kalp atışlarının sayısına yanı kalbin rızkına, kalp de arşa bağlı olduğuna göre ecel, kalbin arştan kesilmesiyle gerçekleşir. Kalp arştan kesildikten sonra bir müddet daha çalışır. Bunu şöyle bir örnekle daha iyi anlaşılır kılabiliriz: ikinci kattaki bir musluğa bağlı hortumdan bahçeye gelen su, musluk kapatıldıktan sonra bir müddet daha akmaya devam eder. Allah'ın katındaki zamanla dünya zamanı arasında büyük fark vardır. Allah (cc) "Bizim katımızdaki bir gün sizin saydığınız yüzyıl gibidir" buyurduğuna göre kalbin arştan kesilmesi ile kalbin durması arasında geçen bir an, bizim katımızda birkaç gün gibi bir müddettir. Aslında kalbin arştan kesilmesiyle ölüm gerçekleşmiştir, fakat ne kendisi ne de yakınları bunun farkında değildir,- aynen kalp durduktan sonra beynin bir müddet daha yaşadığı gibi. Bu durumda kişi bazı duygular ve rüyalarla ölümü hisseder fakat emin değildir ve inanmak istemez.
Kalbin arştan kesilmesinden sonraki bir kaç günlük müddette kişi amellerine layık ölüm şeklini arar ve bulur. Bazısı ameliyat masasında, bazısı yanlış tedavide, bazısı tuvalette, bazısı işbaşında, bazısı doğumda, bazısı secdede ölür. Görüldüğü gibi insan, ameliyat olduğu, ameliyata geç kaldığı, yanlış tedavi olduğu veya sezaryen yapmadığı için değil ecel geldiği için ölür. Bir insan ölürken kendisiyle beraber çevresindekiler de imtihan olur. "Ameliyyattan öldü", "ameliyat olsaydı ölmezdi" veya "bu arabaya binmeseydi" ya da "sezaryen olsaydı ölmezdi" gibi sözler insanı şirke düşürür.
Ölüm doğuma benzer. Doğumda can, rahimden-dünyaya, ölümde ise bu dünyadan-öteki dünyaya geçiş yapar. Rahimdeki canı 40 haftadan fazla rahimde tutmak ister misiniz? Bunun bebek için hayırlı olduğunu düşünebilir misiniz? Ölüme yaklaşan insanın canını da dünyada tutmaya çalışmakta hayır yoktur, büyük zulüm vardır ve ahirete karşı işlenen bir suçtur.
Ağır hastalıklar Allahü Teala'nın büyük rahmetidir. İnsan onlara sabreder ve isyan etmezse, bütün günahlarından kurtulmasına sebep olur. Kul hasta olduğu zaman, Allahü Teala şöyle buyurur: "Eğer bir kulumun ruhunu kabzedersem, hayra kabzetmiş olurum. Eğer afiyet verirsem, etini kendi etinden daha hayırlısı ile, kanını da kendi kanından daha hayırlı bir kanla değiştiririm".
"İnsanoğlu ölümden korkar ve ondan kaçar. Halbuki ölüm, onu her türlü fitneden kurtarır." Hadis- Şerif
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder