Baronların 'Çökertme' Oyunu!
Eski Rejim'in Derin Baronları, hangi örtülü operasyondan fal tutarlarsa tutsunlar…
Açık veya gizli ne yaparlarsa yapsınlar fayda etmiyor…
Olmuyor, bir türlü Türkiye'nin ekonomisini çökertemiyorlar!
İstanbul'daki baronların bağlı olduğu 'Derin Amerika' mı, allem etti kallem etti ama bir türlü Batı'dan kaçan çok büyük miktarlardaki parayı geri döndüremedi, döndüremiyor.
Uzun yıllar boyunca, Körfez ülkelerinden başta ABD olmak üzere Batı'ya akan 'Arap Sermayesi' yön değiştireli beri; amansız bir ekonomik hastalığa duçar oldular, pansuman tedbirler fayda etmiyor, hayati sıkıntıları devam ediyor.
Dünyadaki para akışı, modern zamanlarda ilk kez bütün ezberleri yerle bir edecek şekilde yön değiştirdiğinde; bunun görünürdeki yansıması 2008 yılının sonbaharında ABD'de patlak veren küresel finans krizi olmuştu.
Körfezdeki paranın 11 Eylül 2001 sonrasında Batı'dan kaçması, bu durumun süreklilik arz etmesi, geri dönmeyişi…
Yirmi birinci yüzyılın ilk on üç yılında, şimdiye kadar görülmemiş çapta gelişmeleri beraberinde getirdi, sarsıcı siyasal sonuçlar doğurdu, dengeleri değiştirdi.
İşbu devasa gelişmeler, başta ABD olmak üzere İsrail, İngiltere, Almanya, Fransa'yı vs. yani 'uluslar arası şer konsorsiyumu' diye nitelendirebileceğimiz 'İslam Karşıtı' cepheyi can evinden vurdu.
*
Yeni Şafak'ın dünkü manşetinin alt başlığında şu satırlar yazılıydı:
'Krizdeki Batı ülkeleri, çareyi gelişen ekonomilere kaçan sermayeyi geri getirmekte buldu. Medya desteğiyle isyan provasının yapıldığı Türkiye, Endonezya ve Brezilya'da 'doları ve faizi yükselt, borsayı çökert' formülü uygulamaya konuldu!
*
Gezi Parkı elbisesi giymiş ayaklanma provasının ekonomik ayağının senaryosunu yazanlar çökertme operasyonu planlamışlardı; alınan önlemlerle bir defa daha 'ekonomik darbe girişimi' püskürtüldü.
(Yeniden deneyeceklerdir!)
16 Mayıs-9 Haziran 2006 tarihleri arasında 25 milyar doları aşkın paranın Türkiye dışına transfer edilmesiyle, Washington'dan emir alan İstanbul'un derin baronları ekonomik provokasyon icra etmişler ancak amaçlarına ulaşamamışlardı.
Körfez kaynaklı aynı miktardaki 'sıcak para' piyasalara girmiş, ekonomiyi kurtarmıştı!
O tarihte gizlice İstanbul'a gelen ve Çengelköy Kordon Restoran'daki gizli toplantıda (5 Haziran 2006) içerideki işadamlarına Türkiye dışına 'daha fazla para transferi yapmaları gerektiğini' söyleyen, dikte eden mi?
Dönemin Dünya Bankası Başkanı Wolfowitz'den başkası değildi!
Gayrımeşru Irak Savaşı'nın mimarlarından Paul Wolfowitz, 23 Mayıs 1998'de 'Mister Koç'la iftihar ediyoruz' demişti. O dönemde Johns Hopkins Üniversitesi'nde dekan olan Wolfowitz, Rahmi Koç'a 'fahri doktora' unvanı verirken böyle diyordu.
12 Şubat 2013 tarihli 'Kod Adı: İstanbul İsyanı' toplantısında, Michael Rubin'in moderatörlüğünde Neo-Con'ların önde gelen isimleri Türkiye için kriz falı bakarken, gayet tabii Wolfowitz de oradaydı!
*
Neo-Conlar, Mister Koç, Nakkaştepe, Divan Oteli, Gezi Parkı; ha, bir de TÜSİAD var…
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz mı, 'Faiz lobisinden ne kastedildiğini anlamıyorum' diye konuşuyordu.
Öyleyse 'Faiz Lobisi' yerine, direk 'İstanbul'un Derin Baronları' demek gerekir.
O vakit, belki TÜSİAD Başkanı'nın jetonu düşer!
3 Aralık 1997'de Genelkurmay'a gidip brifing veren (Dikkat: Brifing alan değil!) TÜSİAD heyeti idi.
Türkçesi? 28 Şubat sürecinde Genelkurmay'ın da üzerinde işadamları yani baronlar vardı!
Bugün sorsanız, günümüzün TÜSİAD Başkanı 'Brifing verme işi ile neyin kast edildiğini anlamakta güçlük çekiyorum' veya '28 Şubat'la TÜSİAD'ın ne ilgisi var ki?' falan diyecektir!
Başbakan 'Faiz Lobisi'ni işaretlediğinden beri…
Büyük sermayeyi, İstanbul Baronları'nı koruma ve kollama altına alanlar, 'Yaşlı Kurtlar Medyası'nın kamuoyunu hipnotize etmeye çalışan oyuncularıdır.
ABD ve İsrail politikalarının yılmaz savunucusu olan medyadaki bu 'eşik bekçileri' Yeni Türkiye'nin hasmıdırlar.
*
Ankara, içerideki baronların ve onların da bağlı olduğu Washington'daki büyük baronların; kumpas Gezi'sine çıkmış, 'örtülü saldırısı' altında iken…
Eş zamanlı olarak…
Yaşlı Kurt'un nüfuzu altındaki Taraf gazetesi başta 'Muhaberat devleti kuruluyor' kuyruklu yalanı olmak üzere fabrikasyon yayınlarla MİT'e saldırıyor.
Yani? Bu da, kirli hesaba dâhildir.
*
Aslında bir sivil darbe girişimi olan MİT Krizi…
Başbakan'ın odasına 'Böcek!' yerleştirilmesi…
Reyhanlı Saldırısı…
'Gezi' üzerinden Kalkışma Provası…
Hepsi, aynı kapıya çıkıyor!
TAMER KORKMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder