|
Kiraladığım Eldorado |
2008 yazıydı
work and travel hadisesi ile
amerikaya gittim. Malum work and travelde size bir iş bulunuyor ve bir kaç ay amerikada kalma vizesi veriliyor, neyse önce
kanada ya gittim, ilk 3 ay ellerimi balıkların içine soka soka
9000 dolar kazandım sonra hayalim olan
new yorku gormek için amerikaya geçtim.
New york da biraz takıldım daha sonra ikinci hayalim new york tan las vegas a kadar olan kısmı otoban vasıtasıyla geze geze katetmek olduğu için 2000 dolara bir
el dorado araba aldım. Ama araba demeye bin şahit isteyen vıcırt vıcırt sesler çıkaran demir yığınından başka bir şey değildi. Benzin denen şey ucuz olduğundan doldurup yola çıktım, filedelfiya batı virjinya, kentaki derken otobanda ilerliyordum, hani filmlerde moteller küçük diner rest. cafeler olur ya otoban kenarındaki, onlardan birini görürde dururum hayaliyle delicesine 300-500 basıyordum.
|
İsmail Türütün bu albümü yol boyunca yanımdaydı |
Yanımda ismail türüt kasedi vermiştim coşkuyu neyse bir tane rest in tabelalı bir yer buldum hemen yanında küçük bir restoranı vardı. Arabayı çektim direk restoranın önüne hatta inceden kaydırarak durdum ilk önce sol ayağımı arabadan indirdim sonra içimden bir ..asktr çektim
çizmem yoktu. Acil bir çizme almam lazımdı neyse arabadan indim etrafıma baktım ama kimse yoktu sanki daha yeni zombiler geçmiş herkesi yemişcesine bir görüntü vardı neyse içeri girdim hayalimde kısa etekli çizmeli büyük memeli hatunların servis yaptığı bir restorant vardı ancak içeri girer girmez ben burayı tanıyorum dedim. Bildiğin karaambar kamyoncular derneğine gelmiştim, restoranın arkasına sıra sıra dizilen tırları farketmemiştim, içerisi
üsküdar askerlik şubesi gibiydi, sakallı siyah gözlüklü kıllı mıllı bir sürü herif "
huarrer ahureer ahaurhau" diye anıra anıra gülerek yemeklerini yiyiyorlardı. Boş yer baktım ama her yer doluydu bende en insana benzeyen iki kamyoncunun masasına "
sori" diyerek oturdum. İngilizcem geldiğimden beri mal gibi balık ayıkladığımdan olsa gerek "
hello, my name is mehmet, hav ar yu, fuck, pimp ve sori " den öteye gidememişti.
|
Tipik amerikalı tır şöforu |
Adamlar "
hello" dedi ama aksanları bir garipti sonra aralarında türkçe konuşmaya başladılar iri yarı olan küçük olana "
olm dün karolaynlaydım of ilik gibi hatun" diyordu ben hemen atladım "
abi türk müsünüz "dedim küçük olan "
yok türk değiliz türkçe kursuna gittik"dedi ben daha bir mallaşmışken diğeri "
ahuahua" gülerek ""
daşşak geçme olm çocukla" diyerek bana döndü "
tabi türküz selamun aleykum kardeş" dedi. Ben afallamıştım sen git kentuckyi geçerken türk kamyonculara rast gel neyse garson hatun gelmişti hatun dememe bakmayın benden çok bıyıgı ve kasları olan tipik kentucky köylüsüydü. Yanıma yaklaşarak "
Selemin Eleyküm ebi" dedi. "
N'oluyor lan" dedim bir an korktum önümde iki türk kamyoncu ve ebleh ebleh selamun aleykum dıye bir amerikalı garson kız vardı. Benim terlediğimi kızardığımı gören kamyonculardan biri "
lan gorkma lan biz öğrettik türkçe bilir o" dedi, yanındaki "
tabe tabe kardeş bir menemen yapıyor parnaklarını yersin" diyerek kıza döndü ve "
patrişya bacı bize 3 menemen getir" dedi. Garson kız "
temem ebi eyvolli" diyerek gitti. Bende o sırada götüm götüm kaçmaya çalışıyordum beni farkettiler lan ne oldu demeye kalmadan koşa koşa el dorado ya atladım ve yola devam ettim. Artı kendime söz vermiştim bir restorana girmeyecektim.
Indiana dan
ilinoyi ye geçtim burada oyunculuk kariyerim başlıyordu ve benim bundan hiç haberim yoktu.
|
Hiç sevmedim ilinoyiyi |
İlinoyi desen her yer tarla neyse
morton diye bir kasabaya geldim gerçi ismi mortondu ama morton olduğuna dair hiç birşey yazmıyordu biri çıksa burası
kayseri dese inanabilirdim. Şansıma amerikan futbolu oyananan sahası vardı bende çok merak ettiğimden izleyeyim dedim ve sahanın oraya doğru arabayı sürdüm ancak arabadan "
yeter lan azıma sctın fak yu fakyu" gibisinden catır cutur sesler cıkıyordu. Herhalde hararet yaptı diyerek kenara çektim ve bir sigara yaktım. Etrafı seyrederken karışıda bir kalabalık farkettim. Bir sürü kamyon araba 20-30 kişi toplanmış birşeye bakıyordu bende meraklıyım tabi hemen yaklaştım.
|
Sağdaki jensen soldakine kılım |
Tırın birinin üstünde
supernatural yazıyordu.
"Laaaan" dedim hastasıydım bu dizinin hemen kaynak oldum kalabalığa. Kesinlikle ne yapıp etmeli buraya kadar gelmişken dizide oynamalıyım dedim en kötü feysbukluk resim çekerim ortamlara şeklimi gösteririm diye düşünerek kimseye çaktırmadan izbandut gibi korumaları geçtim. Ortam muhteşemdi sağda solda makyajlı kostümlü tipler bir koşuşturma derken dizide
dean karakterini oynayan
jensen ı farkettim herif hakkatten erkek güzeli bir surata sahipti ama boyu kısa olduğundna"
türkiyede iş yapmaz bu" dedim. Yanında
sam karakterini oynayan
jared vardı. Dizide hep dean karakteri sam dan bahsederken iri miri derdi bende anlamazdım olm bu niye iri diyor hakkatten gördümkü adam 2 metre nerdeyse ama bir suratsız ki sanki yeni telefonunu çarpmışlar edasıyla sinirli sinirli bakıyor sağa sola. Neyse jensen candır diyerek yanına yaklaştım."
Hi i lav supernatural heyo hulee" diye karşısına çıktım, kelimeleri o kadar yutarak ve şuursuzca demiştim ki adam dediğimden ne anladıysa gülmekten altına etti ardından anlamadığım ve daha dogrusu sadece"
yes, game, oo" kelimelerini anladığım bir cümleyle bana cevap vermişti ve karşılık bekliyordu. Bende böyle durumlarda kullandığım "
yes" cevabını vererek tebessüm ettim.
"i want to play with you just for a min" diye bir cümle kurdum kendisi bir bok anlamadı ama şansıma nerden olduğunu anlamadığım bir şekilde elime bir text tutuşturdular. Sonra jensen da sırtımı pışpışlayarak kayboldu. Bu ne lan dediğimde gördüm ki bildiğin bir rol vermişlerdi. İncelediğimde
yaratık tarafından parçalanan 3. kişi rolünü vermişlerdi. Konuşma olarakda "
aaaaauauuauauauuaaaa" demem yetiyordu. OO süper dememe kalmadan bir kaç herif yanıma yaklaşıp üzerime kanlı gömlek giydirdi daha sonra kan poşeti falan yapıştırmaya başladılar , "
yes! no! yes! no! action!" derken ne olduğunu anlamadan kıllı mıllı kostümlü bir herif üstüme atladı. Hayvanoğluhayvan üstüme öyle bir atladı ki kafamı betona vurdum sadece"
cut" diyen yönetmenin sesini duydum sonra bayılmışım.
|
viktoryas sikrıt olsun çamurdan olsun |
Uyandığımda jensen başımda birşeyler diyordu "
ağzıma sçtiniz lan" diye sayıklıyordum bende, elime bir
500 dolar sıkıştırdılar. Sonra uzaklaştılar jensen gelip parti vercez katıl sende dedi tamam lan dedim beni takip et deyip lamborcini türevi acaip bir arabaya bindi. Ben daha el doradonun kapısını açıp anahtarı kontağa sokana kadar uzaklaşmıştı. Yarım saat ilinoi içinde dolandıktan sonra bir cafenin önünde arabayı gördüm içeri girdim. Jensen i gördüm "
e be peseveng" dedim "
insan bir yavaş gider" ama kendisi sanki ona "
nasılsın hacı" demişcesine "
hello hay may" diyerek elime bir bira tutuşturdu. O an onu gördüm 1.90 boyunda muhteşem suratlı bir hatun jensenla takılıyordu, hatuna çaktırmadan "
olm jensen bana yapsana şunu" dedim gene anlamadığım bir kaç şey dedi ama arasında şu kelime vardı "
viktoryas sikrıt" evet hatun bir
viktoryas sikrıt modeliydi ismi dubriç mubriçli birşeydi, bende gittim kızın kulağına yaklaşıp ince ince üfledim. Aslında çok seksi bir intiba bırakmayı düşünüyordum ama kız "
oww whatt oww" diye çığlık atarak korktuğunu belli etti. "
Eeh yeter lan" diyerek mekandan ayrılmaya karar verdim, tam giderken jensen "
yarın cedar rapids te cekim var oraya gel bir rol veririz" anlamına geldiğini çözebildiğim bir şeyler dedi. "
Tamam" diyerek eldoradoma doğru uyumak üzere seyirttim.
|
cedar rapids denilince aklıma hep kurabiye geliyor |
Sabah kalktığımda direk c
edar rapidse gittim. Ekibi bulmak zor olmadı bizdeki gibi 1-2 kamyonla çalışmıyor adamlar an az 5-6 kamyon bir kaç araba ve bisikletleri vardı. Neyse sete girdiğimde elime yeni text leri verdiler. Bu sefer
yaratık tarafından ısırılan 2. kişi rolünü vermişlerdi."
Tşşakmı geçionuz lan benle" dedim. Tabi kimse anlamadı "
olsun kariyerim gittikçe yükseliyor" diyerek rolümü kabul ettim.
Bir kaç hafta bunlarla takıldım. Ardından Türkiyeye döndüm oynadığım bölümleri bekledim ama ne göreyim hiç bir bölümde gözükmüyordum Şerefsiz yönetmen canavara en fazla bir kişi yediriyor gerisini göstermiyordu.
"Ulan jensen" dedim içimden, ama iyi adamdı hakkını yememek lazım. Gerçi bu ilk değil daha öncede star trek te
foton subayı olarak oynamıştım ama türkiyeye geldiğimde foton subayı diye bir şey olmadığını aslında çay getir götür işini bana kaktıklarını öğrenmiştim.
Sonuç olarak
supernaturalda oynayan ilk türk bendim. Her ne kadar gözükmesemde bir katkım vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder