Televizyon müthiş bir icat aslında kimbilir ilk çıktığı dönem bu kadar etkili olacağı tahmin edilmiyordu belki. Bilgisayarlar içinde öyle demişlerdi ilk çıktıkları dönem son kullanıcı için çok pahalı olduğundan yokolup gidecek bir teknoloji olarak bakıyorlardı. Neyse televizyon diyordum. Muhteşem bir mallaştırma makinesi, aptallık kutusu tabiri caizse. Gözüne ışık tutulmuş kuş gibi saatlerce baktığınız bir alet. Hayatı boyunca televizyon görmemiş bir adam için fatmagülün şucu ne adlı diziyi izlerken nasıl göründüğünüzü düşünün. Dikdörtgen ışıklı ve sesli bir kutuya 2 saat boyunca bakan aynı esnada gülen ağlayan şaşıran bir insan. Aklınıza gelen ilk şey delilik olur.
Sistemde insanlar ne kadar düşünürse o kadar aşağı itilirler. Ne kadar düşünmezse ve he he diyip geçerse o kadar üste konulurlar. İnsanlar sorunlarla sıkıntılarla bilgiye aç sorularla gelen kişileri sevmez yanından uzaklaştırır, aklı ile oynayabileceği kendi kurallarını dayatabileceği, isteklerini yaptırabileceği kimseleri yanında tutar. Televizyon nasıl bir aptal kutusu ise Toplum için düşünmek bir aptallıktır. Düşünmeye gerek yoktur, neden düşünelim ki! Aç sörvayvır ünlüler gönüllüleri mis kim zıplamış kim atlamış 3 saat boyunca seyret. Oh düşünmene gerek yok tek derdin ada konseyinde kim kime kaçacak o olsun, ondan sonra o bitsin aç fatmagülü muhteşem yüzyılı kanuniden gir fatmagülden çık arada reklamlarla beynini doldur ardından televizyonu kapa yat uyu sabah kalk işe git akşam tekrar devam et. Aslında o sabah kallkıp gittiğimiz ve tüm günü geçirdiğimiz işyeri dediğimiz yer bizim çalıştığımız yer değil, asıl işimiz eve gelip televizyonu açtığımızda başlıyor. Televizyon işçisi olmuşuz hepimiz ve karşılığında para almıyoruz üstüne beynimizi ve zamanımızı veriyoruz. Zaman derken hergün 2 saat televizyon izlediğimizi düşünelim ortalama yaşam ömrümüzde 60 sene olsun su an minimum 20 yaşında olduğunuzu düşünerek 20 senesini atalım kaldı 40:) bir günde ortalama 8 saat uyuduğumuzu düşünelim;
bir ayın 10 günü
senenin 120 günü
40 senenin ise 13 senesi uyumakla geçiyor.
Öyle ki ben öğrenciyken 10 saatten aşağı uyumayan bir hayvandım oraya değinmiyorum. Neyse bize kalan 27 sene. Ne kadar az değil mi? Hani daha afrikaya gidecektik papua yenigine de maymun sevecektik? Venedikte gondoldan şıpır şıpır su fışlatcaktık? neyse bu 27 senede haftada 5 gün sadece 5 saat calıstığımızı düşünelim ki nerede çalışıyorsak artık bu kadar az, olsun biz kaliforniya valisi yada mişigın kaymakamı olduğumuzu düşünelim neyse haftanın sadece 5 günü ve günde 5 saat çalışırsak;
haftada 25 saat
ayda 100 saat
senede ise 1200 saat yani 50 günümüz
27 senede ise 1350 günümüz yani 4 senemiz çalışmakla geçti.
Geriye ne kaldı 23 sene. Ve bu şu an 20 yaşında olanlar için geçerli. Eğer 30 yaşında iseniz size kalan 13 sene.
Neyse siz 20 yaşındasınız diyelim ve elinizde sadece 23 sene var kendinize ayırabileceğiniz. Ve bu minimum olan süre yok tibette 90 sene yaşayan biri olmayı hayal ediyorsanız size bir şey diyemem ama bu zamanı iyi kullanmaya bakın. Günde 2 saat televizyon izlerseniz bu 23 senenin 2 senesini sörvayvıra, fatmagüle, osmanla izdivaç programlarına vermiş olursunuz.
E ben bunları izlemiyorum televizyonda cnbc-e belgesel başka birşey izlemem birde movie max, e ben napacağım?
Günde iki saat çita izliyorsanız gidin afrikaya kendisini görün daha mantıklı bence hatta şimdi bir kenyada safari turu ne kadarmış bakalım,
Kenya Safari Turu
yuh 1669 avro yani 3.800 tl falan tabi siz mallık yapıp turla gitmeyin alın uçak biletini kendiniz takılın onun fiyatına bakalım merak ettim yahu kenyaya uçak bileti gidiş dönüş;
Kenya Gidiş Dönüş (link çalışır umarım)
Gidiş dönüş THY 625 avro 1500 tl e gidin işte orda bir otel ucuz bulursunuz takılırsınız.
Zaman konusunu yeterince ayrıntılı anlatabildim sanırım yani hayatımız çok kısa ve göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor en azından bu kısa zamanda hayalleriniz gerçekleştirin yapmak istedikleriniz yapın, eğer hayaliniz televizyon izlemekse izleyin anasını satim sabah akşam televizyon izleyin ama bunu siz istediğiniz için yapın.
Toplum ölümsüzdür. Çünkü toplumu oluşturan bireyler bir nehir edasıyla toplumun önünden akar giderler. Nehrin başında doğup sonunda ölürler ama arkadan yenileri doğar ve onlarda ölür sonra yeniden doğar... Toplum sizi o nehirin başında izler ve o ölen insanların kötü huylarını iyi huylarını aşklarını, sevgilerini, intikam duygusunu, oyunlarını, hayallerini, umutlarını sentezler. Bunları birbirine karıştırır ve elde ettiği bu tatsız acaip lapayı yeni doğanlara yedirmeye çalışır.
Hesapladığımız o 23 sene nehrin başından sonuna kadar akacağımız süredir. Ve o zaman içinde size toplum tarafından o tatsız tuzsuz lapa zorla yedirilmeye çalışılır.
Yemeyiniz.
Düşünün yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder