Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları, Sadri Maksudi Arsal, Ötüken Yayınevi, 1975, İstanbul
Milliyetçiliğin milletlerin hayatında oynadığı rolKitap, yazarın milliyetçiliğin esaslarıyla ilgili meseleler hakkındaki araştırmalar neticesinde elde ettiği fikir ve kanaatlerden oluşmaktadır. Milliyet meselesini hukuk tarihi ve sosyoloji alanlarında kabul edilmiş, müsbet ilmi esaslardan ayrılmayarak, tamamen objektif bir şekilde incelenmiştir.
Ord.Prof. Sadri Maksudi Arsal, Milliyetçiliğin milletlerin hayatında oynadığı rolün ehemmiyetine rağmen, ne dilimizde ne de Avrupa dillerinde, milliyet esasını sosyolojik bakımdan inceleyen objektif bir eserin olmaması ve mevcut eserlerin de milliyetçilik esasını saldırıcılığı temsil eden eserler, yada milliyet duygusunun milletlerin tarihindeki rol ve ehemmiyetini inkar eden kozmopolitlik propaganda aracı olarak kullanılması nedeniyle milliyetçiliği sosyolojik açıdan ele alarak incelemiş ve değerlendirmeleri sonucunda zamanımızda milliyetçiliğin ne şekilde olması gerektiğini ortaya koymuştur.
Yazara göre bugünkü milliyetçilik; rasyonel, mantığa ve akla uygun, sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanan, kan tahliliyle uğraşmayan, kafatası ile ilgilenmeyen, milletine bağlılık hissi ile dolu, hürriyetçi, liberal, bütün milletlerin gelişme kabiliyeti bakımından eşit olduklarına inanan, üstün-aşağı millet görüşünü benimsemeyen, demokratik, imtiyazlı gurup anlayışından uzak, gurupların birbiri üzerinde baskı kurmasına karşı, barışçı, idealist ve iyimserdir.
Irk ile ilgili ihtilaflı meselelerden biri de ırkların eşitliği meselesidir. Ondokuzuncu asrın ikinci yarısında Avrupalı bazı yazarlar üstün ırkın mevcut olduğuna dair bazı eserler vermişlerdir. Fransız yazar Comte de Gobineau’nun ‘’Beşeri Irkların Eşitsizliği hakkında Deneme ‘’ isimli eserinde zeka ve fikri kabiliyetler bakımından en yüksek ırkın Avrupalıların mensup olduğu ‘’Aryen’’ ırkı olduğunu iddia etmektedir.
Antropolojik manada ırk zoolojik bir unsurdur. Millet ise sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanan bir kavramdır. Bugün milletleri tasnif ve milliyeti tespit sahasında antropolojik manada ırk esası kıstas olmaktan çıkmıştır. Millet kavramı ise etnolojik manada ırk kavramından da farklıdır. Millet aynı dili konuşan, aynı milli seciyeye , müşterek tarihe, müşterek milli emellere sahip olan bir kütledir.
Ord.Prof. Arsal’a göre Avrupa’daki bu siyasi ve medeni üstünlüğün ırki üstünlük neticesi olmayıp tabiat iklim gibi faktörlerin tarihi, coğrafi, iktisadi ve siyasi şartların medeniyetin inkişafına elverişli bir şekilde birleşmesi mahsulü olduğu belirtilmektedir. Yazara göre, millattan birkaç bin sene önce Mısır’da, Irak’ta yüksek medeniyet ortaya çıktığında batı Avrupa kavimleri tam bir barbardı. Milattan önce Romalılar, bugünkü Britanyalılar ile Cermenlileri medenileşmek kudretinden mahrum kavimler sayarlardı. Medeniyet merkezlerinin daima değiştiği bu ortamda şu anda Avrupa medeniyeti denilen medeniyet bütün insanlığın müşterek malıdır. Bu milletin yaradılışında Asya ve Afrika milletlerinin de rolü ve hissesi vardır. Batılıların üstünlüğü efsanesine dayanan görüşler ilmi, sosyolojik gerçeklerden mahrumdur.
Ord.Prof. ARSAL, milleti teşkil eden unsurları şu şekilde belirtmiştir.
a. Hukuk ve devlet otoritesi: Milletlerin teşekkülü daima bir devlet içinde meydana gelmiştir. Birleşmiş kütleye mensup fertler uzun süre aynı hukuki nizama tabi olarak yaşamaları gerekir.
b. Nüfus: Savaşabilecek fertlerin çok sayıda olması gerekir.
c. Ülke birliği: oturulan sahanın birliği ve uzun zaman beraber yaşamaları gerekir.
d. Bağımsızlık.
e. Lisan birliği: nerede büyük kütleye sahip müşterek lisan varsa orada bir millet ve bu millete bağlılık duygusu besleyen insanlar buluruz. Her milli dilin arkasında bir milli ruh vardır.
f. Örf adetler birliği: milletçe yapılan bayramlar ve önemli milli olaylar münasebetiyle yapılan törenlerin milletlerin hayatında çok önemli birleştirici rolü vardır.
g. Dini inançlar: Ord.Prof. ARSAL’a göre milletin bir unsuru sayılmalıdır.
h. Milli seciye (karakter): milletin bütün fertleri arasında meydana gelen müşterek ruhi eğilimlere ve bundan doğan hareket ve düşünce tarzlarına denir.
Irk: Her milletin teşekkülünde etnolojik anlamdaki ırkın rolü vardır.
Burada sayılmış şartlar kavimlerin millet olarak şekillenmesi şartlarıdır. Teşekkülü tamamlanmış bir millet ise sonsuza dek varlığını sürdürebilir. Bu milletler devletin içindeki genelin ırkından sayılır. Fakat bazen askeri bakımdan kuvvetli olan küçük bir topluluk nüfusça daha kalabalık topluluğu itaat altına alarak baskın olabilir ve dilini de kabul ettirebilir. Bunun tersi de olabilmektedir. Mesela Bulgarlar Tuna bölgesinde Slavlarla devlet kurmuş ancak konuşulan hakim dil kendi dilleri olmayınca o millet içinde erimişlerdir.
Bir milletlin şekillenerek meydana gelmesinin psikolojik sonuçlarından biri de fertlerde millete bağlılık hissinin, yani milliyet duygusunun doğması, kuvvetlenmesi, derinleşmesi ve bütün millet içinde yayılmasıdır. Milliyet duygusu bir millete mensup fertlerin, o milletin mazisine, istikbaline, lisanına kültürüne, ülke ve toprağına karşı besledikleri derin, benimsenmiş, bağlılıktan oluşan ruhi bir durumdur.
Millet duygusu iki istikamette ortaya çıkmaktadır. Birincisi, bir millete mensup fertlerin, milli tarihlerine, milletlerinin geçmişteki başarı veya felaketlerine kutsal nazarı ile bakmaları şeklinde kendini gösterir. Buna göre milliyetçi insan milletinin tarihteki parlak devirlerini, başarılarını, hatırladığı zaman, gurur ve iftihar duyar, karanlık devirlerini, felaket ve ızdıraplarını hatırladığı zaman ise mahzunluk hisseder. Milletlerin tarihlerinde yaşadıkları bu felaket, ızdırap, zulüm ve haksızlıklar, istiklallerini korumak için yaptıkları mücadele ve fedakarlıklar onların milli hissini kuvvetlendiren ve derinleştiren en büyük unsurdur.
Millet duygusunun ortaya çıktığı İkinci bir saha ise; istikbale yönelmiş milli emel gaye ve düşüncedir. Burada siyasi bakımdan bağımsız olan milletlerde ebediyen bağımsız olarak yaşama arzusu, istiklalini kaybetmiş milletlerde ise, bu istiklali tekrar kazanma şeklinde kendini göstermektedir.
Bir millette millet duygusunun kuvveti ve derinliği o milletin kendi tarihi ve kültürü hakkındaki bilgisine bağlıdır. Milli duygu ve bilinci kuvvetli olan bazı milletler, milli ve siyasi istiklallerini kaybettikten sonra da, bazen asırlarca yabancı milletlerin boyunduruğu altında yaşadıkları halde milliyetlerini unutmamışlar, milli şuurlarını kaybetmemişlerdir. Hatta bazıları lisanlarını bile unuttukları halde milli ruh ve seciyelerini korumuşlar ve bu sayede milli istiklallerini yeniden elde etmişlerdir. Buna 1620 de Almanlar tarafından istilaya uğrayarak asimilasyonla Almanlaştırıldığı zannedilen Çeklerin kültürlerini yeniden canlandırması yoluyla II. Dünya savaşı sonrası Almanya’dan ayrılarak bağımsızlığına kavuşması ile medeniyetten mahrum cahil köylüler olarak görülen ve kendi ülkelerindeki azınlık bir topluluk olan İsveçliler tarafından yönetilen Finlerin kendi dillerinde alfabe icat ederek kültürel gelişimlerini tamamlamaları, siyasi bakımdan bağımsızlıklarını kazanmaları ve çağdaş uygarlığı yakalamaları da bir örnektir.
Bütün bu değerlendirmelerin sonunda Ord.Prof. Arsal bugünkü kültürlü milletlerde görmek istenen milliyetçiliğin özelliklerini şöyle özetlemiştir.
a. Bugünkü milliyetçilik rasyoneldir, mantığa ve akla uygundur.
b. Bugünkü milliyetçilik sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır, kan tahliliyle uğraşmaz, kafatası ile ilgilenmez. Belirli bir millete bağlılık hissi bugünkü milliyetçiliğin esasıdır.
c. Bu günkü milliyetçilik hürriyetçidir, liberaldir.
d. Bu günkü milliyetçilik, bütün milletlerin gelişme kabiliyeti bakımından eşit olduklarına inanır. Üstün – aşağı millet görüşünü reddeder.
e. Bu günkü milliyetçilik demokratiktir. Ülkede imtiyazlı bir gurup tanımaz, gurupların birbiri üzerinde baskısını kabul etmez.
f. Bu günkü milliyetçilik barışçıdır, saldırıcı harplerin aleyhinedir.
g. Bu günkü milliyetçilik harpleri ortadan kaldırmanın tek yolunun federalizm olduğu sonucuna varırsa federalizmi kabul edebilir.
h. Bu günkü milliyetçilik idealist ve iyimserdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder