Fatih–Harbiye, Peyami Safa, Ötüken Neşriyat, 2000, İstanbul
Fatih–Harbiye, Peyami Safa'nın Doğu–Batı, alafrangalık, yerlilik, şarklılık, ruh, madde vb. gibi sosyal ve felsefî konuları derinliğine aldığı ilk romanlarından biridir. Kitabın adı olan Fatih–Harbiye, bir tramvay hattının adıdır. Şark ve garp arasında kalan Türk gencini anlatan kitap, 1930'lu yılların başında Türk insanının yaşadığı kimlik problemlerine değinen ve semt olarak Fatih ve Harbiye (Beyoğlu)'yi seçen Peyami Safa’nın toplumsal romanıdır.
Neriman, Fatihli muhafazakâr bir ailenin kızı olarak burada yaşamayı arzu etmemektedir. O, baloların, eğlencelerin, çayların ve hareketli alafranga bir hayatın yaşandığı “Harbiye”de yaşamayı arzu etmektedir. Peyami Safa, bu romanında bir sosyal tenkide yöneldiği gibi, iki zıt kutup (Doğu–Batı) çatışmasını da yansıtmıştır. Bir moda şeklinde o devri saran yanlış batılılaşma hareketi karşısında tavrını açıkça ortaya koymuştur.
Hazırlıksız, kulaktan dolma bilgilerle ve başkalarının yönlendirmesiyle ortaya çıkan Batılılaşma arzusunun gerçekleşmesi mümkün olamaz ana fikri üzerine kurulmuş olan bu romanda Peyami Safa, tipleri uyumlu bir şekilde kullanmıştır. Bir taraftan geleneğe ve geçmişe bağlı bir baba, diğer taraftan, çevresinin etkisiyle batılı olmak arzusuyla yanıp tutuşan bir kız... Bu Neriman’dır.
Eserin başkahramanı olan Neriman, Fatih semtinde oturan ve geleneklerine bağlı Faiz Bey’in tek kızıdır. Anadolu’da birçok memuriyetlerde gezen Faiz Bey, Neriman’ı yedi yaşına kadar saf Türk muhitlerinde büyütmüştür. Fakat İstanbul’a yerleştikten sonra, Neriman’ın akrabalarından, bilhassa büyük dayısının ailesinden aldığı tesirler bambaşkadır. Galatasaray’dan çıkan ve tahsilini Avrupa’da bitiren büyük dayısı ve kızları, Neriman’da garp hayatına karşı incizap uyandırmışlardır. Bu iştiyak, ekseriya Neriman’ın da haberi olmadan, ruhunda gizli gizli yaşamış ve memleketteki asrileşme cereyanlarından gıda almış, fakat ne şuur, ne de irade halinde ortaya çıkmak için fırsat bulamamıştır. “Birçok Türk kızları gibi, Neriman da, ailesinden ve muhitinden karışık bir telkin, iki medeniyetin ayrı ayrı tesirlerinin halitasını yapan muhtelif bir içtimai terbiye almıştı.”(s. 53) Daha ziyade aile içerisinde, “annesi ve babası onu halis bir şarklı itiyatları vermişlerdi.”(s. 53)
Peyami Safa'nın üslup özelliğinin bir gereği olarak, kahramanlarının hâlihazır duruma, nasıl geldiklerinin de mantığını ortaya koymaktadır. Buna örnek olmak üzere, Neriman ve Neriman gibi kızların neden böyle olduklarını şöyle ifade eder: “Lozan sulhundan sonra, resmî Türkiye'nin de kanunla herkese kabul ettirdiği bu asrileşme, Neriman'ın ruhunda gizli gizli yaşayan bu iştiyaka en kuvvetli gıdasını vermişti. Akraba ve arkadaşlarından, örneklerden, gittikçe medenileşen İstanbul'un dekorundan, kitaplardan, resimlerden, tiyatro ve sinemalardan gelen bu telkinler, yeni kanunlarda müeyyidesini bulmuş oluyordu.” (s.53)
Neriman'ın iki medeniyet karşısında kalması ve bir türlü birinden yana tavır alamaması yüzünden, bunalımlar geçirdiği görülür. Kendisi, batılı olma arayışı içinde olmasına rağmen, “Bütün bunlar Neriman'da, anadan babadan gelen tesirleri tamamıyla gidermiş değildi. Genç kız iki ayrı medeniyetin zıt telkinleri altında gizli bir deruni mücadele geçiriyordu.”(s. 53)
Muhafazakâr bir genç olan Şinasi, Neriman’ın en yakın arkadaşıdır. Neriman’ın babası Faiz Bey, Şinasi’yi her yönden beğenir ve Neriman ile evlenmelerini arzu ettiğini her fırsatta belirtir. Neriman lise yıllarında tanıştığı ve yedi yıldır birlikte olduğu dostu Şinasi’yi sever. Birlikte Darülelhan’da musiki dersleri alırlar. Neriman ve Şinasi Darülelhan’a birlikte gidip gelirler. Fakat son zamanlarda Neriman Şinasi’den gittikçe uzaklaşmaya başlar ve Şinasi’den her fırsatta ayrılmak ister. Artık o Şinasi’nin ve herkesin tanıdığı Neriman değildir. Giyim tarzı, zevkleri, arkadaşlarına olan ilgisi, Darülelhan derslerine verdiği önem hızla değişir.
Yukarıda anlattığım durumlardan dolayı, Neriman, içinde yaşadığı evden, bulunduğu çevresinden, okuduğu okuldan nefret eder. Darülelhan'da ud çalan Neriman, bir ara şöyle der: “–Öf... Bu elimdeki ud da sinirime dokunuyor, kıracağım geliyor. Bunu benim elime nereden musallat ettiler? Evdeki hey hey yetmiyormuş gibi bir de Darülelhan... Şu alaturka musikiyi kaldıracaklar mı ne yapacaklar? Yapsalar da ben de kurtulsam. Hep ailenin tesiri babam, şark terbiyesi almış. Ney çalar, akrabam öyle... Darülelhan’dan çıkacağım yahut alafranga kısmına gireceğim... Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum mahalle, oturduğum ev, konuştuğum adamlar çoğu sinirime dokunuyor.”(s. 25) Bu sözleriyle içinde bulunduğu durumu ifade eden Neriman, yaşamak istediği durum ve çevreyi şöyle anlatır: “–Dün Tünel'den Galatasaray'a kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. İnsan bir bahçede geziniyormuş gibi oluyor. Her camekân bir çiçek gibi. Sonra halkı da bambaşka. Dönüp bakmazlar, yürümesini giyinmesini bilirler. Her şeyi bilirler canım...”(s. 26)
Neriman Doğu medeniyeti ve ona ait her şeyden nefret etmeye başlar; buna karşılık Batı medeniyeti ve ona ait her şey Neriman’a daha çekici, cazibeli gelir. Fatih’teki yaşam tarzından memnun değildir. O Harbiye’deki danslı, hareketli hayata özenir. Bu yüzden İstanbul’da batının etkilerini en çok üstünde yaşayan Beyoğlu semtine karşı aşırı bir sevgi duyar ve her fırsatta evlerinin bulunduğu Fatih’ten tramvaya binerek oraya gezmeye gider. Beyoğlu’na ait her şey Neriman’a çekici gelir, ona göre hayat Beyoğlu’ndadır.
Neriman’ı en temiz duyguları ile seven Şinasi, günden güne değişen Neriman’ın bu haline çok üzülmektedir. Bu arada Neriman Darülelhan derslerini aksatmaya başlar. Konservatuarın Batı müziği bölümünden ve Beyoğlu’ndan tanıştığı zengin aile çocuğu Macit ile arkadaş olur ve ona ilgi duymaya başlar. Macit, Neriman’ın gözünde Batıyı ve medeniliği temsil eden bir gençtir. Macit, Neriman’ı akşamları Maksim’de eğlencelere ve balolara götürür. Bu yüzden Macit’e karşı bir sevgi duyar. Artık Neriman Beyoğlu’na karşı daha büyük bir hayranlık duymaktadır ve ona ait ne varsa daha güzeldir.
Aslında Neriman, geçmişinde böyle değildir. “Siyah saten gömlekli, siyah başörtülü kız, o vakit böyle konuşmazdı. Liseden çıkar ve Süleymaniye'nin köşesinde görünürdü. Yolunda çantası, başı önüne eğilmiş, gözlerinde korku ve dudaklarında tebessüm, Şinasi'nin yaklaştığını görünce korkusu giden ve sevinci artan gözleriyle yere bakar, hafifçe kızarırdı. Sonra yan yana hiç konuşmadan epey yürürler ve buluşmanın ilk zevkini bu sükût içinde daha çok hissederlerdi,”(s. 12)
Fakat Neriman geçmişini hatırlamak istemez. Şinasi’nin:
“–Niçin artık sen dünkü sen değilsin?” (s. 63) sorusuna:
“–Çünkü ben bir Fatih kızı olmak istemiyorum. Anlıyor musun? Böyle yaşamaktan nefret ediyorum, eskilikten nefret ediyorum, yeniyi ve güzeli istiyorum, anlıyor musun? Eski ve yırtık ve pis iğrenç bir elbiseyi üstümden atar gibi bu hayattan ayrılmak, çıkmak istiyorum. İhtiyar adam, bozuk sokak, salaşpur ve gıy gıy, hey hey, ezan, helvacı... Bıktım artık ben başka şeyler istiyorum, başka, bambaşka, anlamıyor musun?”(s. 64) diye cevap verir.
Neriman, Beyoğlu semtinde edindiği arkadaşları yüzünden, sık sık onlarla buluşmak için, Beyoğlu'na gider. Bu durumu önce babası Faiz Bey'i, daha sonra da Şinasi'yi endişelendirmektedir. Ancak, her ikisinin de elinden pek fazla bir şey gelmez. Her ne kadar, Faiz Bey, Neriman'ın Şinasi'yle evlenmesinden sonra düzeleceğine ümit ediyorsa da, Neriman sık sık babasından bu evlenme konusunda süre istemektedir.
Neriman, Beyoğlu'nda edindiği arkadaşlarından Macit vasıtasıyla bir baloya gitmek üzere teklif alır. Artık Neriman'ın kafasındaki tek problem bu baloya gitmek olmuştur. Bu yüzden, babasının gönlünü yapmak gerektiğini bildiği için, ona şirin görünmek için, elinden gelen bütün gayreti göstermeye başlar. Faiz Bey Neriman’a baloya Şinasi ile giderlerse izin verebileceğini ifade eder. Neriman baloya Şinasi ile birlikte gitmek istemese de kabul eder, çünkü babasının başka şekilde izin vermeyeceğini bilir. Neriman bir gün Şinasi’ye yalan söyleyerek ondan ayrılır ve Macit ile buluşmaya gider. Fakat Neriman’dan şüphelenerek onu takip eden Şinasi bu yalanın farkına varır ve araları iyice bozulur. Artık Şinasi Neriman’a güvenmez, ona karşı bir soğukluk duymaya başlar ve onun hovardalık yaptığını düşünür.
Uzun süredir Darülelhan’a derslere gitmeyen Neriman, Darülelhan’a giderek Şinasi’yle konuşmak ister. Şinasi, Neriman’ı görmezden gelerek umursamaz bir tavır alır. Neriman Şinasi’yi kolundan tutarak bir kenara çeker. Balo meselesini ve babasının ancak onunla gitmesine izin verdiğini anlatır. Şinasi bu duruma pek memnun kalmasa da Faiz Bey’i kıramadığı için kabul eder. Neriman, sözlüsü Şinasi ile de, medenileşme konusunda sık sık tartışmaya girer. Şinasi de tıpkı babası gibi, Neriman'ın batılılaşmasına karşı çıkmaktadır. Bir gün Şinasi'nin:
“–Eskiden böyle söylemezdin.” demesine karşılık şöyle cevap verir:
“–Eskiden yalnız hissederdim, fakat ne istediğimi bilmezdim. Bak ortalıkta da neler oluyor, her şey değişmiyor mu? Ben de bu memleketin kızı değil miyim? Benim de medeni yaşamaya hakkım yok mu? Söyle... Cevap ver... Bak susuyorsun... Ne düşündüğünü anlamak kabil değil ki işte, beni bu sinirlendiriyor... Geçen gün de bunun için bayıldım...”(s. 81)
Neriman, sık sık sinir buhranları geçirir. Babası bu huyunu bildiği için, pek üzerine varmak istemez. Ancak bu durumun sebebini öğrenmek isteğinden de geri durmaz. Neriman, bir gün babasının bu yöndeki sorusuna şöyle bir karşılık verir:
“–Beni asıl sinirlendiren şey, bu semtte, bu evde her şeyden mahrum yaşamaktır. Şinasi de beni bundan kurtaramayacak, o da benim arzularımı anlamıyor.” dedikten sonra, bu arzuların neler olduğunu soran babasına şöyle cevap verir:
“Ben, dedi, ben. Nasıl söyleyeyim? Daha medeni yaşamak istiyorum... Siz bana hak vermezsiniz, ben...” Faiz Bey, kızının sözünü keserek,”hak veriyorum” diyerek, Neriman'ın bollukta büyüdüğünden istediklerinin olmadığı için sıkıldığını sanmaktadır. (s. 76)
Neriman artık baloya gitmek için hazırlıklarını yapmaya başlar. Neriman da Şinasi'yi gitme konusunda ikna edince, artık tek engel kıyafet meselesidir. Neriman, kıyafet için Beyoğlu’na dayısının evine gider. Burada karşılaştığı bir olay, onun hayatını yeniden şekillendirmekle kalmaz, yaptığı yanlıştan da dönmesine sebep olur. Bir Rus kızına dair dinlediği hikâye şöyledir:
“Bir Rus kızı, fakir bir Rus genciyle sevişir. İkisi Beyoğlu'nda küçük bir odada beraber yaşamaktadırlar. Rus genci, lokantalarda gitar çalarak üç-beş kuruş kazanmaktadır. Kız bu hayat tarzına senelerce katlanır. Nihayet bir gün, bu kızın karşısına zengin bir Rum çıkar. Kız bu Rum'a kapılarak, sevgilisinden ayrılır. Artık refah ve bolluk içinde yaşamaktadır. Kızın her arzusu yerine gelmektedir. Fakat bütün bunlara rağmen, bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Bu sahteliklere çok fazla dayanamayarak, tekrar eski sevgilisine döner. Ancak, bu genç onu görmemezlikten gelir. Bu duruma çok içerleyen kız intihar eder.
Neriman, bu hikâyeyi dinledikten sonra, baloyu filan unutur. “Bu hikâyeyi âdeta kendi mukadderatına ait bir şey gibi dinlemiştir. Ne benzeyiş... Rus kızının şahsında kendisini, Rus aktrisinin şahsında Şinasi'yi ve Rum gencinin şahsında Macit'i görüyordu. Milliyet ve isim farklarından başka hiçbir şey yoktu. Süratle anlatılan bu hikâyeyi ebediyen kendi kendine tekrarlamak ve söylenemeyen teferruatı hayal ile tamamlayarak bütün bu hayatı zihninde yeniden yaşatmak istiyordu.”(s. 94) Neriman, gerçek yerinin ve gerçek kimliğinin bulunduğu yer olan Fatih'e gitmek üzere oradan ayrılır.
Faiz Bey, Şinasi ve arkadaşları batı taklitçiliğini konuşmak üzere bir araya gelmişlerdir. Neriman’ın da aralarına katılmalarını isterler. Neriman aldığı kararı babasına ve Macit’e anlatmak konusunda heyecanlıdır. Neriman babasının ve arkadaşlarının konuşmalarından da etkilenir ve aldığı kararı sohbetin sonunda anlatır. Eski Neriman olacağını, baloya gitmek istemediğini belirtir. Faiz Bey ve Şinasi bu duruma çok sevinir ve uzun süredir udundan nefret ederek eline almayan Neriman onlara ud çalar. Eve dönerken Neriman, Fatih sokaklarına bir kez daha bakar ve bu semte ait her şeyi sevdiğini söyler. Artık Neriman, babası Faiz Bey ve Şinasi mutsuz geçen günlerin ardından nihayet huzurlu günlerine dönmüşlerdir.
Batılılaşma hareketlerinin Türk toplumundaki etkileri.Üzerinde en çok tartıştığımız kavramlardan biri de batılılaşmadır. Sosyal hayatımıza girdiği ilk günden bu yana, kavramın olumlu ya da olumsuz yönleri üzerinde çok durulmuş, günümüzde bile durulmaya devam edilmektedir. Özellikle edebî eserlerde batılılaşma kavramı oldukça geniş bir yer tutmakta, batılılaşmanın yanlış anlaşılması veya olumsuzlukları üzerinde durulmaktadır. Bu türler içerisinde hikâye ve romanlarda batılılaşma en çok üzerinde durulan bir konu olmuştur.
Fatih–Harbiye, Peyami Safa'nın Doğu–Batı, alafrangalık, yerlilik, şarklılık, ruh, madde vb. gibi sosyal ve felsefî konuları derinliğine aldığı ilk romanlarından biridir. Kitabın adı olan Fatih–Harbiye, bir tramvay hattının adıdır. Şark ve garp arasında kalan Türk gencini anlatan kitap, 1930'lu yılların başında Türk insanının yaşadığı kimlik problemlerine değinen ve semt olarak Fatih ve Harbiye (Beyoğlu)'yi seçen Peyami Safa’nın toplumsal romanıdır.
Neriman, Fatihli muhafazakâr bir ailenin kızı olarak burada yaşamayı arzu etmemektedir. O, baloların, eğlencelerin, çayların ve hareketli alafranga bir hayatın yaşandığı “Harbiye”de yaşamayı arzu etmektedir. Peyami Safa, bu romanında bir sosyal tenkide yöneldiği gibi, iki zıt kutup (Doğu–Batı) çatışmasını da yansıtmıştır. Bir moda şeklinde o devri saran yanlış batılılaşma hareketi karşısında tavrını açıkça ortaya koymuştur.
Hazırlıksız, kulaktan dolma bilgilerle ve başkalarının yönlendirmesiyle ortaya çıkan Batılılaşma arzusunun gerçekleşmesi mümkün olamaz ana fikri üzerine kurulmuş olan bu romanda Peyami Safa, tipleri uyumlu bir şekilde kullanmıştır. Bir taraftan geleneğe ve geçmişe bağlı bir baba, diğer taraftan, çevresinin etkisiyle batılı olmak arzusuyla yanıp tutuşan bir kız... Bu Neriman’dır.
Eserin başkahramanı olan Neriman, Fatih semtinde oturan ve geleneklerine bağlı Faiz Bey’in tek kızıdır. Anadolu’da birçok memuriyetlerde gezen Faiz Bey, Neriman’ı yedi yaşına kadar saf Türk muhitlerinde büyütmüştür. Fakat İstanbul’a yerleştikten sonra, Neriman’ın akrabalarından, bilhassa büyük dayısının ailesinden aldığı tesirler bambaşkadır. Galatasaray’dan çıkan ve tahsilini Avrupa’da bitiren büyük dayısı ve kızları, Neriman’da garp hayatına karşı incizap uyandırmışlardır. Bu iştiyak, ekseriya Neriman’ın da haberi olmadan, ruhunda gizli gizli yaşamış ve memleketteki asrileşme cereyanlarından gıda almış, fakat ne şuur, ne de irade halinde ortaya çıkmak için fırsat bulamamıştır. “Birçok Türk kızları gibi, Neriman da, ailesinden ve muhitinden karışık bir telkin, iki medeniyetin ayrı ayrı tesirlerinin halitasını yapan muhtelif bir içtimai terbiye almıştı.”(s. 53) Daha ziyade aile içerisinde, “annesi ve babası onu halis bir şarklı itiyatları vermişlerdi.”(s. 53)
Peyami Safa'nın üslup özelliğinin bir gereği olarak, kahramanlarının hâlihazır duruma, nasıl geldiklerinin de mantığını ortaya koymaktadır. Buna örnek olmak üzere, Neriman ve Neriman gibi kızların neden böyle olduklarını şöyle ifade eder: “Lozan sulhundan sonra, resmî Türkiye'nin de kanunla herkese kabul ettirdiği bu asrileşme, Neriman'ın ruhunda gizli gizli yaşayan bu iştiyaka en kuvvetli gıdasını vermişti. Akraba ve arkadaşlarından, örneklerden, gittikçe medenileşen İstanbul'un dekorundan, kitaplardan, resimlerden, tiyatro ve sinemalardan gelen bu telkinler, yeni kanunlarda müeyyidesini bulmuş oluyordu.” (s.53)
Neriman'ın iki medeniyet karşısında kalması ve bir türlü birinden yana tavır alamaması yüzünden, bunalımlar geçirdiği görülür. Kendisi, batılı olma arayışı içinde olmasına rağmen, “Bütün bunlar Neriman'da, anadan babadan gelen tesirleri tamamıyla gidermiş değildi. Genç kız iki ayrı medeniyetin zıt telkinleri altında gizli bir deruni mücadele geçiriyordu.”(s. 53)
Muhafazakâr bir genç olan Şinasi, Neriman’ın en yakın arkadaşıdır. Neriman’ın babası Faiz Bey, Şinasi’yi her yönden beğenir ve Neriman ile evlenmelerini arzu ettiğini her fırsatta belirtir. Neriman lise yıllarında tanıştığı ve yedi yıldır birlikte olduğu dostu Şinasi’yi sever. Birlikte Darülelhan’da musiki dersleri alırlar. Neriman ve Şinasi Darülelhan’a birlikte gidip gelirler. Fakat son zamanlarda Neriman Şinasi’den gittikçe uzaklaşmaya başlar ve Şinasi’den her fırsatta ayrılmak ister. Artık o Şinasi’nin ve herkesin tanıdığı Neriman değildir. Giyim tarzı, zevkleri, arkadaşlarına olan ilgisi, Darülelhan derslerine verdiği önem hızla değişir.
Yukarıda anlattığım durumlardan dolayı, Neriman, içinde yaşadığı evden, bulunduğu çevresinden, okuduğu okuldan nefret eder. Darülelhan'da ud çalan Neriman, bir ara şöyle der: “–Öf... Bu elimdeki ud da sinirime dokunuyor, kıracağım geliyor. Bunu benim elime nereden musallat ettiler? Evdeki hey hey yetmiyormuş gibi bir de Darülelhan... Şu alaturka musikiyi kaldıracaklar mı ne yapacaklar? Yapsalar da ben de kurtulsam. Hep ailenin tesiri babam, şark terbiyesi almış. Ney çalar, akrabam öyle... Darülelhan’dan çıkacağım yahut alafranga kısmına gireceğim... Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum mahalle, oturduğum ev, konuştuğum adamlar çoğu sinirime dokunuyor.”(s. 25) Bu sözleriyle içinde bulunduğu durumu ifade eden Neriman, yaşamak istediği durum ve çevreyi şöyle anlatır: “–Dün Tünel'den Galatasaray'a kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. İnsan bir bahçede geziniyormuş gibi oluyor. Her camekân bir çiçek gibi. Sonra halkı da bambaşka. Dönüp bakmazlar, yürümesini giyinmesini bilirler. Her şeyi bilirler canım...”(s. 26)
Neriman Doğu medeniyeti ve ona ait her şeyden nefret etmeye başlar; buna karşılık Batı medeniyeti ve ona ait her şey Neriman’a daha çekici, cazibeli gelir. Fatih’teki yaşam tarzından memnun değildir. O Harbiye’deki danslı, hareketli hayata özenir. Bu yüzden İstanbul’da batının etkilerini en çok üstünde yaşayan Beyoğlu semtine karşı aşırı bir sevgi duyar ve her fırsatta evlerinin bulunduğu Fatih’ten tramvaya binerek oraya gezmeye gider. Beyoğlu’na ait her şey Neriman’a çekici gelir, ona göre hayat Beyoğlu’ndadır.
Neriman’ı en temiz duyguları ile seven Şinasi, günden güne değişen Neriman’ın bu haline çok üzülmektedir. Bu arada Neriman Darülelhan derslerini aksatmaya başlar. Konservatuarın Batı müziği bölümünden ve Beyoğlu’ndan tanıştığı zengin aile çocuğu Macit ile arkadaş olur ve ona ilgi duymaya başlar. Macit, Neriman’ın gözünde Batıyı ve medeniliği temsil eden bir gençtir. Macit, Neriman’ı akşamları Maksim’de eğlencelere ve balolara götürür. Bu yüzden Macit’e karşı bir sevgi duyar. Artık Neriman Beyoğlu’na karşı daha büyük bir hayranlık duymaktadır ve ona ait ne varsa daha güzeldir.
Aslında Neriman, geçmişinde böyle değildir. “Siyah saten gömlekli, siyah başörtülü kız, o vakit böyle konuşmazdı. Liseden çıkar ve Süleymaniye'nin köşesinde görünürdü. Yolunda çantası, başı önüne eğilmiş, gözlerinde korku ve dudaklarında tebessüm, Şinasi'nin yaklaştığını görünce korkusu giden ve sevinci artan gözleriyle yere bakar, hafifçe kızarırdı. Sonra yan yana hiç konuşmadan epey yürürler ve buluşmanın ilk zevkini bu sükût içinde daha çok hissederlerdi,”(s. 12)
Fakat Neriman geçmişini hatırlamak istemez. Şinasi’nin:
“–Niçin artık sen dünkü sen değilsin?” (s. 63) sorusuna:
“–Çünkü ben bir Fatih kızı olmak istemiyorum. Anlıyor musun? Böyle yaşamaktan nefret ediyorum, eskilikten nefret ediyorum, yeniyi ve güzeli istiyorum, anlıyor musun? Eski ve yırtık ve pis iğrenç bir elbiseyi üstümden atar gibi bu hayattan ayrılmak, çıkmak istiyorum. İhtiyar adam, bozuk sokak, salaşpur ve gıy gıy, hey hey, ezan, helvacı... Bıktım artık ben başka şeyler istiyorum, başka, bambaşka, anlamıyor musun?”(s. 64) diye cevap verir.
Neriman, Beyoğlu semtinde edindiği arkadaşları yüzünden, sık sık onlarla buluşmak için, Beyoğlu'na gider. Bu durumu önce babası Faiz Bey'i, daha sonra da Şinasi'yi endişelendirmektedir. Ancak, her ikisinin de elinden pek fazla bir şey gelmez. Her ne kadar, Faiz Bey, Neriman'ın Şinasi'yle evlenmesinden sonra düzeleceğine ümit ediyorsa da, Neriman sık sık babasından bu evlenme konusunda süre istemektedir.
Neriman, Beyoğlu'nda edindiği arkadaşlarından Macit vasıtasıyla bir baloya gitmek üzere teklif alır. Artık Neriman'ın kafasındaki tek problem bu baloya gitmek olmuştur. Bu yüzden, babasının gönlünü yapmak gerektiğini bildiği için, ona şirin görünmek için, elinden gelen bütün gayreti göstermeye başlar. Faiz Bey Neriman’a baloya Şinasi ile giderlerse izin verebileceğini ifade eder. Neriman baloya Şinasi ile birlikte gitmek istemese de kabul eder, çünkü babasının başka şekilde izin vermeyeceğini bilir. Neriman bir gün Şinasi’ye yalan söyleyerek ondan ayrılır ve Macit ile buluşmaya gider. Fakat Neriman’dan şüphelenerek onu takip eden Şinasi bu yalanın farkına varır ve araları iyice bozulur. Artık Şinasi Neriman’a güvenmez, ona karşı bir soğukluk duymaya başlar ve onun hovardalık yaptığını düşünür.
Uzun süredir Darülelhan’a derslere gitmeyen Neriman, Darülelhan’a giderek Şinasi’yle konuşmak ister. Şinasi, Neriman’ı görmezden gelerek umursamaz bir tavır alır. Neriman Şinasi’yi kolundan tutarak bir kenara çeker. Balo meselesini ve babasının ancak onunla gitmesine izin verdiğini anlatır. Şinasi bu duruma pek memnun kalmasa da Faiz Bey’i kıramadığı için kabul eder. Neriman, sözlüsü Şinasi ile de, medenileşme konusunda sık sık tartışmaya girer. Şinasi de tıpkı babası gibi, Neriman'ın batılılaşmasına karşı çıkmaktadır. Bir gün Şinasi'nin:
“–Eskiden böyle söylemezdin.” demesine karşılık şöyle cevap verir:
“–Eskiden yalnız hissederdim, fakat ne istediğimi bilmezdim. Bak ortalıkta da neler oluyor, her şey değişmiyor mu? Ben de bu memleketin kızı değil miyim? Benim de medeni yaşamaya hakkım yok mu? Söyle... Cevap ver... Bak susuyorsun... Ne düşündüğünü anlamak kabil değil ki işte, beni bu sinirlendiriyor... Geçen gün de bunun için bayıldım...”(s. 81)
Neriman, sık sık sinir buhranları geçirir. Babası bu huyunu bildiği için, pek üzerine varmak istemez. Ancak bu durumun sebebini öğrenmek isteğinden de geri durmaz. Neriman, bir gün babasının bu yöndeki sorusuna şöyle bir karşılık verir:
“–Beni asıl sinirlendiren şey, bu semtte, bu evde her şeyden mahrum yaşamaktır. Şinasi de beni bundan kurtaramayacak, o da benim arzularımı anlamıyor.” dedikten sonra, bu arzuların neler olduğunu soran babasına şöyle cevap verir:
“Ben, dedi, ben. Nasıl söyleyeyim? Daha medeni yaşamak istiyorum... Siz bana hak vermezsiniz, ben...” Faiz Bey, kızının sözünü keserek,”hak veriyorum” diyerek, Neriman'ın bollukta büyüdüğünden istediklerinin olmadığı için sıkıldığını sanmaktadır. (s. 76)
Neriman artık baloya gitmek için hazırlıklarını yapmaya başlar. Neriman da Şinasi'yi gitme konusunda ikna edince, artık tek engel kıyafet meselesidir. Neriman, kıyafet için Beyoğlu’na dayısının evine gider. Burada karşılaştığı bir olay, onun hayatını yeniden şekillendirmekle kalmaz, yaptığı yanlıştan da dönmesine sebep olur. Bir Rus kızına dair dinlediği hikâye şöyledir:
“Bir Rus kızı, fakir bir Rus genciyle sevişir. İkisi Beyoğlu'nda küçük bir odada beraber yaşamaktadırlar. Rus genci, lokantalarda gitar çalarak üç-beş kuruş kazanmaktadır. Kız bu hayat tarzına senelerce katlanır. Nihayet bir gün, bu kızın karşısına zengin bir Rum çıkar. Kız bu Rum'a kapılarak, sevgilisinden ayrılır. Artık refah ve bolluk içinde yaşamaktadır. Kızın her arzusu yerine gelmektedir. Fakat bütün bunlara rağmen, bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Bu sahteliklere çok fazla dayanamayarak, tekrar eski sevgilisine döner. Ancak, bu genç onu görmemezlikten gelir. Bu duruma çok içerleyen kız intihar eder.
Neriman, bu hikâyeyi dinledikten sonra, baloyu filan unutur. “Bu hikâyeyi âdeta kendi mukadderatına ait bir şey gibi dinlemiştir. Ne benzeyiş... Rus kızının şahsında kendisini, Rus aktrisinin şahsında Şinasi'yi ve Rum gencinin şahsında Macit'i görüyordu. Milliyet ve isim farklarından başka hiçbir şey yoktu. Süratle anlatılan bu hikâyeyi ebediyen kendi kendine tekrarlamak ve söylenemeyen teferruatı hayal ile tamamlayarak bütün bu hayatı zihninde yeniden yaşatmak istiyordu.”(s. 94) Neriman, gerçek yerinin ve gerçek kimliğinin bulunduğu yer olan Fatih'e gitmek üzere oradan ayrılır.
Faiz Bey, Şinasi ve arkadaşları batı taklitçiliğini konuşmak üzere bir araya gelmişlerdir. Neriman’ın da aralarına katılmalarını isterler. Neriman aldığı kararı babasına ve Macit’e anlatmak konusunda heyecanlıdır. Neriman babasının ve arkadaşlarının konuşmalarından da etkilenir ve aldığı kararı sohbetin sonunda anlatır. Eski Neriman olacağını, baloya gitmek istemediğini belirtir. Faiz Bey ve Şinasi bu duruma çok sevinir ve uzun süredir udundan nefret ederek eline almayan Neriman onlara ud çalar. Eve dönerken Neriman, Fatih sokaklarına bir kez daha bakar ve bu semte ait her şeyi sevdiğini söyler. Artık Neriman, babası Faiz Bey ve Şinasi mutsuz geçen günlerin ardından nihayet huzurlu günlerine dönmüşlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder