10 Kasım 2012 Cumartesi

Dershaneciliğin Dünü Bugünü ve Eğitime Katkısı

1-Dershanecilik Nedir?
2-Dünyada Dershanecilik
3-Dershanelere neden teveccüh var?
4-Dershanelerin kaldırılaması durumunda ortaya çıkacak sorunlar



Yıl 4 Ağustos 1962 Son Havadis Gazetesi’nin manşetten verdiği haber: “Gelecek sene liselerdeki ‘çeşitli olgunluk imtihanları sistemi’ tatbik edilince ÜNİVERSİTELERE GİRİŞ İMTİHANI KALKACAK lise tedrisatında değişiklik yapılacak” şeklindedir. Atmışlı yıllardan itibaren tüm hükümetler genel sınavları ve dolayısıyla da dershaneciliği kaldırmak istemişlerdir. Şimdilerde de gündemde olan bu kapatma istekleri gerçekten ciddi bir kamuoyu yoklamaları veya araştırmaları sonucunda elde edilen verilere göre mi? Yoksa siyasilerin halka daha şirin görünüp daha fazla oy alabilme arzusuyla mı yapılıyor? İşte yazımızda bu ve benzeri soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız.
  Birçok kronik problemlere sahip eğitim-öğretim sistemimizi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaracak önerilerin tartışılması gerektiği bu günlerde ne yazık ki dershanelerin kapatılıp kapatılamayacağını tartışıyoruz. Kalabalık sınıfları, ders kitaplarının içeriklerindeki problemleri, boş geçen dersleri, kitap okumayan bir nesli, öğretmen açıklarını,  okuyamayan kız çocuklarını, liselere dönüşen üniversiteleri, işsiz güçsüz diplomalı yığınları değil… Hatta OECD ülkeleri arasında eğitim kazanımları ölçümünde sondan üçüncü olmamız da tartışılmıyor. Varsa yoksa dershaneleri konuşuyoruz.

DERSHANECİLİK NEDİR?
  Yükseköğretimdeki mevcut kontenjanların yetersizliği, iyi bir üniversite ve bölüm kazanma isteği, iş sahibi olabilmek için yükseköğretimin dışındaki alternatiflerin azlığı ve üniversiteye giriş sınavının özel bir hazırlanma gerektirmesi, iyi bir lisede okuma isteği, iyi bir mesleğe geçme arzusu, alanında uzmanlaşma gibi nedenler, adına ülkemizde “dershane”, İngilizce literatürde “cram school”, Brezilya’da “cursinhos”, Tayvan’da “Buxiban” vb. denilen özel öğretim kurumlarının doğmasına ve ülkenin her tarafına yayılmasına sebep olmuştur. 
  Ülkemizde 1984 yılında 174 adet olan özel dershane sayısı 20 yıl içinde 15 kat artarak 2.615’e, 2006-2007 öğretim yılı sonunda da 3.986’ya ulaşmıştır. Sayıları şu an 4 binin üzerinde olan özel dershaneler 1965’te çıkarılan 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile bir yaygın eğitim kurumu olarak eğitim sitemi içerisinde yerini almıştır. Milli Eğitim Bakanlığı öğretim programlarına ve mevzuatına uygun olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerini düzenleyen dershaneler bir zorunluluk olmadan, isteğe bağlı, öğrenci velisinin bütçesine göre fiyatları farklılıklar gösteren veya burslu öğrenci alabilen kurumlardır.
 Türkiye’de özel dershane olgusu ortaya çıktığı ilk günden günümüze kadar en çok tartışılan konuların başında gelmesine rağmen, ne yazık ki bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar istenen seviyede değildir. Genelde var olan çalışmaların, dershanelerin ekonomik boyutu, sosyal ve sosyo-ekonomik boyutu, Türk eğitim sistemi içindeki yerleri ve dershaneye giden öğrencilerin kaygıları konularına yoğunlaştığı görülmektedir.
  Haksız yere veya fahiş fiyatlarla insanların paralarını gasp eden birer kurumlar olarak gösterilen dershaneler gerek liselere giriş sınavlarının, gerek üniversiteye giriş sınavlarının gerekse memuriyetle alakalı tüm sınavların merkezi olmasıyla birer “destek” konumunda takdir edilmeleri gerekirken ne yazık ki “günah keçisi” haline getirilmişlerdir. Üniversiteye giriş sisteminin “dershaneye ihtiyaç duyulmayacak şekilde” hazırlandığı 1999-2000 yıllarında dershanecilik %30 oranında artmıştır. Demek ki mesele arz-talep ilişkisi içerisinde insanların merkezi sınavlara sadece okuldan aldıkları bilgilerle yeterli gelemeyeceklerini düşünmelerinden ve bu sınavlara daha iyi hazırlık süreci sunan dershanelere gösterilen teveccühten ibarettir. Dolayısıyla ilgili kişilerin dershaneleri sorun değil bir sonuç olarak görmeleri gerekmektedir.

DÜNYADA DERSHANECİLİK
  Peki dershanecilik sadece Türkiye’ye özgü bir olgu mudur? Aşağıda da belirtileceği gibi dershanecilik veya özel ders, işlevlerinde farklılıklar olmakla birlikte tüm dünyada vardır ve var olacaktır. Çünkü insanoğlunun yapısında hep daha iyiye sahip olma, hep daha yükseğe çıkma isteği vardır. 2006 yılı PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) anket çalışmalarına göre çalışma kapsamındaki 57 ülke içinde fen bilimleri dersleri için 37; matematik dersleri için 42 ülkede özel ders alma oranının %40’ın üzerine çıktığı tespit edilmiş. OECD ülkeleri olarak bakıldığında da özel ders alma oranının fen bilimleri için %34, matematik için %46,6 olduğu belirlenmiştir.
  Türkiye de daha çok kurumsal ve kitlesel bir yapıya bürünen dershanecilik veya özel ders dünya genelinde daha çok bire-bir ve gruplar halinde alınan derslerle icra edilmektedir. İster okula destek olsun diye isterse üst öğretim okullarına geçiş için kullanılmış olsun özel dershanecilik farklı ad ve unvanlarla Uzak Doğudan, Amerika’ya oradan Avrupa’ya kadar birçok ülkede yaygındır ve talep her geçen gün artmaktadır.
   Japonya’da ilkokul düzeyinde özel ders alma oranı 1985 yılında %16,5 iken 2007 yılında bu oran %25,9’a yük-selmiş; ortaokul düzeyindeyse %44,5’ten %53,5’e yükselmiştir. Güney Kore’de Ulusal İstatistik Kurumu-2007 verilerine göre farklı yollardan özel derslere katılım oranı ilkokul düzeyinde %88, ortaokul düzeyinde %74, lise düzeyinde ise  %55 civarlarındadır. Hong Kong’da ilköğretim birinci kademede (1-6. sınıflar) özel ders alma oranı %36, ortaöğretim üst kademede (12 ve 13. Sınıflar) ise %48’dir. Almanya’da 10 milyon öğrenciden 250 bini sınıf tekrarı yaparken 80 bin ergen de diplomaya ulaşamadan okuldan ayrılmaktadır. Okul dışında yılda 66 milyon ek ders alınmaktadır. Bu ülkede ek ders vermede dershanelerin payı %25’lik bir oranla ifade edilirken dershaneler dışında bazı dernekler, ajanslar ek ders organizasyonu yapmakta; öğretmen ve öğrenciler de bireysel olarak ek ders vermektedir. Almanya’da ülke genelinde üç büyük franchise zincirine bağlı 2500 dershane yanında,  orta ve küçük franchise zincirine bağlı 1000 civarında; bireysel girişimciler elinde de 2000-2500 dershane bulunmaktadır.
  Amerika Birleşik Devletleri’nde malum olduğu üzere yükseköğretimde okullaşma oranı çok yüksektir. Buna rağmen öğrenciler kıyasıya bir yarış içerisindedirler. Bu ülkede okul derslerine yardımcı olan veya üst okullara geçişte destekte bulunan kurumlar çok yaygındır. Kendisini ispat etmiş bazı özel eğitim veren kurumlar özellikle matematik ve dil alanında binlerce şubeyle hizmet vermektedir. Portekiz’de dershanelerle ilgili mevzuat düzenlemesi olmamasına karşın evde, büroda, okulda ve benzeri ortamlarda destek eğitimleri verilmektedir. Japonya’da,  üniversiteler başvuranların tamamını alacak kapasitede olmasına karşın,  10 milyon öğrenci  ‘Juku’ adı verilen dershanelere devam etmektedir. İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde de ders saati dışındaki zamanlarda özellikle hafta sonlarında destek eğitimleri yapılmaktadır. Yunanistan’da ortaöğretime hizmet veren ve sayıları 3 bini aşkın özel dershane bulunmakta,  bu dershanelere genel olarak Lise-2 ve Lise son sınıf öğrencileri devam etmektedir. Lise son sınıftaki öğrencilerin %85'i üniversiteye girebildiği için özel dershanelere devam eden lise mezunu öğrencilerin sayısı azdır.
    Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili birebir aynı tartışmaları yaşayan ülkelerden Güney Kore sonuçta dershaneleri kapatma kararı almasına rağmen bir süre sonra bu kararından vazgeçtiği gibi dershaneleri eğitim sistemlerine daha aktif biçimde dâhil etmişlerdir. Güney Kore’de özel ders ve dershaneciliğin 1950’li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlamasıyla 1968 yılında ortaokula giriş, 1973 yılında ise liseye giriş sınavları kaldırılmış ve öğrenciler okullara rastgele yerleştirilmeye başlanmıştır. 1970’li yıllarda üniversiteye girişte artan talebe bağlı olarak üniversitelerin bünyelerinde gerçekleştirdiği giriş sınavlarının önemi artmış, 1980 yılında gerçekleştirilen bir reformla öğrenci ve öğretmenlere özel ders alıp verme yasaklanmıştır. Üniversite giriş sınavları merkezi sınava dönüştürülmüş, bu sınavın puanı ortaöğretim başarı notuyla birleştirilmiş,  üniversitelerin kontenjanları artırılmış, düşük ücretli özel ders veren ulusal bir eğitim kanalı kurulmuştur. Bu reformlar istenilen neticeyi vermemiş;  özel ders ve dershanecilik kaçak yollarla artarak sürdürülmüş, özel ders fiyatlarında ciddi artış yaşanmıştır.  1980 yılında getirilen bu yasak, “insanların eğitim hakkını engellediği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince 2000 yılında kaldırılmıştır. Güney Kore’de halen 30 binin üzerinde özel ders veren eğitim kurumu vardır.
  Dershanelerin şimdilerde Güney Kore’de bu kadar yaygın olması,  bu ülkedeki eğitim sisteminin başarısız olduğu anlamına gelmediği gibi TIMSS  (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması)  ve PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı)  gibi uluslararası araştırma sonuçlarına göre Güney Kore, en başarılı ülkelerdendir. Sözgelimi PISA 2009 çalışmasında okuma becerileri alanında ikinci sırada yer almıştır.

DERSHANELERE NEDEN TEVECCÜH VAR?
   Merkezi sınavlar tüm dünyada öğrencinin bir üst eğitimi alabilecek düzeyde olup olmadığını ölçmek üzere yapılır. Bu sınavlar adil ve güvenilir bir ölçme yapmanın yanı sıra aynı zamanda eğitimin nabzını tutmada bölgeden bölgeye, okuldan okula, öğretmenden öğretmene ortaya çıkan farkları belirleyip kapatmada yeni fırsatlar sunma gibi bir yararda sağlar. Bazılarının gündeme getirdiği açık uçlu sorularla daha adil ve güvenilir bir ölçme yapılamayacağı pedagojik bir realitedir.
  Özel ders ve dershanelerin talep görmesinin altında çeşitli nedenler vardır. Öncelikli olarak eğitimde bir üst kademeye geçişte rekabete dayalı sınav sistemlerinin olması, inkâr edilemeyecek kadar bariz okullar arası kalite farklılıkları, kişilerin en iyi iş, kariyer ve meslek sahibi olmak için yarış içinde olmaları vb. durumlar insanların dershanelere yönelmelerine sebep olmaktadır.
    Acaba bu kadar olumsuz söylemlere, ücretli olmalarına rağmen dershaneler her geçen gün neden artmaktadır? Bu teveccühün başlıca nedenleri; homojen sınıflarda öğrenciye özgü ders vermeleri, öğrencilerin beklentilerine cevap verir tarzda esnek yapıları, öğrenci öğretmen ilişkilerinin daha samimi ve doğal olması, sadece öğretmen ile değil farklı eğitim araçları da kullanarak öğrencinin ilerlemesini sağlamaları sayılabilir.
  Dershanelere olan yönelişi belirli bir kesimle sınırlamakta yanlıştır. Her kesimden aile dershanelerden kendi ihtiyaçları doğrultusunda istifade etmektedir. Bu da dershanelerin yarattığı güven, saygınlık, kabul görme, işini iyi yapma gibi özellikleriyle toplum tarafından ihtiyaç olarak kabul edilip benimsenmeleriyle açıklanmaktadır.

DERSHANELER KALDIRILIRSA NE OLUR?
    Üniversite sınavları kaldırılırsa dershanelere ihtiyacın azalacağı düşünülebilir; ancak arz ve talebin dengesizliğinden dolayı daha ağır bir durumla karşı karşıya gelinebilir. Örneğin 2012 LYS’de hukuk fakültelerini tercih edenlerin sayısı yaklaşık 300 bin iken bu fakültelere ancak 12 bin öğrenci yerleştirilebilmiştir, yine tıp tercihi yapan 240 bin öğrenciden de sadece 8 bini bu isteğine ulaşabilmiştir.
  Devletin denetimindeki dershaneler kaldırılırsa merdiven altı dershaneler, özel dersler, evlere özel ders vermeler gibi yollara tevessül edilecektir ki bu da hem vergi kaybına hem de denetimsizlikten dolayı yine ailelerin mağduriyetine sebebiyet verecektir.
   Velilerin okul dışı takviye kursuna ayıracağı bütçeyi dershanelerin olması ve olmaması açısında değerlendirecek olursak şöyle bir maliyet ortaya çıkacaktır. Şu an ortalama bir dershane fiyatını 3500 TL civarından düşünelim. Dershanelerin kaldırılması durumunda takviye almak isteyen veliler çocuklarına “özel ders” aldırmaya çalışacaklardır. Çocuğuna haftada en az 5 saat özel ders aldırmak isteyen veli 40 haftalık eğitim sezonunda 200 saatlik bir ders talebinde bulunacaktır. Ders başı en az 80-100 TL isteyen özel ders hocasının veliye maliyeti 20 bin TL’yi bulacaktır. Oysa dershaneler bu fiyatın dörtte birine 3 kat daha fazla ders vermektedirler.
  İleri sürülenin aksine özel okulda okuyan veya ekonomik imkânı iyi olan bir velinin dershaneler kapatılmasıyla bir kaybı olmayacaktır, parasıyla özel hoca/hocalar tutup çocuğunu belki daha da mamur hale getirecektir. Ancak eğitim seviyesi düşük liselerde okuyan maddi imkânları kısıtlı aileler ise özel ders verdiremediğinden bu ailelerin çocukları başarılı olamayacaklardır.
     Ülkemizin kanayan yarası olan Güneydoğudaki öğrenciler için ise dershanelerin kapanması daha hayati bir konudur. Eleman sıkıntısı çeken terör örgütü çeşitli oyunlarla bir ideali olmayan, fakir ailelerin çocuklarını kendisine çekip güç kazanmaktadır. Oysa son yıllarda Türkiye birincilikleri de dâhil olmak üzere başarıları artan yavaş yavaş yüzü gülmeye başlayan bu yörenin insanları dershanelerin kapanmasıyla iyi liselere ve üniversiteye girmeyi hayal bile edemeyecek ve eski umutsuz günlere döneceklerdir. Mesela, Cizre’de üniversiteyi kazanan öğrenci sayısı 2 ya da 3 iken, Cizre’ye dershanelerin açılmasıyla bu sayının 350’ye yükseldiğini görmekteyiz.
    Biz dershaneleri kapatıyoruz demek çözüm değildir. Dershanelerin hukuki olarak kapatılması demek sanki bu kurumların yıllarca eğitime öğretime zarar verdiği şeklinde bir yargıyı öne çıkarır ki bu yanlıştır. Öğrencileri üniversiteye göndermek için bir seçim yapmak zorundasınız. Bugün genel bir sınav yapılıyor bu sınav kaldırılır, lise bitirme veya olgunluk sınavı konulur, dolayısıyla sınav olduğu müddetçe rekabet ve buna bağlı olarak ekstra ders olacaktır.
   Dershaneler yasayla kurulmuş kuruluşlardır. Şu an Türkiye’de yasal 4 bin 100, kaçak ise binin üzerinde dershane bulunuyor. Yasalara dayalı bir kurumun dahi kaçağı varken, bunu ortadan kaldırmak kaçakların önünü alamayacağınız anlamına gelir.
     Belki haklı olarak çocuklarımızın üzerindeki sınav yüklerini atmak için sınavları kaldırmak isteyen yetkililer dershaneleri toptan kaldırmak yerine onları okuldaki derslere katkı yapan kurumlar, yaşam boyu eğitim denilen işleyiş içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetkisiyle sertifika ve belge veren kurumlar veya eğitim-öğretimde destek alınan performanslarından yararlanılan eğitim kurumları mesabesine çekebilirler.
  Sınav olmak zorunda yoksa iyi üniversitelere nasıl öğrenci alacaksınız. Öğrenciler ister istemez daha iyi üniversitelere daha iyi bölümlere gitmek isteyeceklerdir. Siz üniversiteler arası niteliği eşitlemediğiniz müddetçe bu yarış devam edecek dolayısıyla dershaneye ihtiyaç bitmeyecektir. Tüm dünyada sınav var, sınavsız giriş olan ülke olmadı şu ana kadar. Sınav kaldırıldığında kaliteli üniversitelerde yığılma olacaktır. O durumda ne yapılacak? Eğer okullarda verilen notlarla bir yere gidilecekse bunu düşünmek bile vahimdir. Çünkü okullarda notların şişirildiği malumdur.
  
İLERİ SÜRÜLEN DİĞER TEZLER
  Dershaneler eğitim sistemini bozuyor şeklindeki yargı yanlıştır. Dershaneler var olduğu için eğitim sistemi bozuk değil. Dershanelerle eğitim sistemi arasında bir denklik arıyorlarsa eğitim sistemi bozuk olduğu için dershaneler var diyebiliriz.
  Aşağıdaki bakış açıları değiştirilirse dershanelerin hiç de yabana atılmayacak işler yaptığı ortaya çıkacaktır. Bir defa dershanelerin okulların alternatifleri oldukları kesinlikle doğru değildir. Belki tam tersi destek olup yeni alternatifler sunan birer zenginlik olarak görülmelidir. Öğrencinin dershaneye olan bağlılığı okula olan ilgisini azaltmaktadır tezi de sistemin bir gerekliliği olması nedeniyle yanlıştır. Öğrenci ve aileler doğal olarak anı değil geleceklerini düşünmekteler bu noktada üniversitede sınavında ona yardımcı olmayacak, puan getirmeyecek bir derse girmek istemeyecektir. Meseleye sadece dershanelerin kapanmasıyla işin çözüleceği noktasından bakmakta yanlıştır. Zira çözümü bir bütün halinde düşünmek ve ona göre adım atılmak gerekmektedir. Güney Kore örneğinde de olduğu gibi hele bir dershaneleri kapatalım gerisine sonra bakarız yaklaşımı bizi sonuca götürmeyecektir.
     Siyasilerin dershane kapatma isteklerinin yanı sıra her türlü özel teşebbüsün karşısında olan, paralı eğitime her hâlükârda karşı çıkan bir takım marjinal kesimlerin, Anadolu insanının itibarlı üniversitelere gitmesini istemeyen bazı özel okul sahipleri, köşe yazarları, imtiyazlarını kaybetmek istemeyen bazı dernek ve grupların dershanelerin varlığından rahatsız oldukları görülmektedir. Bunlara birde okulların dershanelerin gölgesinde kaldığına inanan okul idarecilerini de ekleyebiliriz.

ALTERNATİF TEKLİFLER
   Çoktan seçmeli denen test usulü sınav yerine ucu açık yazılı sınav, okul notuna göre yerleştirme veya üniversitenin kendi öğrencisini seçmesi gibi bir sistem getirilirse artık torpilin, iltimasın önü alınamaz. Bundan da en çok zarar görecek kesimin orta ve dar gelirli aileler olacağı kesindir. Ayrıca SBS sınavının kaldırılarak 8 yıllık eğitimde olduğu gibi herkesi bulunduğu semtteki okula mecbur etme düşüncesi de ayrıştıran ve dışlayan bir sistemdir. Bu sistemle gelir düzeyi düşük semtlerde oturan çocukları kendi mahallelerine hapsedilerek önleri tıkanmış olacaktır.
      Türkiye geneli dershanelerin fiziki yapıları incelendiğinde büyük bir bölümü şu andaki mevcut halleriyle özel okul olmaya müsait değillerdir. Esasen gözden kaçırılan husus dershanelerin çoğunu özel okul yapsak dahi dershanelerin işlevi ile özel okulların işlevi farklıdır. Belki bu kurumlar birbirini tamamlayan aynı hakikatin birer yüzleridir. Kaldı ki özel okul olan dershanelerin yerini yine başka dershaneler alacaktır. Özel okulların zaten %50’si boş, dershane sahipleri niye böyle bir sıkıntıya girsinler ki. Özel okul açmak isteselerdi dershane açmazlardı.

SONUÇ
  Türkiye’nin bir gerçeği olan bölgeler ve okullar arası farklılıklar, özellikle orta ve dar gelirli ailelerin ve çocuklarının eksikliklerinin kolayca giderilebildiği dershanelerin faaliyetlerinin mutlaka devam etmesi gerektiğidir. Dershaneleri hedef alan değil;  eğitim sisteminin öncelikle nitelikli eğitim talebini karşılayabilme sorununu çözmeyi hedef alan ve bu süreçte özel dershanelerin yarattığı ekonomik değeri,  yılların eğitimsel birikim ve deneyimini doğru kullanabilen çözümlere ihtiyaç vardır. Devletimiz dershanelerden daha fazla yararlanmalıdır…


Muharrem KOCAR
Fem Dershanesi Çamlıca-2 Şube Müdürü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder