Zerdali çekirdeğinden ekmek Ne mermi vardı ne tüfek 6317 genç, yaşlı, kadın, erkek Antep değil, GAZİANTEP demek gerek! |
Gaziantep deyince akla hemen Mutfak Kültürü gelmektedir. Gezi boyunca tüm tarihi yönlerini de her ne kadar işlemek istesem de bu şehirdeyim dediğinizde herkesin aklına yemek, fıstık, baklava gelmektedir.
Bana göre bu şehire en çok yakışan müze de bu sebeple Mutfak Müzesidir. Bu müzeyi buraya kazandıran Göğüş ailesi bence en akıllı müze yatırımını yapmış.
Resim: . https://www.facebook.com/ikicirtikhanek |
Bana göre bu şehire en çok yakışan müze de bu sebeple Mutfak Müzesidir. Bu müzeyi buraya kazandıran Göğüş ailesi bence en akıllı müze yatırımını yapmış.
İlk gün uçaktan inince, önce güzel bir Gaziantep ailesinde kahvaltı yaptık. İstanbul'da ikindi de yenebilecek katmer. Gazianteplilerin kahvaltıda yediği harika bir yiyecek.
Katmerin Etkileri [K]anatlandırır [A]klın dingili döner [T]urbo etkisi yapar [M]etabolizma dombalak aşar [E]nginlere sığdırmaz coşturur [R]ahat durmazsan kötek yidirir |
Sonra az zamanda çok büyük işler yapabilmek için hemen kahvaltıdan sonra şehir turuna çıktık. Gaziantep İpek yolu üzerinde olması sebebiyle hanları ve bedestenleri bol bir şehir.
Tarihi Antep Kalesinin çok güzel restore edilmesi ve kale altında bulunan meşhur İmam Çağdaş Baklavasının etrafının ve hanların restorasyonuna hayran kaldım. Aynı stilde dükkan tabelalarının yazılması ve tarihi dokuyu bozmadan yapılan düzenlemeler Gaziantep'e ayrı bir hava katmış.
Tarihe göre çağlaröncesine tanıklık eden bölgede ilk krallık merkezi Halepdeki Halpa Krallığı imiş. Kommagene ismi İstanbul'da çiğköfteci dükkanı olarak bilinirken, o tarihlerde Kommagene topraklarının içindeymiş Gaziantep şehri de.
Osmanlı imparatorluğu döneminde kent üretim, ticaret ve el sanatlarında ilerlemiş. Yemenicilik, bakırcılık, sedef işleme kentin önemli el sanatlarından.
1. Dünya savaşın sonunda İngiliz ve Fransız işgaline uğrayan kent 11 ay işgale direnmiş ve Şahin beyin Antep köprüsü üzerinde direnip kente düşman askerini sokmaması ve Karayılan gibi kahramanlarla bu şehir kendini düşmana karşı korumuş ve Gazi ünvanının almış. İpek yolu üzerinde bulunan bu şehir hep mistik havası, yemekleri, kahramanlıkları ile gezilmesi gereken bir şehir olarak günümüze gelmiş, benim için de en önemlisi dedelerimin yaşadığı topraklar olması.. Bu geziyle bilmediğim tarihi özelliklerini de öğrendim. Şehit Kamil diye bir semt vardı. Bu ismin Fransız askerlerinin annesinin peçesini açmasını istemesiyle, annesine göğüs geren küçük Kamil'in şehir edildiği bölge olmasından dolayı verildiğini öğrendim mesela.. Karayılan ve Şahin beyin Antep harbinde ne kadar kahramanlık göstererek bu şehri kazanmasını ve Atatürk'ün de "Ben bu Antep halkının gözlerinden nasıl öpmeyeyim" dediğini ve Nüfus cüzdanında Atatürk'ün Doğum yeri "Antep" yazdığını biliyor muydunuz daha önceleri bilmiyorum ama bu şehir gerçekten çok milliyetçi bir şehir.
Gaziantep'de ilk gün yaptığımız han ve kale gezisinden sonra ünlü Tahmis Kahvesini Kalenin ordaki kahvede içtik. "Menengiç Kahvesi" bin derda deva olup, çitlembik çekirdeklerinin kahve çekirdeği gibi kavrulup, öğütülüp, kahve gibi pişirilmesiyle hazırlanırmış. Eğer Antep'de iseniz Bakırcılar Çarşısının ordaki Tahmis kahvecisinde bu kahveyi içmeniz Antebin olmazsa olmazlarından. Haftasonları burada sırageceleri de düzenleniyormuş.
Sonra meşhur İmam Çağdaş'da baklava yedik. Baklava için tavsiye edilen İmam Çağdaş, Koçak en önde gelenleri. İstanbul'un meşhur Güllüoğlu'nun burada fazla itibarı yok. Ama ilk Güllüoğlu baklavalarının ilk fırının açılışı vardı, orada yedik. Ama uçakta Koçak baklavalarının sunum paketini ve övgüsünü duyduk. Keşke oraya gitseydik dedik.
İlk günün sonunda bütün bunları yedikten sonra, akşam akraba evinde bizi meşhur patlıcan kebabı bekliyordu.
Sonra meşhur İmam Çağdaş'da baklava yedik. Baklava için tavsiye edilen İmam Çağdaş, Koçak en önde gelenleri. İstanbul'un meşhur Güllüoğlu'nun burada fazla itibarı yok. Ama ilk Güllüoğlu baklavalarının ilk fırının açılışı vardı, orada yedik. Ama uçakta Koçak baklavalarının sunum paketini ve övgüsünü duyduk. Keşke oraya gitseydik dedik.
İlk günün sonunda bütün bunları yedikten sonra, akşam akraba evinde bizi meşhur patlıcan kebabı bekliyordu.
Mutfak müzesi, Para müzesi, Kent müzesi, Zeugma Müzesi, Oyuncak Müzesi, Atatürk Anı Müzesi, Bey Mahallesi, Hanları Gaziantep Merkezde gezilecek görülecek yerler. Sokaklarında dolaşmak bile ayrı zevk. Çünkü Gaziantep evleri kendine özgü hoş bir mimariye sahip, Geleneksel Antep evleri, havara veya keymıh adı verilen yumuşak kalkerli taşlardan inşa edilmiş, genelde iki katlı veya üç katlı olup kalın duvarlarla çevrilmiş, Zemin katlarında da mahsenler bulunan dokusu ve görünüşü çok güzel evler. Mahsenlerde pekmez ve zeytinyağ depolamak üzere özel bölümler bulunuyormuş. Dış kapıdan girildiğinde "hayat" adı verilen geniş bahçeleri evlere hoş bir hava vermektedir. Çocuğunuz siz evde iş yaparken o güzel bahçelerde oynayabiliyor. misafirlerinize büyük masalar kurulacak yemek yenebiliyormuş. Kapıdaki eksantrik tokmakların da bir anlamı varmış. Eğer el şeklindeki kapı tokmağı çalınıyorsa bilin ki misafiriniz erkek, eğer alttaki küçük ince tokmak çalınıyorsa bilin ki misafiriniz kadın. Ne güzel bir ayrıntı değil mi? Yani bence İstanbul'da şimdi yapılan apartmanlarında bahçeleri'ne "Hayat" denmelidir.
İkinci günü de eşim erkenden kalkıp sabahları yenen özel bir çorbayı içmeye gitti. Aşağıdaki videoda o çorbanın yapımıyla ilgili videoyu buldum. Gerçekten de bizim çektiğimiz videolar ve resimlerde aynı bu şekilde. Beyran çorbası. İnsanın sabah sabah bu çorbayı nasıl içebileceğini akıl erdiremiyoruz. Gece yarısı yenen ciğer kebabı, sabah erken yenen beyran çorbası ve katmer. Canan Karatay'ın şehirli insanlara önerdiği "Akşam 5'ten sonra birşey yemeyin, hafif yeyin" sözlerinin boş olduğunu gösteriyor. Antep insanın çokta erken yaşlarda ölmediği kendi akrabalarımın istatistiğine dayanarak, helal olsun bu insanlara diyorum. . Antep insanı yaşamayı seven, yiyen içen, insan canlısı kişiler.
Üstteki videomuzu seyretmedin yazımı ondan sonra devam edin.
İkinci gün şehir merkezindeki hanları, müzeleri, sokakları gezerek bitirdik ve alışverişimizi yaptık. Seddarın Kahvesi diye Gümrük Han'da fincan'da yapılan bir kahve içtik. Menengiç ve Dibek kahvesinin aynı fincanda buluşması. Çok güzel bir kahveydi. Tahmis kahvehanesinde içtiğimiz kahve de çok güzeldi. İkisini de denemenizi tavsiye ederim. Kahvesi Seddarbey sayfasını da inceleyebilirsiniz.
O akşam aile ile birlikte yine enfes bir antep sofrasında buluştuk.
Zeugma müzesindeki ünlü "Çingene Kızı" mozaiği |
Dördüncü gün, akşam uçağımızın olması sebebiyle çok koşuşturarak geçebilecek bir gündü bizim için. Önce bir aile kahvaltısı yaparak akrabalarımızla geziye başladık. Sonra gerçekten bayağı büyük bir alan üzerine yapılmış Gaziantep Hayvanat Bahçesini gezdik. Sonra Şahinbey Mülk köyüne gittik. Orada güzel bağ, bahçe ve köy havası aldık. Kuzenimin köyevinde çok güzel bir antep kavurması ve Suriye ekmeği yedik. Gaziantep'de Suriyelilerin taş işçiliğine hayran kaldım. İstanbul'a dilenci Suriyeliler gelmişte, Antebe ustaları mı gelmiş demekten kendimi alamadım. Kuzenimin evinin yanında sıcak kanlı Hasan beyi de anmadan geçemeyeceğim. Almanya'da yaşayıp, memleketi Antep'in hasretiyle yanarak buraya harika bir ev yaptırıp kesin dönüş yapmış. Hayranlığım bir köy evinin bu kadar estetik olmasından yana. Hem Almanya'daki tertip ve düzeni getirmiş, hem de köyünün adetlerini. Merhaba dememizi saymayıp ısrarla bize kahve ikram eden, bahçesinden topladığı soğanları çantamıza koyarak bizi yolcu eden, tanımadığı insanlara ikramı seven tipik Antep karakterini bana hatırlatan bu güzel aileyi de burada anmadan geçemeyeceğim.
Gaziantep, yuvalaması ile ünlü bir şehrimizdir. Bu yuvalamanın yapılışı o kadar zahmetli olsa da, bizim gibi tembeller için Çömçeci markalı yuvalama ve bulgur köftelerini marketçiler hazırlamış. Onlardan da aldık.
Gaziantep için söylenen fıkra her zaman hoşuma gider. Ne kadar tarihi yerleri anlatsanız da Antebi Antep yapan bence mutfağıdır.
Fıkraya göre; "Turist kafilesine Antebi gezdirmişler, baklavacılar, katmerciler, fıstıkçılar, ciğerciler derkeen, turist sormuş. "Gaziantep'in hiç tarihi yeri yok mu" demiş, Gezdiren Gaziantepli hemşerim demiş ki o hoş şivesiyle "Olur mu agam, Tarihi Antep Kebapcımız vardır."
İşte böyle bir şehir Gaziantep ve Gaziantepliler. Şivesiyle, ikramıyla, mutfağıyla, insanlığıyla İstanbul'da olsak bile bize "Antepliyik Anam" dedittiren bir kültür.
Güzel atasözleri, hanekleri, serzenişleri, yemekleri ile özlem giderdik. Gidemediklerimize, ziyaret etmek istediklerimize özür diledik. Güzel bir 4 gün geçirdik. Tarihiyle kültürüyle.. Size de tavsiyemize uymanız. Bir Antep kaçamağı yapmanız kaldı.
Gözel günler görücük uşaklar.
Gözel günler görücük uşaklar,
şam şam şahıyan güneşli günler görücük...
Balcan kebabı, tava, söörmelik balcanları fırana vericik
uşaklar,
Şıhık kimi gayim ataşın goltuğunda bişir, aman haa acı
yanmasın usda deycik
Taplatdıkmıydı mı dırnaklıy, açık ekmee hele bi de kübbanı
Öyyyyffff uşaklar!.. kimbilir nası da gözel olucu dürüm edip yimesi
Hele de rafığın yiyken dirseğinden ahan suyu pel pel seyretmesi
Gözel günler görücük uşaklar
Cibilölügler kimi yiyp tar kimi şişdeemiz,
doyanaça deel tükeneneçe yideemiz, gözel günler
görücük uşaklar.
Nazım Hikmet'in "Güzel günler göreceğiz çocuklar" şiirinin #antepağzı na çevirisi @ikicirtikhanek #foto #alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder