5 Kasım 2012 Pazartesi

İKİ KAYIP BİR KİTAP


Ölüm haberlerini peşi peşine duydum.

İlk olarak Prof Dr Atilla Yalçın…

Sonra E. Donall Thomas…

Bu iki ölüm haberini takiben İstanbul Maltepe Mürüvvet Hanım İlkokulunda dağıtılan o talihsiz kitabı öğrendim ve onunla ilgili haberleri okudum.

Prof Dr Atilla Yalçın bir kan hastalıkları profesörüydü. Ülkemizde ilk kemik iliği naklini gerçekleştiren ekibin üyesiydi.

E Donall Thomas ise Kemik İliği Nakli uygulamasını dünyada ilk gerçekleştiren bilim adamıydı.

İkisi de birer öncüydü.

Hayatlarını da hep bu sorumlulukla yaşadılar.

E. Donall Thomas yerleşik inanışların arkasına bakabildiği için kan hastalıkları tarihinin ölümsüzleri arasına girmeyi başarabildi. Onun cesareti ve bilinmeyenlere olan merakı günümüzde binlerce insanın yaşamının kurtulmasını sağladı.

Donall Thomas kemik iliği nakli konusunda yaptığı çalışmaları nedeniyle 1990 yılında Nobel Bilim Ödülü ile onurlandırıldı.

Prof Dr Atilla Yalçın ise 1984 yılında GATA Tıp Fakültesi Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı ekibiyle beraber ülkemizdeki ilk kemik iliği naklini gerçekleştirdi.

Atilla Öğretmen, en azından benim izlediğim son 15 yıl içinde Türk Hematoloji camiasının içinde hep birleştirici, yapıcı bir tutum izledi. 

Donall Thomas’ın ölüm haberi bütün ABD’de büyük bir yankı buldu. Medya 92 yaşında yaşamını yitiren Thomas’ı “Kemik iliği naklinin babası olarak” sonsuzluğa uğurladı.

Biz Prof Dr Atilla Yalçın’ın kaybıyla elbette çok sarsıldık, üzüldük. Ama daha fazlasını yapabilir miydik diye sormadan edemiyorum.

Ülkemizde bir Hematoloji Derneği, bir de Hematoloji Uzmanlık Derneği var. Beklentim bu iki derneğin onun isminin devamlı hatırlanmasını sağlayacak bir etkinlik yapmalarıdır.

Bu konu çok önemli çünkü geçmiş ile bağlarımız ancak değerlerimizi hatırlayarak kuruluyor, onlara hak ettikleri değeri vererek olgunlaşıyor.

Geçtiğimiz günlerde Koç Üniversitesi Tıp Fakültesinin üçüncü sınıf öğrencilerine hematoloji dersleri anlattım. Karşımdaki öğrencilerin yüksek motivasyonu, ilgisi öylesine inanılmaz, öylesine cesaretlendiriciydi ki.

Bu genç insanlara karşı sorumluluklarımız var.

Sadece ülkemizin bu en şanslı gençlerinin değil ama ülkemizde yaşayan her çocuğun, gencin, erişkinin gerçek anlamda “rol modellere” gereksinimi var. Onlara doğru olanı gösterecek, doğru olanı yaparken tatmin olmalarını sağlayacak, çağdaş yaşam için eleştirel aklın ve bilimin rehberliğini anımsatacak örneklere gereksinimleri var.

Neden mi?

Çünkü bu ülke inanılmaz bir cahilliğin, sapkınlığın, bilgisizliğin, çağdışılığın, ilkelliğin içine savruluyor da ondan.

İşte size taptaze bir örnek, İstanbul’un göbeğinde ilkokul öğrencilerine dağıtılan “Her Taş Cevher Değildir” isimli kitaptan alıntılar.

Albert Einstein için çorapsız dolaşır, ayda bir yıkanır, sabun yemekten çok hoşlanır, pistir, saçlarını taramaz yazıyor bu kitapta.

Charles Robert Darvin için yazılanlara bakın.

“Küçük Charles’ın iki derdi vardır. Birincisi Yahudi’dir ve kendini gizlemek zorundadır. İkincisi çıkık alnından, iri burnundan ve şekilsiz dişlerinden nefret eder. Okuldan ziyade hayvanat bahçesine takılır, maymunlara fıstık atar.”

Körpe beyinlere okutulmaya çalışılan bu kitapta Shakespear’a, Puşkin’e, Thomas Edison’a, Sigmund Freud’a, Sütçü İmama, Afife Jale’ye küfürler, hakaretler yer alıyor.

Sorumluluklarımıza sahip çıkmalıyız, yoksa yarın çok geç olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder