Okumaya başlamadan önce sıcacık bir öykünün beni beklediğini düşündüğümü söylemiştim. Benim gibi bir kitapta 'kan gövdeyi götürsün' kriteri arayan birini bile kendisine bağlattı :) Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen birçok yazardan daha iyi bir anlatımı olduğunu da söylemeden edemeyeceğim.
Julia'nın hayatı yıllar önce yaşadığı bir olay yüzünden tepetaklak olmuştur. Kardeşiyle görüşmüyor ve kocasıyla iki yabancı gibiler.Kısacası Julia yaşadığı tramva sonrası kendi kabuğuna çekilmiş durumdadır. Bir gün eve geldiğinde kapıda bir tabağın içinde bir ekmek buluyor. Ekmeğin tarifini deneyen Julia gittiği çay salonunda kendisi gibi hayatında belli problemleri olan iki kadınla tanışır. Julia bu iki kadına yaptığı ekmeğin hamurundan onlara da verir ve üç yaralı kadın bir ekmek hamuru sayesinde arkadaş olurlar.
Çoğu yeri Küçük Mucizeler Dükkanı'na benzettim. Hayatında problem olan birkaç kadının belli bir şey etrafında bir araya gelmesi falan okurken sık sık kıyaslama yapmama neden oldu. Bu kıyaslamada da Dostluk ekmeği açık ara öne geçti. Çünkü daha hareketli ve merak uyandırıcıydı. Ayrıca sadece akıcılığıyla okutturmuyor, okurken kitap anlatılmak istenilen duyguyu başarılı bir şekilde hissettiriyor.
Okurken beni tek rahatsız eden durum son 20-30 sayfasında durgunlaşması oldu. Birde o ekmeği kimin bıraktığını öğrenseydim iyi olurdu. Ekmeği ikimin bıraktığıyla ilgili dolu tahminim vardı.
Kapak kitabın konusunu çok güzel bir şekilde yansıtmıştı.Benim dikkatimi kapağın üst kısmındaki raf çekti. Kitaplığım dolduğunda duvara buna benzer bir raf yaptırmayı düşünüyorum :)
PUANIM:
Kitabı Okurken Dinlediğim Şarkı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder