Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan kentleşme ile sosyal yapıda meydana gelen ahlaki bozulma, pansiyon olarak kullanılan bir apartman dairesinde yaşayan insanları konu alarak bir roman şeklinde gözler önüne serilmiştir.Cumhuriyet’in ilk yıllarının Ankara’sında, bir köy beyinin oğlu olan ve eşkıyalıktan otelciliğe kadar her işi yapmış olan Ayaşlı İbrahim Efendi (Ayaşlı), dokuz odalı bir apartman dairesini devletten kiralar. Ayaşlı, Ankara’ya görevleri gereği gelen memurlara, işadamlarına, davalarını takip etmek isteyenlere ve rahat bir yaşam sürmek için bu şehri bir tür kazanç kapısı sayan insanlara bu apartman katını oda oda kiraya vermektedir. Dolayısıyla, bu apartman katında kadın, erkek, genç, yaşlı, evli, bekâr birçok toplumsal kesim ve yerden insanlar yaşamaktadır. Pansiyon olarak nitelendirilebilecek bu mekânda, Ayaşlı’nın yanı sıra eski bir çiftlik sahibi olan yaşlı Hasan Bey, eski konsoloslardan Şefik Bey, kendini fabrikatör olarak tanıtan İskender, bir devlet dairesinde memur olarak çalışan Hâki ile kumarbaz eşi Turan, tüccar Abdülkerim ile karısı İffet Hanım, Ayaşlı’nın üvey kızı Faika ile kocası şoför Fuat, davasını takip etmeye gelen Hüseyin Bey, Ayaşlı’nın oğlu ve harita fotoğrafçısı Kasım Arif gibi kişiler bir araya gelir.
Görevi dolayısıyla Ankara’ya gelen bir banka memuru(Yazar), başka bir yere tayin edilen arkadaşının kaldığı odayı Ayaşlı’dan kiralar. Bu memur, burada yaşadıkları ile tanık olduklarını anlatırken okuyucuya adını vermemektedir. Yazar, apartmana taşındığında ilk olarak hizmetçi Halide’yle tanışır. Yazar’a eşyalarını düzenlemesinde yardımcı olan Halide, genel olarak kendi çalışma koşullarından ve tanıdığı insanlardan söz eder. Ertesi günün sabahında Yazar, ortak kullanılan mutfakta, pansiyonda yaşayan Faika, kocası Fuat ve kaynanasıyla karşılaşır. Sohbet havasında geçen konuşmaların arasında Yazar, hizmetçi Halide’den odaların birinde yaşayan Hasan Bey’in kendisini görmek istediğini öğrenir. Önce kim olduğunu çıkaramayan Yazar, Halide’nin betimlemeleri sonucunda bu kişinin hemşerisi Hasan Bey olduğunu anlar. Bir gün sonra bir araya gelen Yazar ile Hasan Bey bir tanıdıkla karşılaşmanın sevincini yaşar ve geçmiş günlerden konuşmaya başlarlar. Hasan Bey, mübadeleden sonra kendisine Samsun’da yer verildiğini, ancak bu yerin sonradan Ayvalık olarak değiştirildiğini, bunun da henüz kesinleşmediğini söyler. Bu arada, kızı Selime’yi evlendirdikleri adamın ummadıkları kadar “sarhoş çıktığını” ve bu yüzden üç hafta sonra kızlarını boşadıklarını ve şimdi kızının Ayvalık’ta yaşlı bir kadınla oturduğunu anlatır. Selime’nin nişanlılık dönemini yakından bilen Yazar, o günlerde Hasan Bey’i uyarmış, ancak Hasan Bey kendisini dikkate almamıştır.
Bir sabah baygın olarak yerde bulunan hizmetçi Halide’nin bir kış boyunca kendisine bakan, Maliye’de çalışan Rasim’den hamile kaldığı anlaşılır. Yazar’ın arkadaşı olan Doktor Fahri’nin muayenesinde ortaya çıkan bu durum, Halide’nin kürtaj olmak istemesine yol açar. Fakat Yazar ile arkadaşı, Halide’nin bebeği doğurması için ısrar eder.
Bir gün işten dönen Yazar, Halide’nin Şefik Bey’i dövmeye kalktığını öğrenir.
Daha önce Halide’ye çamaşırlarını yıkatan Şefik Bey, iki gömleğinin parçalandığını ve bir çorabının kaybolduğunu söylemektedir. Bu anlaşmazlığın üstüne, Şefik Bey, gelen misafirlerini daha iyi ağırlamak için Halide’den bir masa örtüsü istemiştir. Halide de, üst katta oturan Yahudi bir kadının hizmetçisinden bir örtü almış, ancak örtü yanmış ve üzerine şarap dökülmüş bir hâlde sahibine geri verilmiştir. Aynı gün içinde Halide, Yahudi kadının hizmetçisini işten atmaya kalkıştığını öğrenir ve Şefik Bey’e koşar. Şefik Bey, bu duruma aldırmaz ve yanan örtünün parasını vermek istemez. Bunun üzerine Halide, Şefik Bey’i dövmeye kalkar. Pansiyondakiler, Şefik Bey’i Halide’nin elinden zor kurtarır. Akşam işten dönen Yazar, bu durumu öğrenince yanan örtünün parasını verir.
Apartmanın sekiz numaralı odasında tüccar Abdülkerim ile karısı İffet oturmaktadır. Bu çiftin bir de küçük çocukları vardır. İffet, Faika ile kaynanasının yol göstermesiyle kılık-kıyafetine, yaşayışına gün geçtikçe daha çok özen göstermeye başlar. Ancak, Turhan Mukimüddin adındaki çocukları, gittikçe baş edilmez, huzursuz ve yaramaz olur. Pansiyonda yaşayan diğer kişiler de, bu çocuğun gece yarılarına kadar devam eden ağlamalarına alışmaya çalışmaktadırlar.
Kısa bir süre sonra, altı numaralı odaya İskender adında bir fabrikatör taşınır.
İskender, buraya yerleşince, herkesin gönlünü alacak bir şeyler yapmaya başlar. Kimine hediyeler alır, kimine iş bulacağına dair sözler verir, kimine de siyasetle ilgili Rusça gazeteler okur. Diğer odalarda yaşayanlar, İskender sayesinde apartmanın sekiz numaralı odasında kalan, adları Hâki ve Turan olan karıkoca ile tanışır. Memur olan Hâki ile kumarı meslek hâline getirmiş genç ve güzel karısı Turan yüzünden, diğer odalarda yaşayanların hayatlarında önemli değişimler meydana gelir. Her gece kumar ve tavla partileri düzenlenmeye, içki içilmeye, kadın-erkek ilişkilerinin niteliği değişmeye, insanların birbirlerine olan güvenleri kırılmaya, haksızlık, fırsatçılık, rekabet gibi ilişkiler ortaya çıkmaya başlar. Yaşamları değişen insanlar arasında en son Yazar, o da Ayaşlı’nın üvey kızı Faika’nın ısrarı üzerine, Turan’la tanışır. Tanıştıkları ilk anda Turan’dan ürken Yazar, bir süre sonra kadının cazibesine kapılır ve cinsel ilişki yaşamaya başlarlar.
Halide, sonunda Yazar’ın ve doktor arkadaşı Fahri’nin dayatmalarıyla çocuğunu doğurmaya karar verir ve pansiyondan ayrılır. Yerine Raife adında dedikoducu bir hizmetçi kadın gelir. Bu kadın, önce kızını, sonra akraba ve komşularını iş istemek için Yazar’a göndermeye başlar. Yazar, bu insanlara bu tür ayrıcalıklar göstermeyeceğini anlatır ve Raife’ye çıkışır.
Bu arada, pansiyonda yüksek kumar partileri düzenlenmeye başlar ve bir gece yaşadığı olaydan sonra Yazar, pansiyonda kalmaktan ne kadar bıktığını dile getirir. Söz konusu gecede, pansiyondaki herkes Turan’ın odasında toplanmıştır. Gecenin bir saatinde hatırlı iki kişi kapıyı vurmadan odaya girer. Bu kişilerin gelmesiyle, erkeklerin çoğu odayı terk eder. Odayı terk eden bu erkeklerin arasında Yazar da vardır. Ancak, Yazar, bu insanların pansiyona yalnızca kumar oynamak için gelmediklerini anlar ve hem kendi hem de diğer erkeklerin tutumuna canı sıkılır. Ayrıca, Yazar, elini kolunu sallayan herkesin apartmana rahatça girip çıkmasına kızgınlık duyar ve dış kapının kapalı olup olmadığını sonraki günlerde kontrol etmeye başlar.
Yazar, işi gereği iki aylığına şehir dışına çıkmak zorunda kalır. Döndüğünde hizmetçi Raife’nin gittiğini ve yerine Ziynet adında genç bir kadının geldiğini görür. Bu kadından, Ayaşlı’nın ayrı yaşadığı karısının bir randevu evi işletmekte olduğunu öğrenir ve bu duruma büyük bir tepki gösterir. Ayrıca, sekiz numaralı odada yaşayan tüccar Abdülkerim’in karısı İffet’in de, Cevat’tan kaptığı hastalık yüzünden hastaneye kaldırıldığını öğrenir.
Bir gün Turan’ın arkadaşı olan Süsen ile onun kadınlar gibi süse düşkün ressam yeğeni Berin, tanıdıkları olan Cavide’ye bankada boşalacak yer için iş istemeye gelirler. Böylelikle, Yazar’ın yaşamına Cavide adında genç bir kadın girer. Ancak, Cavide iş istememektedir; çünkü, işe girerse istediği gibi bir kocanın kendisini almayacağını düşünmektedir. Böylece, Yazar’a iki günde bir gelen Cavide, onunla sohbetlere başlar. Yazar, Cavide’nin kendisini iyi bir koca olarak düşündüğünü hisseder; yine de, odada Cavide’nin yanına bir kez bile oturmaz. Bu mesafeli ilişki, insanların onlar hakkında dedikodu yapmasını engellemez ve bunu farklı yerlerden gelen haberlerle öğrenen Yazar, bir arkadaşının aracılığıyla Cavide’ye İstanbul’daki bir elişi atölyesinde iş bulur. Böylece, Yazar, hakkında çıkan dedikodulardan kurtulur. Fakat, bir yandan da Cavide’nin bu işe çok sevinmesine ve kendisini bu kadar kolay bırakmasına içerler.
Bir süre sonra, Hasan Bey’e inme iner ve hastaneye kaldırılır. Hasan Bey’in Ayvalık’ta yaşayan kızı Selime’ye haber verilir. Bu şekilde Selime ile tanışan Yazar, genç kadından etkilenir, ancak ona âşık olduğunu, Hasan Bey’in ölümünden sonra Selime, Ayvalık’a döndüğünde anlar. Selime’nin gitmesi, Yazar’ı hem anlamsız bir biçimde kızdırır, hem de Hasan Bey’in vasiyeti gereği Selime’ye karşı sorumluluğunu yerine getiremediğine üzülür. Yazar, Selime’ye kalması için ısrar etmiş, fakat Selime, Yazar’ın bir başka kadınla evlenmek üzere olduğunu düşündüğünden Ayvalık’a geri dönmek istemiştir. Selime’nin, Yazar’ın evleneceği konusundaki düşüncesi, Yazar ile Fahri arasında geçen bir konuşmadan kaynaklanır. Bu olaylar gelişirken Turan pansiyondan ayrılır ve kendisine bir ev tutarak kumar partilerine orada devam eder.
Ayaşlı, Turan’ın başka bir yerde çokça para kazanmasını kıskanmakta, bu yüzden İffet’in odasında kumar partileri düzenlemektedir. Ancak, İffet’in, Turan’ın odasına gelen Cevat’tan cinsel yolla bulaşan bir hastalık kapması, bu kumar partilerinin Ayaşlı’nın istediği gibi yürümemesine neden olur. Ayrıca Faika, metresiyle yaşamayı seçen ve arada para almaya pansiyona gelen kocası Fuat’la sık sık kavga etmektedir.
Bir gece odasına dönmeyen Şefik Bey, Ayaşlı’nın meraklanmasına neden olur.
Daha sonra, kafası gövdesinden ayrılmış bir biçimde bulunan bir cesedi gören Yazar, cesedin parmaklarındaki tütün lekelerinden bu kişinin Şefik Bey olduğunu teşhis eder.
Yazar’ın yakın arkadaşı olan Doktor Fahri, Yazar’ın da büyük desteğiyle banka müdürünün yeğeni olan Melek’le evlenmeye karar verir ve Yazar, kızı istemeye Müdür’ün yanına gider; o akşam Fahri ile Melek için bir kutlama yapılır. Bu arada, Yazar, Selime’nin yaşadığı yerde çalışan bir meslektaşına bir mektup yazar ve durumunun nasıl olduğunu öğrenmeye çalışır. Bunun üzerine Selime, Yazar’a bir telgraf çeker ve yanına gelip gelemeyeceğini sorar. Yazar, meslektaşına yazdığı mektubun Selime tarafından okunduğunu anlar ve hemen gelmesini söyler. Selime, Ankara’ya geldikten bir süre sonra Yazar’la evlenir. Pansiyonda yaşayanlar ise, dört bir yana dağılır: Uyuşturucu kaçakçılığına adı karışan İskender hapse girer, Abdülkerim, karısı ve çocuğunu bırakarak yeni yapılmış bir apartmanda kendine ev tutar, karısı İffet hastaneye kaldırılır, Ayaşlı, Faika’yı da yanına alarak bir eve taşınır ve bu apartman katını devletten yeniden kiralamaktan vazgeçer. Yazar, balayına gitmeden önce eşyalarını almak için son kez apartmana uğrar; hüzünle karışık bir duyguyla odaları tek tek gezer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder