5 Aralık 2011 Pazartesi

BROKOLİ MUCİZESİ VE BİLİMSEL OLAN İLE OLMAYANIN FARKI…

Sağlığın giderek daha çok alınıp satılır bir ürün gibi görünmesinin de etkisiyle klasik tıbbın sınırları son yıllarda çok zorlanmaya başladı.

Hekimlik mesleğinin karışanı, görüşeni çok arttı.

Hastalarımdan sık duyduğum sözlerden biridir.

“Ama bu ürünlerin tümü doğal”

Bu sözle anlatılmak istenen şudur.

“Siz hekimler, hastalarınıza doğal olmayan, laboratuarlarda üretilmiş, sentetik ilaçlar öneriyorsunuz. Bizi doğallığımızdan uzaklaştırıyorsunuz, oysa her derdin devası doğada var, üstelik onların yan etkileri yok, doğal olan zararsızdır.”

Ben de onlara diyorum ki;

“Tütün de doğal”

“Esrarın ana maddesi kenevir bitkisi de doğal”

Kaldı ki, klasik tıp için de kaynak esas olarak doğadır.

Klasik tıp ile şifalı bitki tacirliğinin temel farkı bilimsel olan ile olmayanın farkıdır, doğal olan ve olmayanın farkı değil.

Bu farkı anlatabilmek için bir örnekten yola çıkmak daha doğru olacaktır.

Şifalı bitki tacirleri, yıllardır brokolinin sağlığımız için çok gerekli bir besin kaynağı olduğunu yazıp durdu. Pazarlarda brokolinin fiyatı arttı, herkes brokoliye koşuşturdu.

İnternette anahtar sözcük olarak “brokoli” yazıp karşınıza çıkanlara bakın. Brokolinin meme, prostat, gırtlak ve yemek borusu kanserlerine karşı koruyucu, mide ülserini önleyici etkisi olduğunu, antioksidan ve idrar yolları yangısını tedavi ettiğini görecek, brokoli ile yapılmış çorba, börek, salata, makarna, köfte, pizza tarifleri bulacaksınız.

Yani bunlara inanacak olursanız, gidin pazara, kilolarca brokoli alarak hayatınızı garantiye alın, her gün brokolili makarna, salata, köfte yiyin, gerisini boş verin.

Bu brokolinin bilimsel olmayan, filmsel olan tarafıdır.

Peki, bilimsel olan tarafında ne var?

A.B.D.’de John Hopkins Tıp Fakültesinde görevli Profesör Dr Paul Talalay, brokolide bulunan “sülforafon” isimli bir molekül izole etti. İnternette sağlık alanında bilim dünyasının en önemli başvuru kaynağı olan US National Library of Medicine National Institutes of Health”in web sayfasına girerseniz, “sulforaphane” anahtar sözcüğü ile 700 civarında bilimsel makale bulursunuz.

Bu etken madde üzerinde yapılan hayvan ve laboratuar çalışmaları, sülforafonun tümör hücre döngüsünü durdurabildiğini veya sınırlayabildiğini, tümörün beslenmesi için gerekli olan yeni damar oluşumlarını azaltabildiğini, HDAC olarak bilinen ve tümör gelişiminde rolü olan enzimatik aktiviteyi önleyebildiğini, antioksidan özellik taşıdığını göstermiştir.

Bu etkileri yanında sülforafonun anti-inflamatuar etkinliği olduğu, dolaşım sisteminde oksidatif stresi azaltarak dolaşım sistemini koruduğu, kan basıncının düzenlenmesine olumlu katkı yaptığı da bildirilmiştir.

Şöyle düşünebilirsiniz, sebebi ne olursa olsun, haklılarmış, brokoli gerçekten de çok yararlı bir besinmiş.

Ama işin bilimsel yanı öyle değil işte…

Talalay ve arkadaşlarının yaptığı bilimsel çalışmalar, net bir biçimde gösterdi ki, yeryüzünde bilinen 22 çeşit brokoli türünden sadece bir tanesi yeterince yüksek oranda sülforafon içeriyor. Dahası, bu brokoli türünde bile sülforafon içeriği her zaman yüksek değil. Çalışmalara göre bu türde sadece 3-4 günlük brokoli filizlerinde sülforafon yeterince yoğun biçimde bulunabiliyor.

Şifalı bitki tacirlerinin anlayacağı biçimde tercüme edelim.

“Söylediklerinizin doğru olabilmesi için 22 tür brokoli içinde sülforafon içeriği en yüksek olanlardan ve onların da henüz 3-4 günlük iken toplananlarından brokoli böreği tarifi vermeniz gerekir.”

Bunu yapabilir misiniz?

Anlayan için bilimsel olan ile olmayan arasındaki fark; pazardaki brokoli ile John Hopkins Tıp Fakültesinin laboratuarlarındaki sülforafon arasındaki fark kadardır.

www.mustafacetiner.com                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder