Abraham Verghese, ABD’de çalışan bir tıp doktoru, Stanford’da dersler veriyor, aynı zamanda etik uzmanı ve gazeteci. Onun “TED Talks” için yaptığı konuşma hekimliğin insani yönüne yaptığı vurgu nedeniyle beni çok etkiledi. Bu yazımda o konuşmadan alıntılar yapmak istiyorum okurlarıma.
Dr. Verghese konuşmasına bir hasta örneği ile başlıyor. ABD’de hastaneye başvuran bir hastanın akciğerinde pıhtı olabileceğinden kuşkulanılmış ve o sırada yapılan muayenesinde her iki memede tüm vücuduna da yayılmış olan yumrular fark edilmiş. Hastayla ilgili olarak asıl üzücü olan daha önce dört ya da beş farklı sağlık kurumuna başvurmuş olması. Yani muayene edilmediğinden erken tanı için kaçırılmış 4-5 fırsat.
Teknolojiye battıkça uğraştığımızın “insan” olduğunu unutuyoruz.
Verghese’nin yaptığı şaka acı aslında...
“Eğer hastanelerimizden birine bir uzvunuz olmadan gelirseniz, bilgisayarlı tomografi ya da manyetik rezonans görüntüsü çekmeden veyahut ortopediye danışmadan kimse size inanmaz.”
Verghese’nin demek istediği şu; hekimler olarak hasta hekim ilişkilerinde esas olanı yani hasta ile konuşmayı, muayene etmeyi, ona dokunmayı unutuyoruz.
Bakın ne diyor Verghese;
“Belki sizlere aykırı bir düşünce gibi gelecek ama bana göre önümüzdeki 10 yılın tıp alanındaki en önemli buluşunu burada sizlere açıklamak istiyorum: insan elinin gücü-- dokunmak, rahatlatmak, teşhis etmek ve tedaviyi sağlamak.”
Devam edelim...
“Kendisinde küçük bir meme kanseri tespit edildi ve benim yaşadığım şehirde kitle çıkartıldı... Kendisi ameliyat sonrası bakımı konusunda dünyadaki en iyi kanser merkezini bulmak için çok zaman harcadı. Sonunda aradığı yeri buldu, oraya gitmeye karar verdi ve gitti de. Bir kaç ay sonra onun, tedavisini eski doktoruyla devam ettirmek üzere tekrar bizim şehre geri döndüğünü gördüm.
Onu sıkıştırıp, kendisine "Neden geri dönüp burada tedavi olmaya karar verdin?" diye sordum. Pek anlatmak istemedi. "Kanser merkezi harikaydı. Güzel bir tesisi, devasa bir yeşil alanı, meydanı, vale parkı, kendi kendine çalan bir piyanosu, hastalara sürekli eşlik eden danışmanları vardı." dedi.
"Ama göğüslerime dokunmadılar."
Şimdi siz ve ben muhtemelen göğüslerine dokunmaya gerek görmediler diye düşünebiliriz. Baştan aşağı her yerini taramadan geçirdiler. Meme kanserini moleküler düzeyde görebildikleri için göğüslerine dokunmalarına gerek kalmadı.”
Ama bu doğru mu? İlgimizi hak eden sadece hastanın hastalığı mı?
Peki ama hastanın insani tarafı?
Dr. Verghese diyor ki, ABD’de hekimler ortalama her 14 saniyede bir hastalarının sözlerini kesiyorlar. Bu ne demek, hastalarının konuşmasına izin vermiyorlar.. Oysa o insani ilişki öylesine önemli ki... Verghese’nin şu sözleriyle bitirelim...
“Bir hastayı hatırlıyorum, bedeni bir iskeletten farksızdı, küçülen derisinin içine hapsolmuş, konuşamayacak durumda, ağzı bildiğimiz ilaçlara dirençli olan mantar oluşumu nedeniyle kabuk bağlamış... Fark ettim ki sepet gibi göğsünü bana açmak istiyordu. Bu bir teklifti, bir davet. Geri çevirmedim. Vurarak, dokunarak muayene ettim. Göğsünü dinledim. Sanırım o anda bunun, kendisi için gerekli olduğu kadar benim için de hayati önemi olduğunu biliyordu...
Sanki bilgi patlamasıyla birlikte insan genomunun haritası ayaklarımıza kadar gelmişken, hasta muayenesinin hekim için duygusal bir temizlenme, hasta için ise gerekli olduğunu, muayenenin bir anlamı olduğunu ve hastaya ulaşacak tek mesaj olduğunu unutmuş gibiyiz...
Aslında hekimler olarak asıl vermemiz gerekli mesajın – yine Verghese’nin sözleriyle – şu olduğunu unutmamamız gerekiyor.
“Her zaman, her zaman orada olacağım. Senin yanında ve hazır olacağım. Seni asla bırakmayacağım. Sonuna kadar seninle olacağım."
Not: Konuşmanın bütününü “TED Talks” web sayfasından izleyebilir veya Serap Çakıl’ın Türkçe çevirisi ile okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder