12 Ocak 2014 Pazar

Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki, Ruşen Eşref Ünaydın

Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki, Ruşen Eşref Ünaydın. Çanakkale Savaşı’ndan sonra Ruşen Eşref ÜNAYDIN’ın savaşa katılan beş kişi ile değişik yer ve zamanlarda yaptığı mülakatlar.

        ÜNAYDIN’ın bu kitaba koyduğu beş yazı, Birinci Dünya Savaşının sonlarında ve 1918’in ilk yarısında Yeni Mecmua dergisinde yayınlanmıştır. 1959 yılında ise vefat etmeden önce Uluğ İğdemir’e bu anıları yayınlanması için tekrar göndermiş; fakat önsözünü yazamadan vefat etmiştir. Kitabın önsözü Uluğ İğdemir tarafından kaleme alınmıştır. Şimdi kitapta geçen beş yazı ile ilgili bilgi verilecektir.
    Ayaşlı Ecir Bin Mustafa:
    Yazar, Mustafa’yı orta boylu, kırmızı yanaklı ve yayıkça burunlu biri olarak tanımlamaktadır. Mustafa’nın üzerinde tüylü bir bez kaputu bulunmaktadır.
    Mustafa, Ayaşlıdır (Ankara), Çanakkale Savaşı’nda 124’üncü Alayda, Kirte’nin sağ cenahında görev yapmış ve bir gözünü kaybetmiştir.

    Mustafa, 50 metreden daha az bir mesafeden düşmanla muharebeye girdiğini ve muharebe ettiği İngilizlerin çok korkak olduklarını anlatmıştır. Kendisinin katıldığı bir çatışmada lağımları patlatarak düşmana çok büyük zayiat verdirdiklerini ve daha sonra dört kişiyle düşmanın mevzilerine gizlice sızdıklarını fakat kimseleri bulamadıklarını belirtmiştir.
    Ruşen Eşref, Mustafa’nın muhayyele ve muhakemesi henüz tam olgunlaşmamış birine benzediğini, fakat anlattığı şeyleri zevkle dinlediğini belirtmiştir. Mülakatın sonunda Mustafa’nın kendisine yazdıklarının hepsinin cerideye işlenip işlenmeyeceğini sorduğunu; evet cevabını alınca biraz sevinç belirtisi gösterdiğini de eklemiştir.
    Hüseyin oğlu Mustafa Onbaşı
    Yazar, Hüseyin için koca enseli babayiğit yeniçeri benzetmesini yapmış; fakat Hüseyin’in biraz durgun olduğunu da belirtmiştir.
    Hüseyin, Afyonkarahisar’ın Sandıklı kazasının Kusura köyündendir. Çanakkale’de onbaşı olarak savaşmış; kolundan, bileğinden ve parmağından yaralanmıştır.
    Kendisi savaşta Seddülbahir tarafında bulunmuş, Donuz Deresine girmiş ve Kanlı Dere’ye çıkmıştır. Kanlı Derede geçen  muharebelerden sonra Kirte köyünde bulunmuştur. Kitre Muharebelerinde düşmanın çok şiddetli şekilde taarruz ettiğini, başlangıçta çok zayiat verdiklerini, takviye gelmesiyle komutanları Yüzbaşı Hüseyin Efendi’nin “Haydi evlatlarım! Anamız bizi bu günler için doğurdu!” demesiyle karşı taarruza geçtiklerini ve taarruz sonunda İngilizlerin kaçtıklarını belirtmiştir. O da İngilizlerin korkaklığından bahsetmiştir. Bu muharebeler esnasında yaralanıp parmağını kaybettiğini ancak arkadaşlarının ikazıyla fark ettiğini anlatmıştır.
    Bu bölümün sonunda Ruşen Eşref,  Çanakkale’yi böyle saf, tertemiz vatan sevgisi ile dolu insanlar sayesinde kazandığımızı belirtmiştir.
    Ali Oğlu Mehmet Çavuş
    Yazar, Mehmet Çavuş’un daha önce gelen arkadaşlarına göre bira daha düzgün kılıklı ve muntazam duruşlu olduğunu, biraz vilayet görmüş birine benzediğini ifade etmiştir.
    Mehmet Çavuş, vilayetinin Ankara, sancağının Çorum, kazasının ise Osmancık olduğunu belirtmiştir.
    Mehmet Çavuş, Donuz deresinde muharebelere katıldığını ve burada bölüklerin nasıl siperlerden atladıklarını, nasıl hücum ettiklerini, tel örgülere, projektörle ve amansız şarapnel parçalarına aldırmadan düşmanın üstüne nasıl çullandıklarını çok güzel tasvir ederek anlatmıştır. En sonunda ise katıldığı muharebede Soğanlıdere’de sancaktarın vurulması üzerine alay sancağını alarak taşıdığını gururla anlatmıştır.
   
    Mülazım-ı Evvel Ruhî Bey:
    Yazar, Harbiye Nezaretine (Milli Müdafaa Bakanlığı) yaptığı ziyarette çok değerli subaylarla tanıştığını ve bunların içinden herkesin kahraman olarak tanıttığı Ruhi Bey ile yaptığı mülakatı anlatmaktadır.
    Ruhi Bey, Çanakkale’de Karargah ve Muhafız Bölük Komutanı olarak görev yapmıştır. Savaşta yalnızca Çanakkale cephesinde değil aynı zamanda Kafkas Cephesinde de savaşmış çok büyük kahramanlıklar göstermiştir.
    Ruhi Bey bu kahramanlıklarından birisinde, Bölge Komutanları Kaymakam Mahmut Bey’in emriyle, düşman uçağını düşürdüklerini ve pilotlardan birini esir aldıklarını anlatmaktadır. O günlerde esir almanın fevkalade önemli bir olay olduğunu ve düşmanın moralini, niyetlerini bu sayede öğrenmek istediklerini belirtmektedir.
    Ruhi Bey anılarında bu esir aldıkları İngiliz’i serbest bırakırken, onun Türklerin cesurluk ve kahramanlıklarından bahsettiğini ifade etmiştir.
    Mülakatın sonunda Ruhi Bey zamanın dolduğunu belirtmiş nizami bir selam vermiş ve sağlam adımlarla odayı terk etmiştir. Ayrıca Ruşen Eşref Ruhi Bey’in kahramanlıklarının daha sonra muhtelif gazetelerde yayınlandığını da belirtmiştir.
    Yüzbaşı Emin Ali Bey:
    Mülakat, zamanında Almanlar tarafından yapılan kabartma Çanakkale haritalarının bulunduğu bir odada yapılmıştır. Yazar bu harita için bütün muharebeleri ve o gaza topraklarını uçaktan izliyormuş gibi gösterdiğini ifade etmiştir.
    Emin Ali Bey düzgün ifadeler ile uzun ve hararetle muharebeleri anlatmıştır. Seddülbahir’den çıkan İngilizleri, Kirte Muharebelerinde Alçı Tepe mevkiinde durdurduklarını, Anafartalar Muharebelerinde İngiliz ve Avusturalyalıların birlikte hücum etmesine rağmen başarılı olamadıklarını anlatmıştır.
    Kendisinin savaş esnasında Arıburnu ve Seddülbahir’de bulunduğunu; buradaki muharebelerde Türk Ordusunun başında hakim bir komuta heyeti bulunması durumunda askerlerin atalarından gelen harp ve fedakarlık seciyelerini sergilediklerini belirtmiştir.
    Emin Bey, kahraman askerlerden Sarı İbrahim’in yaptığı işin marifetini anlatmıştır. Sarı İbrahim yaralanmasına rağmen sürüne sürüne mevzilerimize kadar gelerek düşmanın yapacağı baskını bildirmiştir.
    Anlatılanlardan birisi de Ulvi Beyin yaptığı kahramanlıktır. Ulvi Bey yaralandıktan sonra ayağı kesilmesi icap etmiş; fakat o bir daha bölüğünün başına gitmeme endişesiyle bunu kabul etmemiştir.
    Çanakkale’yi tavaf:
    Rahmetli Ruşen Eşref’in Çanakkale’yi Tavaf adını verdiği mektup, Çanakkale Dergisinde, Çanakkale Zaferinin 35.yıldönümünde yayınlanan bir yazıdır.
    Bu mektupta Ruşen Eşref, 1925 yılında Gazi Mustafa Kemal’in de bulunduğu bir heyetin gemiyle Çanakkale Savaşının geçtiği bölgeye yaptığı ziyaretten bahsetmektedir. Yazar bu gezi esnasında gök, deniz, güneş ve toprağın bölgenin eşsiz güzelliklerini mucize gibi gösterdiğini belirtmektedir. Fakat bu gezi esnasında yabancı mezarlıkların beyaz çiçek bahçeleri gibi olduğunu görmüş ve “Yenenler işsiz, yenilenler belli” yorumunda bulunmuştur.
    Yazar bu mektubunda yazdıklarının, Çanakkale’nin büyüklüğü karşısında çok cüzi olduğunu, kelimelerinin o manayı duyuracak güce sahip olmadığını belirtmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder