Genel seçimler yaklaşıyor.
Geçtiğimiz günlerde yakın bir arkadaşım “televizyonları izlerken ne yalan söyleyeyim, sürekli küfretme isteği duyuyorum” dedi.
Aklıma Nazım Hikmet’in o çok ünlü şiiri geldi.
“Beyaz getrleri, beyaz eldivenleriyle o karşımızda
Beyaz tırnaklı bir katır gibi dolaşırken
Sen sopa çekmek istiyorsun
Ben küfretmek istiyorum.
...Kızını, kısrağını, karısını sıradan geçirerek
Rugan iskarpinlerinin deliklerine dek...
Küfretmek istiyorum
Ona bir an sövmesem
Çişi gelmiş çocuk gibi sıkışıyorum.
Neyleyim be?
İçimden geliyor bu:
Küfretmek istiyorum.”
Küfretmek toplum içinde kabul edilemez bir şey, bu doğru ama bilimsel olarak durum nasıl?
Dr Richard Stephens, Neuroreport dergisinde 2009 yılında bir makale yayınlamış, makalenin ismi “Ağrıya yanıt olarak küfretmek.”
Çalışmanın metodu basit aslında. Çalışmaya dahil edilen gönüllülerden ellerini buz dolu çok soğuk bir suya sokmaları istenmiş ve bu sırada ağrı algısı ve kalp hızı gibi parametreler değerlendirilmiş. Çalışmaya dahil edilenlerin yarısından soğuk tolerans testi sırasında diledikleri gibi “küfür” etmeleri, diğerlerinden ise küfür olmayan nötral sözler söylemeleri istenmiş. Denekler, önce 3 dakika süre ile tek ellerini oda ısındaki bir su kovasına sonra da buz dolu bir kovaya sokmuş ve ikinci kovada başarabildikleri kadar uzun bir süre tutmaya çalışmışlar.
Çalışma sonucunda küfür etmenin tüm diğer faktörlerden bağımsız olarak ağrı toleransını artırdığı, kalp hızını yükselttiği gösterilmiş.
Küfür etmelerine izin verilen denekler, küfür etmeyenlere göre ellerini buzlu su kovası içinde 40 saniye daha uzun tutmayı başarabilmişler.
Araştırmacılar, küfretmenin ağrı azaltıcı etkisinin “kaç veya kavga et” yanıtını başlatıyor olması ile ilişkili olabileceğini, ağrı algısı ile ağrı korkusu arasındaki ilişkiyi kesebileceğini ileri sürüyor.
Çalışmayı yürüten Dr. Stephens, küfür eden kişilerin sinirlilik halinden, fiziksel acı ve ağrıdan kurtulduğuna inanıyor.
Dr. Richard Stephens, eşinin kızlarını doğururken doğum süresince küfrettiğini, doğum sonrası ise büyük bir suçluluk duygusu yaşadığını, bu gözleminin çalışma için ilham kaynağı olduğunu söylemiş.
Gerçekten de doğum sırasında kadınların önemli bir bölümünün Stephens’ın eşi gibi küfrettiği biliniyor.
Stephens’a göre “düşmana karşı söylenen her küfür kişinin acılarına iyi geliyor.”
Çalışmanın çarpıcı bulgularından biri de duygularını abartılı yaşayan ve ağrı eşiği düşük erkeklerin küfür etseler bile ağrı duyularının azalmıyor olması.
Çalışma sonucunda; küfreden kadınlarda ağrı duyusundaki azalmanın küfreden erkeklere göre daha belirgin olduğu sonucuna da varılmış.
Bu durum duygularını abartılı yaşayan, ağrı eşiği düşük kadınlarda da böyle. Yani erkeklerde olduğu gibi abartmaya meyilli kadınlarda erkeklerin tersine küfür işe yarıyor.
Bu durum belki de erkeklerin kadınlardan daha fazla ve olur olmaz küfretmeye alışkın olmaları, yani bir çeşit “duyarsızlık oluşması” ile açıklanabilir.
Bu bilimsel olmaktan daha çok eğlenceli çalışmanın sonucunda küfretmenin analjezik yani ağrı kesici bir özelliği olduğu sonucuna varılmış.
Benim asıl merak ettiğim küfretmenin insan ruhuna da iyi gelip gelmediği?
Yani küfretmek bir çeşit psikoterapi etkisi yaratır mı?
Kişisel düşüncem küfretmenin insan ruhuna iyi geldiği ama elimde ağrı konusunda olduğu gibi bir bunu kanıtlayacak bir çalışma yok, ne yazık ki...!
Burada uzman olarak edebiyatçıları alabiliriz o halde...
Nazım Hikmet ile başladık Bedri Rahimi Eyüboğlu ile bitirelim...
"En azından üç dil bileceksin
en azından üç dilde küfredebileceksin..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder