3 Ağustos 2009 Pazartesi

Duvarları Yıkalım



Sen var olan her şeysin,

Düşüncelerin, hayatın, gerçekleşen rüyalarınla.

Sen, olmayı seçtiğin her şeysin.Sen,

sonsuz evren kadar sınırsızsın.



Hepimiz iyi ve mutlu bir hayat yaşamak istiyoruz. Ve hayattan beklentilerimiz oldukça yüksek: Sonsuz fırsatlar, rüyalarımızın gerçekleşmesi, her günümüzün mutlu ve başarılı geçmesi, maddi güvenceye sahip olmak gibi. Bunlar bizim hayattan beklentilerimizdir. İçten içe biliriz ki, biz bunları hak ediyoruz ve bunlara ulaşmak için her hakka sahibiz.

Çoğumuz hayattan beklentilerimizi yerine getirebilmek için çareler aramış, kitapçılar dolaşmış, kitaplar okumuş, seminerler almış, günlerce kurslara katılmış ve değişim için karalar vermişizdir. Bir nebze değişime uğrasak da bunun devamını getirememişizdir. Neden acaba?

Problem ne kitaplarda, ne seminerlerde, ne de motive edici konuşmalardadır. Çünkü etkinliği kanıtlanmış birçok kendini geliştirme düşünceleri ve teknikleri vardır. Fakat bunlar bir kısım kişilerde sonuç verirken diğerlerinde neden sonuç vermemekte veya istikrarlı bir çözüm sunmamaktadır?

Çoğumuzun gözden kaçırdığı bir nokta var. Ve bizler bu noktayı gözden kaçırdığımız için belki de beklentilerimize ulaşamıyoruz. Bu nokta da beynimizin çalışma yöntemidir.

İnsan beyni, hepimizin sahip olduğu, inanılmaz ölçüde güçlü bir bilgisayar gibidir. Bu bilgisayarın gücü mantıklı ve makul her şeyi yapmaya yeter. Buna delil mi istersiniz buyurun:

· Ortalama 1,5 kg ağırlığındaki insan beyninin yapabildiği bir işleri ancak 3 dünya büyüklüğünde bir bilgisayar yapabilir.

· Beynimizde 100 milyar sinir hücresi vardır ve bu hücrelerden her biri diğer 10.000 hücre ile bağlantılıdır.

· Beynimiz saniyede 2500 mesajı alıp değerlendirme ve cevap verme özelliğine sahiptir.

· Beyin mesajlarının hızı saniyede 580 km’dir.

· İnsan beyni bir günde 86 milyar bilgi kaydedilir ve toplamda 25 milyon cilt kitaba eşit bilgiyi depolayabilir.

Daha neler neler…

Madem böyle özelliklere sahip olan bir beynimiz var bizler bu beyne nasıl davranacağınızı çok iyi bilmeliyiz. Eğer beynimize doğru davranışları ve yönergeleri dikkatlice verirsek beynimiz en doğru şekilde çalışacak ve bize beklentilerimize ulaşmamız konusunda yardım edecektir. Fakat zihin bilgisayarımıza yanlış yönergeler verirsek o da bu yanlış yönergelere göre davranır. Sonuç olarak da biz istediklerimizi elde edemeyiz.

145.000 kere “Hayır”

Beyni doğru kullanmanın yolu beyni doğru programlamaktır. Ancak beyinlerimiz farkında olmadan yanlış bir şekilde programlanmaktadır. Çoğumuzun maruz kaldığı olumsuz programlamaya bir örnek vereceğim: Yaşamlarımızın ilk on sekiz yılı boyunca, eğer sıradan makul ölçüde olumlu yuvalarda büyüsek, bize 145.000 kereden daha fazla ‘HAYIR’ denmiştir ya da ne yapamayacağımız söylenmiştir. Eğer birazcık daha şanslıysanız sadece 100.000 ya da 50.000 kere size ‘HAYIR’ denmiş olabilir. Sayısı ne olursa olsun bu, ihtiyaç duyduğumuzdan fazlaca yüklenmiş olumsuz programlama demektir.

Bu arada, aynı süre boyunca, yani yaşamınızın ilk 18 yılında size tahminen kaç kez ne yapabileceğiniz ya da hayatta neyi başarabileceğiniz söylendi. Bir kaç yüz kez ya da bin kez. Sayıları ne olursa olsun, basit bir hesapla çoğumuzun kaydettiği ‘evet‘ler, ‘hayır’ları dengelemiyor. Ara sıra söylenen ‘güven’ sözleri tam anlamıyla ara sıradır ve etkisi bizim günlük olarak aldığımız ‘yapamazsın’ların yanında hiç hükmündedir.

Hepimizin maruz kalmış (ve halada kalmakta) olduğu bu olumsuz programlama, aslında bize kasıtsız olarak yapılır. Bunu bize başta anne-babalarımız olmak üzere kardeşlerimiz, öğretmenlerimiz, okul arkadaşlarımız, iş arkadaşlarımız, hayat arkadaşlarımız ve izlediğimiz her türlü reklâm, film yapar.

Önde gelen davranış bilimi araştırmacıları düşündüğümüz her şeyin yüzde yetmiş yedi (% 77) kadarının olumsuz, amaca zararlı olduğunu ve bizim aleyhimize çalışır türden olduğunu tespit etmişlerdir. Aynı zamanda tıp araştırmacıları tüm hastalıkların yüzde yetmiş beşinin (% 75) kendi teşvikimizle yani olumsuz düşüncelerimizden kaynaklandığını söylemektedirler.

Sonuç şudur ki: Çevremizdeki her şey ve herkes ne yaptıklarını bilmeden ve bizi yanlış şekilde programlamışlardır. Ve daha da kötüsü biz bu programlamanın farkında değiliz.

Tekrar çok etkili ve inandırıcı bir silahtır. Bize kırk gün delisin dediler biz de inandık. Başkalarının bize, bizim de kendimize en çok söylediğimiz şeye inandık. Zihnimizde tasavvur ederek kendi oluşturduğumuz senaryoyu yaşamaya başladık. Zamanla kendimiz hakkında en çok neye inanıyorsak öyle olduk. Ve böyle yaparak bizimle geleceğimiz arasında güçlü bir şekilde duran bir görünmez duvar oluşturduk. Eğer aldığımız bu olumsuz programlar silinmez ya da yerine olumlusu konulmazsa bu duvarlar sürekli olarak kalacak ve yaşamımızın geri kalanında yapacaklarımızı ve beklentilerimize ulaşmamızı etkileyecektir.

Ama bu böyle olmak zorunda değildir. Sonuç olarak başarı, bireye bağlıdır. Önemli olan kalem değildir, yazandır; yol değildir, koşandır. Şimdi elinize bir balyoz alın ve zihninizdeki tüm duvarları teker teker yıkın. Ve olumsuz programlamalarla başka duvarlar inşa edilmesine müsaade etmeyin.

Şimdi değişim zamanı; haydiiii

Salim KÖSE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder