4 Ekim 2013 Cuma

Zulüm Cephesi Telaşlı

Zulüm Cephesi Telaşlı

Suriye ve Mısır’da zulme karşı direnişin bütün kararlığıyla sürmesi, özellikle Suriye’de rejimin hâkimiyet alanının gittikçe daralması, direnişin onun saltanat sarayına doğru ilerlemesi tüm zorlamalara rağmen değişim sürecinin önüne geçilemeyeceğini gösteriyor.


Son gelişmeler ABD’deki ekonomik krizin bütün ciddiyetiyle devam ettiğini açığa çıkardı. Bu krizin, Suriye ve Mısır’daki zulme karşı mücadeleyle eş zamanlı büyümesi anlamlıdır.

Çünkü bu iki ülkede diktaya karşı özgürlük mücadelelerinin elde edeceği zaferler bölgede emperyalizme hizmet eden diğer dikta rejimlerini doğrudan etkileyecektir ve kendi içinde ciddi sorunlar yaşayan ABD’nin buralarda çıkarlarına hizmet eden kuklalarına güç ve cesaret verme, onları himaye etme mecali olmayacaktır.

Diktatörlerin Mısır cuntasının iktidarını sürdürebilmesi için ona destekte her türlü yüzsüzlüğü göstermeleri de bu yüzdendir.

Ama değişim bir zaruret haline gelmiştir ve önüne geçilemeyecektir. Bu değişim belki, dünyada bütün olan bitenlerin emperyalizmin hâkim güçlerinin ve özellikle onların başını çeken ABD’nin komploları ile tahakkuk ettiğini, ülkelerindeki zulme başkaldıranların ise gerçekte başkalarının hazırladığı senaryolarda kendileri için belirlenen rolleri oynadıklarını iddia edenlerin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduklarını, aslında kurdukları kurgularla ve vakıaya göre değil varsayımlara göre geliştirdikleri teorilerle kendilerinin bu güçlerin stratejik hesaplarına hizmet ettiklerini görmelerini sağlar.

Göremeden ölürlerse de artık ne yapalım, görmeleri hakla batılın ayrışacağı güne kalır. Temennimiz burada görebilmeleridir.

Bol keseden komplo teorileri üreterek, hak ve özgürlük mücadelesi verenlerin aslında hâkim güçlerin oyunlarına hizmet ettiklerini söyleyenlerin görmeleri gereken önemli bir gerçek de zulüm güçlerinin ortak çıkar hesaplarının bulunduğu, dışa yansıttıkları tavırlarıyla stratejik tavırlarının farklı olduğu gerçeğidir.

Bunlar her ne kadar kendi aralarında da samimi olmadıkları ve birbirlerine güvenmedikleri için birbirleriyle ilişkilerinde de yaş tahtaya basmamaya çalışıyorlarsa da zulme karşı direnişten hepsi rahatsızdır.

Hepsini birden telaşlandıran, rahatsız eden gelişmeler karşısında aralarında işbirliğine dayalı stratejiler belirliyorlar. Ama dışa yansıttıkları tavırlarında hitap ettikleri kesime yahut bulundukları konuma göre biri kara diğeri beyaz adam rolü oynayabiliyor.

Baas’ı aklama ve direnişe karşı toparlanmasına fırsat verme amacıyla üretilen “kimyasal silahları imha” formülünde güya aralarında ittifak sağladıklarını ileri sürenler, gerçekte aralarında zaten ittifak halindeydiler.

Anlaşmayla, Baas’ın konvansiyonel silahlarla insanları katletmeye devam etmesine göz yumulması, katliamlarına “meşruiyet (!)” kazandırılması için formül bulundu.

Formülde, zulüm cephesinin beyaz ve siyah adam rolü oynayan tarafları ittifak sağlamış oldu. İttifaktan yararlanan Baas zulmü de silahsız, savunmasız insanları hedef alan ve günlük bilançosu yüz cinayet altına düşmeyen katliamlarını rutinleştirdi.

Fakat Baas’a katliamları rutinleştirme imkânı verilmesi direnişin onu köşeye sıkıştıran ilerleyişini durduramadı. Çünkü Baas zulmü karşısında başka seçeneği yok ve onun sultasına teslim olmayı, boyun eğmeyi kabul etmenin hayatını kurtarmayacağını, aksine elde etmek istediği haklarından hiçbirini vermeyeceği gibi hayatının yanı sıra izzetini, onurunu kısaca her şeyini tehlikeye sokacağını biliyor.

O yüzden rejimi sahadan çekilmeye zorlayıncaya kadar direnişinde kararlıdır ve dönüşü olmayan bir yolda olduğuna inanıyor. Aynı şey Mısır cuntasına karşı meydanları dolduran kitlelerin mücadelesi açısından da söz konusudur.

Bunlardan birinin elde edeceği başarı ve zafer diğerini doğrudan etkileyecektir. Her ikisinin zaferi ise Arap dünyasındaki dikta rejimlerini sallayacak toplumsal hak mücadelelerinin yeniden canlanmasında etkili olacaktır.

Zulüm cephesi ise kendi iç problemlerinin gittikçe büyümesinden kaynaklanan zorluklarla boğuşurken, uzak karakolları niteliğindeki dikta rejimlerini sallayan mücadelelerin kararlılığından vazgeçmemesi sebebiyle telaşlı.

Direnişin kazanımlarıyla ilgili bazı ayrıntılardan inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.

Ahmet Varol

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder