24 Ekim 2013 Perşembe

Nazi Exclusive - Part VII: Goygoy..

Yazı dizisi yapıyorum diye ortalara düşüp, yedinci bölümün ardından bir seneye yakın sırra kadem basmanın şüphesiz ki tek mantıklı açıklaması, sığırlık. Özür dilerim. Lakin geçmişe bir sünger çekip hikâyemize kaldığımız yerden devam edelim.

"Ne bileyim lan ben senin nerede kaldığını deyyus?" diyeceklere kısaca özet geçeyim. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından katıldığı İşçi Partisi'nde kısa sürede yükselip ipleri eline alan Adolf kardeşimiz, savaş sonrası ajlığın yol açtığı şuursuzlukla ülke çapında iyice popüler olmuş, üstün belagat yeteneğiyle dangalak Almanları iyice kafalamıştı. 1933 yılında başbakanlık koltuğuna oturan Hitler; devlet başkanının nalları dikmesini fırsat bilerek tüm yetkileri kendisinde toplamış, iktidar sarhoşluğu ve dravdan ekonomik başarıların verdiği gaz ile inceden terör estirmeye başlamıştı. Hastası olduğu İngiliz medeniyetinin sömürgeci geçmişinden oldukça etkilenen Adolf, bir yandan sınırları genişletmeye çalışırken, bir yandan da azınlıkları fütursuzca sopalıyor idi...

Dediğimiz gibi, bu görgüsüz Nazilerde özentilik boyutuna varan bir İngiliz hayranlığı var. Bir yandan İngilizlerin zamanında dünyayı sömür içinde bırakıp Nazilere örnek olduğu gerçeği, bir yandan da Versailles sonrası ezikliği düşünülünce, Nazilerin İngiliz yancılığı çok da sürpriz olmasa gerek. İlk bölümlerde bahsettiğimiz üzere, bu Nazi kardeşlerimiz genelde köylü takımı, cahal tipler. Öyle İngilizler gibi soylu değiller hani... Özentiliğin sebebi biraz da bu. Yok efendim tilki avlayalım, yok efendim çay içelim, neymiş efendim Dr. Who çok güzel dizi, Arctic Monkeys son yılların en iyi gruplarından filan diye gidiyor bu...

İngilizlerle kurulmaya başlanan bu iyi ilişkiler sonucu; Versailles'in inceden ihlalleri de sorun olmaktan çıkıverdi. Zaten Alman İmparatorluğu'nu kurmak için bahane arayan Hitler, hemen Avusturya'ya girme kararı aldı vakit kaybetmeden. "Kenks böyle bodoz girmeyelim istersen, iki plan yapak" diye uyarılarda bulunan generalleri anında açığa aldı. "Baboli paso otoban yapıyoruz filan da uzun vadede ekonomiyi s.kerticez gibi he?" diyen ekonomi bakanını anında kapının önüne koydu. Planla programla işi yoktu Hitler'in. Anca goygoy. Devlet işlerini zerre s.kine takmayan adam, Münih'teki yazlıkta bütün gün Berlin'e dikeceği bombastik binaları düşünüyordu. Etrafında "Simcity mi oynuyorsun pezevenk, otur da iki dakika ciddi sorunlarla ilgilen" diye düşünen adam çoktu tabii. Ama g.tün yiyorsa söyle... Daha önce de belirttiğimiz gibi, bütün o muntazam törenlerin, görkemli geçitlerin arkasında, işi gücü goygoy olan boş beleş bir adam var esasında. Goebbels dediğimiz eleman da esasında bu goygoy ihtiyacını doyurmak üzerine yoğunlaşmış. Kağıt üzerinde propaganda bakanı deniyor da, herifin işi gücü Hitler'e "Baba elimde fetihli metihli şahane filmler var, hastası olacaksın" diye y.rak kürek filmler izletip gazı vermek.

Öyledir böyledir derken, takvimler 15 Mart 1938'i gösterdiğinde Hitler ve şürekası Viyana'ya giriverdi. Fena da olmadı hani. Sonuçta Hitler dediğimiz adam koca Führer, bi ağırlığı var yani. Herifi coşkuyla karşıladı Avusturyalılar. Üstüne bir de etkileyici bir konuşmayla iyice akıllarını aldı Hitler bunların. "Gelin canlar bir olalım, Almanca konuşulan yere Almanya denir amk" deyü gazı alan Avusturyalılar, köpeği oluverdi Führer'in. Avusturyalı Yahudilere gelince... Ertesi gün Nazi zoruyla sokakları temizleyip ite köpeğe maskara oldular tabii, ya ne olacaktı?

İngiliz cephesinden bu birleşmeye pek ses çıkmadı. Yetkililerin "Abi hepsi Alman sayılır bunların, alan memnun satan memnun yane, s.ktir et karışmayalım" kararı, Hitler'i oldukça memnun etti haliyle. Viyana dönüşü Berlin'de iyice kral gibi karşılanan Hitler'in gözü dönmeye başladı iyice. Sıradaki hedef belliydi bile: Çekoslovakya.

s.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder