10 Ekim 2013 Perşembe
Gururlanmayın Paşa! Sizden büyük Allah vardır
Gururlanmayın Paşa! Sizden büyük Allah vardır
Türkiye nihayet bir ayıptan daha kurtuldu. Yıllardır sürdürülmekte olan ve 28 Şubat sürecinde adeta bir cadı avına dönüşen başörtüsü zulmü milletin iradesi ile ortadan kaldırılıyor.
Üniversitedeki öğrencileri bırakın, şehit ailelerinin başındaki örtüye bile tahammül edemeyenler, üniversite kapılarında kızlarımıza her türlü ahlaksızca zumlu reva görenler, devletin sivil - asker bürokratlarının eşlerinin başlarının örtülü olup olmadığını büyük bir cürüm gibi sicil dosyalarına ve fişlere geçirenler, bu nedenle parti kapatanlar acaba bir defa olsun (eğer varsa ) vicdanları ile yüzleşebiliyorlar mı?
Onlar bu zulümleri nedeni ile kaç ocağa yangın düştüğünü biliyorlar mı acaba? Kaç evladımızın psikolojik destek almak zorunda kaldıklarını hiç merak ettiler mi? Kaç çocuğun ana baba yurdunu terk edip gurbet yollara düştüklerini, yabancı ülkelere gitmek mecburiyetinde kaldıklarını hiç düşündüler mi? Kaç vatan evladının sırf bu nedenle işinden kovulduğunu, açlığa mahkum edildiğini hesaba kattılar mı?
Bir gün olsun oturup empati yaptılar mı? Bu zulme muhatap olanlar onların sevgili kızları olsaydı ne düşünürlerdi acaba? Dizlerinin dibinden ayırmadıkları sevgili yavruları üniversite kapısından evlerine gözü yaşlı dönseydi nasıl bir ruh hali içinde olurlardı. Ekmek kapısı yüzlerine kapansaydı, çocukları veya eşleri hiç sebepsiz kapı önüne bırakılmış olsaydı iç alemlerinde nasıl bir fırtına kopardı?
Elbette bu soruları sayfalar dolusu sürdürmek mümkün.
Biz ;imanı için bedel ödemeye alışkın mazlum ve masum bir ümmetin çocuklarıyız. Bedel ödediğimiz için de medeniyet değerlerimiz bizim için canımızdan da malımızdan da çok daha değerlidir. Zulüm, dipcik,zindan,tehdit,şantaj,iftira masallardaki ejderhaya dönüşüp üzerimize alevler püskürtse bile bir saniyelik tereddüt geçirmeyiz. Çünkü Müslüman korkuyu korkutan, ölümü öldüren insandır.
Müslüman, Allah'a teslim olmuş kişidir. Günahkar olabilir ama hain olamaz. Tevekkül sahibidir. Allah'ın rızasını talep etmeden önce Allah'tan razı olmak gerektiğini bilir. Bu nedenle de muhatap olduğu zulüm ve haksızlık karşısında sınava tabi olduğunun bilinci ile hareket eder. Kin ve intikam peşinde koşmaz. Kazandığı zaman şımarmaz. Kendisini zafere ulaştıran Rabbine şükür secdesi yapar. Ben kazandım demez. Allah lütfetti der.
Hiç kimse endişe etmesin. Ne intikam peşindeyiz ne de rövanşist bir tutum sergileyecek değiliz. Kendisini taşlayan Taif halkına beddua değil, kurtuluşları için dua eden bir Rahmet Peygamberi'nin ümmetiyiz. Bu ülkede siyasi düşüncesi,felsefi görüşü, etnik kimliği, mezhebi ne olursa olsun herkes ile barış içinde ve eşit şartlara sahip paydaşlar olarak yaşamaya hazırız. Kimseye bir yaşam biçimi dayatmayı aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Ama hiç kimsenin de bize böylesi bir dayatma yapmasına izin verecek değiliz.
Yazının başlığına gelince ;29 Ekim 2006 yılında Samsun'da düzenlenen Cumhuriyet Balosun'a katılmak üzere gelen ve içeride ‘Başörtülü ‘ şehit ailelerinin olduğunu duyunca içeri girmeyip protesto eden Garnizon Komutanı Tümgeneral'e hitaben yazdığım makalenin başlığıdır.
3 Kasım 2006'da Milli Gazete'de yayımlanan o makalem şöyle bitiyordu :
‘Sayın General !
O törene gelirken giydiğiniz üniforma, bindiğiniz makam arabası,size eşlik eden koruma,şoforluğunuzu yapan Mehmetçik, çoğunluğu başörtülü olan aile fertlerine sahip Anadolu'nun çilekeş vatan evlatlarının alın teri ile kazandıkları paralardan kesilen vergilerle emrinize tahsis edilmiştir.
Başörtülüyü hor görmek sizi yüceltmez. Ve sizin öyle görmeniz de başörtülüyü asla küçültmez….
Bir mekana, orada başörtülü şehit yakını vardır diye girmemek değil, aksine girmek ve o başörtülü şehit anasının elini öpmek yakışır bir komutana….
Gururlanmayın Paşa… Sizden büyük Allah vardır. ‘'
……………………………………………….
El hükmü Lillah'il Vahidül Kahhar !
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder