3 Aralık 2006 Pazar

Melankoli Bir Akşamdan Kalma

Tanıştığımız zaman o da yalnızdı, yada ben öyle zannediyordum. Açıkcası gerçeği bilmek istemiyordum. Ona ayırabileceğim o kadar çok zamanım vardı ki, vaktimi bu konularda düşünerek geçirmek saçma geliyordu. Ciddi konular... Beni yoruyordu.


O’nu tanımak istedim. Rüzgara karşı yürümek gibi olabilirdi belki ama beni ayağa kaldıramayacak derecede güçlü bir etkisi olacağını beklemiyordum. Bunu o da beklemiyordu... Benim ona bu kadar değer
vermem korkutmuştu kendisini. Kendi tabiriydi bu. Korkmuştu... Kendimi lunaparklardaki korku tüneline
benzetmiştim bende. Gülmüştü... Arada yapıyordu bunu. Belki klasik olacak ama gülmesi onu güzelleştiriyordu.

O oluyordum güldüğünde. Ona ait bir oyuncak gibi, mutlu oluyordum... Aptallıktı bu belki. Ama ben
aptallığımla gurur duyacak hale gelmiştim.

O'na anlatmak istedim. Kendimi değil tabiki. Onu, şahsına anlatmak istedim. Kendini bilmesini...
Ne derecede değerli olduğunu görmesi gerekti. Umursamıyordu... Beni, kendisini, etrafını... İstemiyordu
belki yüzgöz olmak bunlarla. Gerçeklere bulaşmak ona acı verebilirdi.

Beraber olduğumuz zaman nereye gittiğimiz, ne yaptığımız önemli değildi. Amacım olmamıştı. "Alın işte bu benim sevgilim" diye bağırasım gelmiyordu. Hırsım yoktu... Bunu o öğretmişti. Bu bir oyun olurdu bazen. kendimizle dalga geçerdik. Ama herzaman birimiz ciddi oluyordu. Arasıra ben, arasıra o...

Ayrıldığımızda ben ciddiydim. Ağladığında o... Giderken ben ciddiydim, dur derken o... Neden onu
bıraktığımı anlamıyordum. Melankoli bir akşamdan kalma düşünceler mi getirmişti beni bu noktaya? bir
türlü duramıyordum...

O dur diyordu, ben gidiyordum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder