Benmerkezcilik günümüzde oldukça yaygın bir durum. Bu yaygınlığı, artık normal bir karakter yapısı olarak kabul edilebilmesine neden oluyor. Ama, benmetrezciliğin bir de hastalık boyutuna ulaşan bir ucu var ki buna “Narsizm” deniyor...
Benmerkezcilik, ister görsel, ister bilişsel, ister duygusal olsun, “empati” nin, yani başkasını anlayabilmenin ve kendine başkasının gözünden bakabilmenin tam karşıtı bir sözcük. Kendinden başkasını düşünmeyerek, farklı bakış açılarına, düşüncelere ve duygulara kayıtsız kalma hali bir anlamda.
Bu kayıtsızlığın biraz daha abartılı yaşanmasına Narsizm deniyor. Narsizm, içinde birçok farklı duygusal ve bilişsel bozukluk da taşımakta.
Bu kişilik bozukluğu; kendini mükemmel görmek, başkalarını düşünmemek, başkaları tarafından yargılanmaya karşı aşırı bir hassasiyet durumu olarak tanımlanıyor.
Aslında ergenlik sürecinde Narsizm, benlik hissinin gelişmesi için gerekli bir durum. Ancak bu sürecin yetişkinlik dönemine yansıması, kesinlikle bir davranış bozukluğu olarak kabul ediliyor.
Sadece kendini düşünmek ve davranışlarının başkalarına olan etkilerini umursamamak bu kişilerin en belirgin özelliği…
Narsistik kişilik bozukluğunun temelinde, kişinin sahip olduğu değerlerin ve gücün abartılması ve gerçek dışı biçimde algılanması yatıyor. Bu tür kişiler kendi hayal dünyalarında kendilerini en başarılı, en değerli, en yetenekli olarak algılıyor ve bu nedenle de olayları, insanları sürekli biçimde kontrol etmeyi kendilerinde hak görüyorlar; her zaman, her durumda dünyanın merkezi olmak istiyorlar.
Özellikle kibirlilik ve gösteriş merakı kişiliklerinin en görünür özelliklerinden biri. Çatışma anlarında veya dikkatlerin üzerinde olmasını istedikleri durumlarda tiyatromsu krizler geçirebiliyor, sahnedeymişçesine “oynayabiliyorlar”.
Temel özelliklerinden bir diğeri de aşırı ilgi beklentileri… Onlar ne olursa ve her ne pahasına olursa olsun ilginin odağı olma gayretiyle yaşıyorlar.
Narsistik kişilerin bir diğer özelliği -biraz çelişik görünse de- özgüven sorunu. Narsistik kişilik bozukluklarında sanılanın aksine ciddi bir özgüven eksikliği bulunuyor. Beğenilmeye büyük ihtiyaç duyduklarından, her türlü eleştiriye anlaşılamaz ve hesaplanamaz bir biçimde tepkiler gösterebiliyor veya ortadan kayboluyor yani kaçabiliyorlar.
Çatışma durumlarında büyük bir öfkeyle saldırıya geçebiliyorlar. Bu çatışmaların sonunda karşılaşabilecekleri başarısızlık ve yenilgiyle baş edemiyorlar. Bu nedenle çatışırken “kazanmak” dışında başka hiç bir şeyi dikkate almıyorlar.
Son derece kıskanç da olan narsistik kişiler, sadece kendi iyilikleri için çalışma eğilimi gösteriyor, sadece kendilerine yararlı olacağını düşündükleri insanlara ilgi duyuyorlar. Başkalarının gereksinimlerine çoğunlukla duyarsız kalıyor ve onları anlamıyorlar. Yani empati yetenekleri hiç yok.
Sabırsızlık en temel özelliklerinden biri… Kendi gibi düşünmeyen insanlara karşı son derece tahammülsüz oluyorlar, çoğunlukla onları dinlemiyor, hatta kimi durumlarda kasıtlı bir biçimde söylenenin tam tersini yapabiliyorlar.
Liderlik etme ya da yöneticilik hevesleri de ayrı bir durum… Bu kişiler, yönetici olduklarında herkesin ve her şeyin kendilerine kayıtsız ve şartsız bağlı olmasını istiyorlar.
Başkalarıyla olan ilişkilerinde son derece dikkatsizler, daha da kötüsü herkesi ve her söyleneni diledikleri ve işlerine geldiği gibi anlıyor, algılıyorlar.
Kendileri ya da çevreleri farkında olmasa da, en büyük korkuları başkalarının onayını kaybetmeleri... Özgüven eksikliği buna neden oluyor. Bu onay ve ilgi kesilirse kendilerini aşağı, çirkin, beceriksiz hissetmeye başlıyorlar ve zaten sallantıda olan özgüvenlerini yitiriyorlar. Kıskançlık ve haset duyguları artıyor.
Bu hastalıkta tedavinin temeli psikoterapi… İleri narsistik kişilik bozukluğu olan hastaların kimi durumlarda yatarak tedavileri gerekiyor. Çünkü hastalığın ilerleyen döneminde kişiler çevreye ve kendilerine zarar vermeye başlayabiliyorlar.
Kaynaklar: (e-psikoloji.forum) (psikolojirehberi.com) psychcentral.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder