Esrarengiz ABD'li
Hep söylerim! Büyük haberler KÜÇÜK bir şekilde araya sıkıştırılır! Günlük hayatın içinde koşuşturan insanlar asla ve kat'a buna dikkat etmezler! Ayrı bir motivasyon ve yayının yapıldığı merkezi iyi tanımak gerekir! Bizim basında hiçbir şey tesadüf olarak sayfalarda yer almaz!
Televizyonlarımız daha o kadar AKIL ürünü olmasa da stratejik yayın yapan ve İsrail'le aynı yaşta olan gazetelerimiz vardır!
İşte okurlar için KÜÇÜK ama TÜRKİYE için BÜYÜK sayılabilecek bir haber daha o gazetenin sütunları arasında kayboldu!
Kimsecikler görmedi! Üstüne gitmedi! Rüzgar gibi geldi geçti!
Haberin kahramanları CHP ve Mustafa Sarıgül'dü!
Sakın Mustafa Bey'i çok önemsediğimi falan sanmayın! Ben onu ittiren ve arkasında yer alan gücü tanımlamaya çalışıyorum!
Türkiye asla kendi haline bırakılacak bir ülke değildir! Bu nedenle hesabı olanlar kesinlikle kenarda durup beklemez!
CHP, Mustafa Bey'in ayağına giderek "Partiyi size getirdik!" dedikten sonra önümüzdeki dönemde kimin ismini sıkça duyacağımız ortaya çıktı!
CHP kendi hür iradesiyle Mustafa Bey'in ayağına gitmedi!
Partiyi kucaklayan GÜCÜN isteğiyle bu gerçekleşti!
Kimdi bu güç?
Mustafa Bey, CHP'yi kendine kattıktan sonra aynı gün kutlamayı BOĞAZ kenarında ünlü bir balık lokantasında yaptı!
Sarıgül'ün yanında CHP'nin AMERİKA'daki MUSEVİ LOBİSİYLE ilişkisini götüren ve çeşitlendiren Faruk Loğoğlu vardı! Hatırlarsınız Loğoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone'ye "Amerika'da muhatap bulamadık!" diye dert yanmasına tepki göstermişti!
Neyse...
Sarıgül ve Loğoğlu o gece çok önemli bir Amerikalı'yı ağırladı! O isim CFR'nin (Council on Foreign Relations) Ortadoğu masası şefiydi! Richard Murphy dünyanın en etkili kuruluşunda 2092 kayıt numarasıyla bulunan eski bir diplomattı!
Harvard'i bitirdi, Cambridge'de doktora yaptı! Baba Bush, Reagan, Clinton ve son olarak da oğul Bush'a Ortadoğu konusunda DANIŞMANLIK yaptı! Özellikle İsrail, Hamas ve PKK konusunda hazırladığı çok özel dosyalarla biliniyordu!
CFR, Bilderberg ve Trilateral Komisyon'la birlikte dünyanın gücünün toplandığı merkezdi!
CFR'nin merkezi New York'tu! Harold Pratt House denilen yerde kuruldu! New York'un göbeğinde yani!
Sarıgül'ü o masaya gönderen bizim son BARON'du! Türkiye'de üç örgüte benim bildiğim TEK ÜYE olan bizim BARON, Bilderberg, Trilateral ve CFR üyesi olduğu için ÜÇ YILDIZLI olarak anılırdı!
Tabii Sarıgül'ün oraya gitmesi kadar karşıdaki insanın taşıdığı GÜCÜN önemi de çok önemliydi!
CFR dediğimiz kurumun kurucularına baktığınızda işin boyutu ortaya çıkıyordu!
Bank of America
Merrill Lynch - (Che nin babasının kurduğu şirket)
Chevron
Exxon
Goldman Sachs
Hess Corporition
JP Morgan Chase & Co
Nasdaq OMX Group...
"Bu kadar mı?" diye sorduğunuz zaman da MUSEVİ dev şirketlerin arkada olduğunu görürsünüz!
Coca Cola'dan Citi Bank'a, Standart Chartered Bank'tan Lazard ailesinin şirketlerine kadar geniş bir yelpaze sınırsız destek verir!
İşte bu devler Türkiye için SAHAYA bizim BARON'un hazırladığı SARIGÜL'ü sürdü! Darbe olmayınca, cuntalar iş yapmayınca, Türkiye hızla Ortadoğu'yu ele geçirince bir isimde anlaşmak durumundaydılar!
Öyle de oldu!
Kemal Bey istemese de razı oldu! Bunu göstermek için de kahvaltı ısmarladı!
Bu tabloya bakınca CHP'nin kimlerle yürüdüğünü anlamak çok daha kolay!
CHP'nin karşı çıktığı ne kadar nokta varsa eksiksiz büyük MUSEVİ sermayesi de onaylıyordu! Hem Türkiye'ye hem bölgeye bakışlarında inanılmaz benzerlik vardı!
Tabii bunu çok kişi bilmez! Dediğim gibi gazeteler yazmazsa nereden bilecekler!
İşte CHP ve Sarıgül'ü yanına alan güçler şimdi açıktan gelmeye başladı!
Amerika'da yaşayan ünlü bir TÜRK işadamı da her yerde "Ülkeyi bunlardan kurtarın!" diye feryat ediyor ve bu güçle Sarıgül'ü buluşturuyordu!
Türkiye, Türkler'e bırakılmayacak kadar önemli bir ülkeydi!
Bu nedenle Sarıgül, 3 saat Murphy'le görüşüyordu!
Konu Ortadoğu, haliyle Türkiye idi!
Ve "Türkiye'yi Türklerden kurtarmak" da galiba toplantının ana konusuydu!
Öyle ya!
İsmini sıraladığım güçler hiç BİZİ BİZE bırakamadı!
Şimdi CHP'ye gönülden bağlı olanların düşünmesi gerekmez mi!
Partilerinin aslında DIŞARIDAN yönetildiği akıllarına gelmez mi?
"Deniz Bey'i götüren, Kemal Bey'i getiren güç şimdi de Sarıgül'ü mü sahneye çıkarıyor?" diye sormaz mı!
Ben soranı görmedim!
Herkes DUYGUYLA, ÖFKEYLE oturup kalkıyor! Ve asıl konuşulması gereken gerçeklerin üzeri örtülüyor!
Bu da sadece bizim buralarda oluyor!
Garip değil mi?
"Cumhuriyet'i böyle mi koruyacağız?" diye sormadan edemiyorum!
* * *
CASUS VE YALI!
Geçtiğimiz hafta AHABER'de Bekir Hazar'la yaptığımız programda efsanevi İngiliz casus Kim Philby'nin anılarında "Boğaz'daki KIRMIZI YALI'da sık sık kaldığını söyler" demiştim!
Tırnakçı Çürüksulu Yalısı, Muharrem Nuri Birgi'den sonra Selahattin Beyazıt'a geçmişti! Ve Kırmızı Yalı olarak bilinirdi!
Bu sözleri söyledikten sonra eski bir dostum arayıp şunları söyledi:
Kim Philby, Çürüksulu Yalısı'nda kalmış olabilir! Bilmiyorum. Ama ünlü İngiliz casus, asıl Münevver Ayaşlı'nın Beyberbeyi'ndeki yalısında kaldı! Yalıyı mobilyalı olarak kiraladı! Hem de 700 liraya! 1946'da bu çok büyük paraydı!
Münevver Hanım da yalıyı terk edip 60 liraya KÖŞK'e geçti! Kim Philby'nin İstanbul'daki en yakın arkadaşı Milli Takım'ın ilk golünü atan Fenerbahçeli futbolcu Zeki Rıza Sporel'di! Onunla sık sık Moda Deniz Kulübü'nde buluşurdu!
Münevver Hanım, MASON Sadullah Paşa'nın oğlu Nusret Ayaşlı'nın eşidir!
Ankara'daki EBENBOĞA Havalimanı, Sadullah Paşa'nın kayınpederinin uçsuz bucaksız arazisinin üzerine yapılmıştır...
Kim Philby için "yakışıklı, nazik, şık ve zarif!" tanımı yapan Münevver Hanım'ın yalısı da kırmızı renkliydi! Ama "Kırmızı Yalı" olarak anılmazdı...
Ayrıca İngiliz istihbaratının önemli ismi ve James Bond'un yaratıcısı Ian Fleming de Boğaz'da Kalkavanlar'ın yalısında kalırdı...
Dostumu dinleyince "BOĞAZ'da kimin eli kimin cebinde belli değil!" diye düşündüm...
Haksız mıyım!
Ergün Diler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder