6 Ağustos 2013 Salı

Mezunlar için Dershane Seçimi

Dershane gerekli midir
Bu yazı mezun iken, ve 12. sınıf iken yaptığım dershane seçimlerim üzerine, mezun olmasan da okuyabilirsin. 

Mezuna kalınca en önce hayat düzeniniz değişir.
Bu yazıda, önceki Dershane Gerekli Mi? yazısının mezun versiyonunu konuşacağız.

Öncelikle bu sene 12'ye geçen arkadaşım, aklında mezuna kalmak gibi bir düşünce varsa ihtimal vermeden 'kesinlikle yanlış yoldasın' diyorum. Mezuna Kalmanın İyi ve Kötü Yanları'nı bir oku. Fikrini değiştirir umarım.

Bir mezun için şu zamanlarda hafiften 'dershane seçimi' düşünceleri yankılanır. Ben sana şu dershaneye gitme buna git demeyeceğim, desem bile ilden ile değişiyor be dershaneler. Şu ilin A'sı bu ilin B'si iyi o yüzden öncelikle yapman gereken; dershane seçmek. Eğer dershaneye gideceksen tabi, gerekli olup olmaması konusunu şurada uzun uzun konuşmuştuk. O yüzden bu yazımda sana şu seçimde yardımcı olacağını düşündüğüm hikayemi anlatacağım.

  
Dershaneyi nasıl seçeceğim, sen nasıl yaptın?
Dershaneye kesin gideceğim diyorsan burada sana birkaç fikir vereceğim. Yorumlarda; yazılarda kendi yaptıklarımı da anlatmamı istiyorsunuz, bu sefer anlatıyorum o zaman, dinlerken bu konuda sağlam bir fikir edinirsin umarım. 12. sınıfta K dershanesine gittim. Bana pek bir şey katmadı, o çoğu dershanede olan 'çok konuşan, çok çalışkan öğrenci ile çok ilgilenilir' fasa fisosu orada da vardı, ilk sınıfta olsam bile pek bir şey görmedim hocalarımdan sağolsun. Hocalarla aramda hiçbir şey yoktu diyemem ama, bir ton para vardı evet, hehe :)

Pek bir şey katmadı yani anlayacağın o dershane bana. Mezuna kalınca yine dershane seçimi konusu gündeme geldi. Burada gidebileceğim K, L, M dershaneleri var. M zaten iflas etmek üzereydi o yüzden iki seçeneğim kalıyordu. K dershanesine gideyim dedim yine, çünkü M'den biraz uzaktım, evet yol olarak. ve K'ya gittim. Bak şimdi sen. Gider gitmez hocalar "Vay Hakan!!" falan dedi. Ama kayda gitmedim bak sadece durumu nasıl dershanenin diye gittim baktım, tamam açıkça söylüyorum onları sorguya gittim :)

Şimdi, bu dershane öyle bir dershane idi ki, sana haftada 40'ar dakikadan 3 birebir veriyor. E toplasan 5 sayısal dersin var. 3üne aldın, diğer 2si kalacak. Öbür hafta yine ikisi derken olmayacak. Dedim bari 5 yapın, hoca eksik dediler, onun yerine hocalar 4-5 gibi dersten çıkıyor 7'ye kadar buradalar o zaman sorarsın dediler. Dersime girecek hoca da tam oradaydı. Rehber hocanın dediğini ona ilettim; böyle yapsam 7'ye kadar sorumu çözer misiniz dedim? Dershane Açığı No.1 : Ben ne duracağım burada, dersim bittiyse giderim. Aynen böyle dedi. Geçen sene gittiğim dershane bu, daha kayıda değil, durumlarını yoklamaya gitmişken böyle bir tepki aldım.

Rehber hoca bu olaydan sonra ikna edemedi tabi. Götürdü beni dershane kurucusunun odasına. Oturdum, biraz sonra o geldi. Ona da aynı sorular... Dedim yine hoca sayısını arttırın o zaman, cevap; Herkes daha fazla para verir o zaman 100 lira için bile diğer dershanelere giden var?(uh :)) Dershane Açığı No.2: Onun yerine ben sana 2 birebir daha fazla koyayım her hafta, sen de 2 yerine 3 milyar öde.  O anda kendimi tebrik ettiğim bir açık daha buldum ve dedim; Herkes 5 birebir alırsa hocaların nasıl vakti kalacak? Düşünsene adam hoca almıyor, sana 2 birebir fazla veriyor, ona 2 birebir fazla veriyor. Böyle böyle hocaların da vakti kalmayacak ki o zaman başkasına birebir veremez hale gelecekler, çünkü hoca sayısını sabit tutuyor akıllı kurucumuz. Buradan da anlıyoruz ki mesele para.

Para meselesini fark edince biraz daha üsteledim. Dershanenin açığını bulmaya çalıştım, tabi asıl amacım kendi sorularımı sormak, bana uygun ortamı yaratabileceklerini(?) görmek. Hep senin aklına takılan o soruları ben karşımdaki dershane sahibine sordum. Dedim ki adam kayırıyorsunuz, herkes aynı parayı veriyor ama daha çok konuşanla, daha çok çalışanla daha çok ilgileniliyor. Bizde geçen sene D vardı, herkes 3 birebir alırken o bir sürü birebir alabiliyordu. Evet bunu onun yüzüne söyledim.

 Ben devam edince kurucumuz en büyük açığı verdi. Aynen aktarıyorum: Bak, seninle açık konuşayım. Benim için ne dershane birinciliğinin ne ilçe ne de il birinciliğinin önemi var. Benim için Türkiye derecesinin önemi var, o bana 100 milyarlık reklamdan daha çok para kazandırıyor.

Bu laflardan sonra ve rehber hocasının demin 25 kere tekrar ettiği 'Bencilsin oğlum sen'(3 birebiri 5 yapın deyince bu etiketi yedim :D) laflarından sonra, hele bir de kayıt için değil de durum yoklamak için geldiğimi de hesaba katınca ben bu dershaneye gitmekten vazgeçtim. Evet, bak görüyor musun o girişte Hoşgeldiiin deyip elini sıkan dershane bir yarım saat sonra dipteki kara yüzünü nasıl yüzeye çıkarıyor, seni öğrenci değil de eli kalem tutan bir cüzdan olarak görüyor. O yüzden gitmeyi düşündüğün dershaneyi mutlaka kayıt öncesi ziyaret et, girişte güleryüz görürsün ama gerçekten sana istediğini verebilecek mi? bunu sorup soruşturarak öğrenebilirsin ancak.

Sonra da L dershanesine gittim. Girişte bir hocayı 1 saat boyunca soru yağmuruna tuttum. Dedim ki ben o afişe astığınız çocuklardan olmak istiyorum desem ne yaparsınız :) Öyle de güveniyordum kendime, mezuna kalmışım ya, demiştim mezuna kalmak için o özgüveni kendinize aşılamalısınız. Yani ben 48 binden ilk 5 bine giremeyeceğime inanmasam o gün, mezuna kalmazdım. Madem mezunuz hedefimizi de büyütelim düşüncesi doğru bir düşünce :) Hoca birçok soruma tatminkâr cevap verince, diğer dershaneden de pardon 'para bankası'ndan da bencil lafını yüklenince bu dershaneye gitmeye karar verdim, evet işte böyle oldu dershane hikayem. Kendimi anlattım bu sefer, umarım sıkılmamışsındır :)

İyi çalışmalar :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder