Dar sokaklardan geçerek bir Diyarbakır konağının önüne varıyoruz. Sokağa atılmış bir kaç sandalyeden oluşan sokak kahvehanesinde gençler ayakta aralarında sohbet ediyorlar. Kulağıma Cahit Sıtkı Tarancı adı çalınıyor. Doğrusu bunca yıldır içinde Cahit Sıtkı adı geçen bir sohbete tanık olmamıştım. Dikkatimi çekiyor. Konağın bahçesinde bizi usta Cahit Sıtkı şiirleriyle karşılıyor... Evet! Diyarbakır'dayız... Unutulan, bilinmeyen Diyarbakır'da... Şehrin unutulan binlerce yıllık gizemlerini, ninelerimizin eski sandıklarından, sur diplerinden, dehlizlerden, Diyarbakır küçelerinden bulup çıkarıp sizinle paylaşacağız... Haydi! Atlayın uçan halıya... Uçalım 1001 gece masallarının sayfalarına...
Sen doğmana bak güzel gün
Gözümü alan aydınlık
Dağlar seninle heybetli
Ovalar seninle sonsuz.
Şükür sayabildiğime
Şehrimin bacalarını
Duası anacığımın
Her bacada duman gerek.
Bir neşedir ağaçlarda
Yaprak yaprak ışıldayan
Uçan kuşa güle güle
Gönlüm kanatlarındadır.
Artık ayırd ediyorum
Fabrikayı mezardan
Meydan şimdi meydan oldu
Yollar şimdi yola benzer.
Kulak ver ne musikidir
Her doğan günle beraber
Şehirden gelen uğultu
Dinlemeye doyamadığım.
Dilerim ulu Tanrı’dan
Bu mübarek sabah vakti
Okula giden çocuğa
Zihin açıklığı versin.
İşçisine memuruna
Cümlesine cesaret sabır
Açılan pencerelere
Kalkan kepeneklere selam.
Sen doğmana bak güzel gün
Gözümü alan aydınlık
Trenler seninle gider
Vapurlar seninle gelir
Senden her beklediğimiz... Cahit Sıtkı Tarancı - Diyarbakır 1910 - Viyana 1956
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder