20 Ekim 2008 Pazartesi

Uzungöl


Uzungöle vardığımızda gece geç saatti. İnanılmaz bir yağmur ve soğuk vardı. Bu yüzden ilk başta biraz korktum. Ya ertesi günde hava böyle olursa diye. Neyseki geç saat olmasına rağmen otelde ikram ettikleri nefis çay ve otel çalışanlarının keyifli sohbetleri beni bu düşüncelerden sıyırdı. İlk başta programda Uzungölde konaklama yoktu. Ama ertesi gün hava açıp, güneş çıkınca iyiki buraya gelip kalmışız dedim. Uzungölde yanyana sıralanan oteller,  hediyelik eşya dükkanları ve gölün kenarındaki koskocaman beton cami'ye rağmen doğa çok güzel. Akan derenin gürül gürül sesi ve gölün durgunluğu insana ayrı bir huzur veriyor. Derenin iki yanında yürüyüş yolları var. Gölün üst taraflarında da iki set gölü daha var. Yolda birçok alabalık tesisi ve lokantası da mevcut. Bu yol Demirkapı (Haldizen) yaylasına çıkıyor. Yol çok bozuk olduğu için arabayla çıkmak çok zor. Bu yüzden biz yaylaya kadar çıkmak yerine köylerden birinde kısa bir mola vermeyi tercih ettik. Yemyeşil otlarda yuvarlanıp o mis gibi havayı içimize çekmek çok keyifliydi. Köydeki bir dedenin ikram ettiği armutlarda üstüne tatlımız oldu. Günümüzü burada geçirip göl kenarında güzel bir kahve içtikten sonra son durağımıza doğru yola çıktık.
Nerede kaldık: İnan Kardeşler en eski konaklama tesislerinden biri. Tesis ahşap bungalovlardan oluşuyor. Odalar sıcak ve temiz. Çalışanları çok hoş sohbet ve sevimli. Hatta yediğimiz en iyi muhlama'yı (mıhlama) sabah kahvaltısında burada yedik. (0.462.656 60 21)

Ne alınır: 
Hediyelik eşya dükkanlarında daha çok ahşap ürünler satılıyor. Heryerde görebileceğiniz ürünlerden pek farkı yok. Ama çay kolonyasının kokusu değişik. Denemek için alınabilir. (Bu arada beşinci fotoğrafta bize armut ikram eden dedeyi görebilirsiniz)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder