İkinci günümüzde sabah 7 gibi kalkıp sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra kumanyalarımızı hazırlayıp Kavron'a gitmek için yola çıktık. Kazım Koyuncu ve Fuat Saka'dan şarkılar eşliğinde güle oynaya aşağı Kavron'a vardık. Aşağı Kavronda küçük bir köy var. Konaklama imkan yok. Tırmanışa başlamadan önce girebileceğiniz tuvaletler de inanılmaz pis. (Ben anca burnuma kağıt tıkayarak girebildim) Köy meydanında kahvenin önünde arabamızı park edip, yukarı Kavrona tırmanmak için hazırlıklara başladık. (Yukarı kavron yaylası kaçkar dağına tırmanış yapacak dağcıların ilk kamp yeri) Tepelerde oldukça kar vardı ve 2200'den 2900 mt.'ye çıkacağımız için gözüm korkmadı değil ama yine de sırt çantalarımızı yüklenip tırmanışa geçtik. (2007 yılında köye düşen çığ 50 evin karlar altında kalmasına ve büyük maddi hasara yol açmış). Oldukça dik bir yamaçtan yarım saatlik bir tırmanıştan sonra karar noktasına vardık. (karar noktasında isteyen devam etmekten vazgeçip köye dönebiliyor) Tırmanışın dikliği ve çantamın ağırlığı yüzünden çok zorlandığım için geri dönmeye yada orada oturup beklemeye karar verdim ama rehberimiz Celal havanın karlı olması ve sis basma ihtimalinden dolayı buna izin vermedi. Açıkçası bu kadar zorlanabileceğimi düşünmemiştim ama mecburiyetten (daha doğrusu karda kaybolma ve bulunamama korkumdan) devam etmeye karar verdim. Celal'de çantamı alınca bir nebze rahatladım ama ne yalan söyleyeyim kar, kayalık arazi ve yorgunluk yürümeyi iyice zorlaştırdığı için attığım her adım bana işkence oldu. Elimdeki eşyaların çoğunu da oraya buraya attım dönüşte nasıl olsa bulurum, bulamasam da canım sağolsun diye. Kısa dinlenme molaları vererek (ekibin en sonunda olup, anca yetiştiğim için bu molalardan pek nasiplenemesem de) yaklaşık 3.5 saatlik bir yürüyüşün ardından Kavron zirveye ulaştık. İlk başta yorgunluk ve açlıktan çevreye hiç bakamadım. İlk yaptığım iş bir kayanın üzerine tünemek ve kumanyamı yemek oldu. Biraz dinlendikten sonra buranın ne kadar güzel olduğunu fark ettim. (hatta iyi ki çıkmışım bile dedim) Yukarı Kavron bir buzul vadisi ve biri küçük biri büyük olmak üzere iki tane de buzul gölüne sahip. Yaz aylarında yapılan tırmanışlarda göle girenler bile oluyormuş. Manzara gerçekten muhteşemdi. 45 dakikalık bir moladan sonra dönüş için yola çıktık. Dinlendiğimiz ve en azından tırmanmayacağımız için dönüşün daha kolay olacağını düşünürken yanıldığımızı anladık. Güneş çıkıp karların çoğu eridiği için her yer çamur olmuştu ve dik yamaçlardan inmek tehlikeli bir hal almıştı. Bu yüzden sekiz kişi elele tutuşup zincir kurarak inmek zorunda kaldık. Bir iki kere kayıp düşsek de dik yamaçları az hasarla atlatıp 2-2.5 saatlik bir yürüyüşten sonra karar noktasına vardık.
28 Ekim 2008 Salı
Kavron (Kavrun) Yaylası
İkinci günümüzde sabah 7 gibi kalkıp sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra kumanyalarımızı hazırlayıp Kavron'a gitmek için yola çıktık. Kazım Koyuncu ve Fuat Saka'dan şarkılar eşliğinde güle oynaya aşağı Kavron'a vardık. Aşağı Kavronda küçük bir köy var. Konaklama imkan yok. Tırmanışa başlamadan önce girebileceğiniz tuvaletler de inanılmaz pis. (Ben anca burnuma kağıt tıkayarak girebildim) Köy meydanında kahvenin önünde arabamızı park edip, yukarı Kavrona tırmanmak için hazırlıklara başladık. (Yukarı kavron yaylası kaçkar dağına tırmanış yapacak dağcıların ilk kamp yeri) Tepelerde oldukça kar vardı ve 2200'den 2900 mt.'ye çıkacağımız için gözüm korkmadı değil ama yine de sırt çantalarımızı yüklenip tırmanışa geçtik. (2007 yılında köye düşen çığ 50 evin karlar altında kalmasına ve büyük maddi hasara yol açmış). Oldukça dik bir yamaçtan yarım saatlik bir tırmanıştan sonra karar noktasına vardık. (karar noktasında isteyen devam etmekten vazgeçip köye dönebiliyor) Tırmanışın dikliği ve çantamın ağırlığı yüzünden çok zorlandığım için geri dönmeye yada orada oturup beklemeye karar verdim ama rehberimiz Celal havanın karlı olması ve sis basma ihtimalinden dolayı buna izin vermedi. Açıkçası bu kadar zorlanabileceğimi düşünmemiştim ama mecburiyetten (daha doğrusu karda kaybolma ve bulunamama korkumdan) devam etmeye karar verdim. Celal'de çantamı alınca bir nebze rahatladım ama ne yalan söyleyeyim kar, kayalık arazi ve yorgunluk yürümeyi iyice zorlaştırdığı için attığım her adım bana işkence oldu. Elimdeki eşyaların çoğunu da oraya buraya attım dönüşte nasıl olsa bulurum, bulamasam da canım sağolsun diye. Kısa dinlenme molaları vererek (ekibin en sonunda olup, anca yetiştiğim için bu molalardan pek nasiplenemesem de) yaklaşık 3.5 saatlik bir yürüyüşün ardından Kavron zirveye ulaştık. İlk başta yorgunluk ve açlıktan çevreye hiç bakamadım. İlk yaptığım iş bir kayanın üzerine tünemek ve kumanyamı yemek oldu. Biraz dinlendikten sonra buranın ne kadar güzel olduğunu fark ettim. (hatta iyi ki çıkmışım bile dedim) Yukarı Kavron bir buzul vadisi ve biri küçük biri büyük olmak üzere iki tane de buzul gölüne sahip. Yaz aylarında yapılan tırmanışlarda göle girenler bile oluyormuş. Manzara gerçekten muhteşemdi. 45 dakikalık bir moladan sonra dönüş için yola çıktık. Dinlendiğimiz ve en azından tırmanmayacağımız için dönüşün daha kolay olacağını düşünürken yanıldığımızı anladık. Güneş çıkıp karların çoğu eridiği için her yer çamur olmuştu ve dik yamaçlardan inmek tehlikeli bir hal almıştı. Bu yüzden sekiz kişi elele tutuşup zincir kurarak inmek zorunda kaldık. Bir iki kere kayıp düşsek de dik yamaçları az hasarla atlatıp 2-2.5 saatlik bir yürüyüşten sonra karar noktasına vardık.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder