27 Temmuz 2007 Cuma

Fethiye, Dalyan, Ölüdeniz

Cennet ülkemizin güzelliklerini gezmek, görmek ve sizinle paylaşmak için çıktığımız antik Likya kıyılarındaki gezimizin Fethiye etabına, Ölüdeniz yakınlarında, Babadağ eteklerindeki otelimize yerleşerek başlıyoruz. Otelimizin havuzunun serin sularına dalarak rahatlıyoruz. Akşam Babadağ'dan esen serin ve tatlı bir rüzgar bizi karşılıyor. Dağ çiçeklerinin ve çamların güzel kokularını ve tertemiz dağ havasını içimize çekiyoruz. Ağustos böceklerinin seslerini dinleyerek uykuya dalıyoruz. Güzel bir uykudan sonra sabah kuş sesleri ve tertemiz dağ havası ile uyanıyoruz. Mükellef bir kahvaltı bizi bekliyor.

Ölüdeniz

Kahvaltıdan sonra çevre gezilerimize Ölüdeniz'den başlıyoruz. Ölüdeniz'de yamaç paraşütü (paragliding) yapılıyor. Yapılıyor ama şimdi vaktimiz yok. Hem ben sordum sabah erkenden oluyormuş bu... Biz geciktik tabii... Neyse, sonra geliriz biz...

Kayaköy

Kayaköy'ün terkedilmiş harika evleri olağanüstü bir mimari ve geleneksel bir tarzda yapılmış. Evler bozulsa da sahipleri sanki biraz önce gitmişler gibi bir havası var. Burada yaşıyan bir ailenin yerinde ayran içiyoruz. Biraz da sohbet ediyoruz:
- Bu yan taraf da sizin mi?
- Hayır kardeşimin.
- E sizinmiş işte.
- Ayrı.
- Nesi ayrı?
- Cebimiz ayrı...

Dalyan





Dalyan'dan bindiğimiz bir tekne ile Köyceğiz gölüne doğru demir alıyoruz. Denizi Köyceğiz gölüne bağlayan dar kanallardan geçiyoruz. Allahım bu kadar güzel bir mavilik mi olur... Meşhur çamur banyosundan sonra Köyceğiz gölünün tatlı sularında kalan çamurumuzu atıyoruz.





Dalyan'ı Köyceğiz gölüne bağlayan dar su yolunun deniz tarafındaki iki tarafında meşhur caretta caretta kaplumbağalarının yaşadığı ve yumurtladığı İztuzu plajı uzanıyor. Burada sanki keşfedilmemiş bir Afrika sahili havası var. Kendimi Afrika sahiline denizden çıkan kaşiflere benzetiyorum. Ama biraz ilerde bizi kaynatıp yemek isteyen yerlilerle değil soğuk içecekleri ve sıcak yemekleriyle bambulardan yapılmış bir kafeterya karşılıyor. Uçsuz bucaksız gibi görünen geniş plajın daha vahşi görünümlü bölgelerinden su yolunun hemen yanında hem denize hem iç kısma bakan dar kumsalın sığ sularına uzanıp keyif yapıyoruz. Caretta carettaların bölgeleri işaretlenmiş ve ayrılmış. Oralara basmıyoruz.



Fethiye

Fethiye'ye denizden yaklaşırken bizi Şövalye adasındaki güzel çiçekli bahçeli villalar, harikulade bir hava ve kendisi de bir antik şehir olan Fethiye'nin üzerine kurulu olduğu antik Likya şehri Telmessos'un harabeleri ve hemen arkadaki yamaçtaki Amyntas kaya mezarları karşılıyor. Telmessos Karya sınırındaki son büyük Likya liman şehri.







Fethiye'den bahsedip de şehit pilot Yüzbaşı Fethi Bey'den bahsetmemek olmaz. Ayazpaşalı Tayyareci Fethi Bey, yardımcısı Sadık Bey'le birlikte 8 Şubat 1914'de Muavenet-i Milliye adlı uçakları ile Konya, Ulukışla, Adana, Humus ve Şam üzerinden İstanbul-İskenderiye uçuşuna başlarlar. Ancak uçakları 28 Şubat 1914'de Şam'ın Taberiye ilçesi yakınlarında düşerek Türk havacılık tarihinin ilk şehitleri arasında yer alırlar. Mezarları Şam'daki Salahattin Eyyubi Türbesi'ndedir. Havacılığın ilk yıllarında böyle önemli bir uçuşun hedefine varamadan acı bir sonla bitmesi bütün ülkede büyük bir etki ve üzüntü yaratır.

Hatta Behçet Kemal Çağlar, Tayyareci Fethi Bey için şu dizeleri yazar:

"Aslan uçtu" diye söylenir methi;
Bu kutsal toprağın çocuğu Fethi..
Kahrolur darbanla elbet her zeman
Olursa bakış yan ve maksat eğri;
Bak; Fethiye oldu sayende Meğri,
Kartalım! gölgende hürdür bu vatan."

Bu olay üzerine o tarihe kadar Meğri olarak anılan kasabaya Fethiye adı verilir. Tayyareci Fethi Bey'in anısına, Fethiye'de, antik tiyatronun hemen karşısındaki parkta 10 metre yüksekliğinde büyük bir anıt vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder