15 Ekim 2010 Cuma

İznik Çinisi





İznik'de  birçok çini atölyesi bulunuyor. Bu atölyelerin çoğu aile işletmesi ve ailenin tüm kadınları el birliği ile çini yapıyorlar. Benim ziyaret ettiğim yerde son derece yoğun bir çalışma vardı ve yurt dışına sipariş yetiştirilmeye çalışılıyordu. İznik'e gittiğinizde bu atölyeleri ziyaret edebilir hatta onlarla beraber çini yapabilirsiniz...

Çini Sanatının Tarihi:
Türk Çini Sanatının tarihi ilk müslüman Türk devletlerinden Karahanlılar'a kadar dayanmaktadır. Bu da çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.
Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkca kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti'nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.
XV-XVII yüzyıllar arasında Osmanlı mimarisinde İznik Çinisi önemli bir dekoratif unsur olarak kullanılmış ve büyük bir gelişme göstermiştir. Çini, cami, mescit, medrese, imaret, hamam, saray, köşk, çeşme, sebil, kütüphane gibi çeşitli eserlerde geniş bir kullanma sahası bulmuştur. Türk mimarisinde ve süsleme sanatlarında çininin yeri büyüktür. Binanın ihtişamı ve güzelliği süslemeleri ile önem kazanır. Süsleme unsurları o yapının sanat değerini ve estetik güzelliğini arttırarak kalıcı olmasını sağlar.
Kısacası XV. XVI ve XVII. yüzyıllarda yapılan başlıca yapıları süsleyen, desen, renk ve teknik bakımdan eşsiz güzellikteki duvar çinileri hep İznik çini fırınlarından çıktığı gibi birçoğu Avrupa ve Amerika müze ve koleksiyonlarının en değerli eşyaları arasında yer alan göz kamaştırıcı güzellikteki tabak, kase, fincan, kandil ve maşrapalar da yine İznik fırınlarında yapılmıştır.
XVI. yüzyılda İznik çinileri renk, kompozisyon, motif, teknik ve kalite yönünden tüm dünyanın beğenisini kazanmış ve ayrıcalıklı bir üne kavuşmuştur. İznik çinileri müthiş bir ritme ve çeşitliliğe sahiptir. İnanılmaz derecede bol çeşit ve kompozisyonların uygulandığı İznik çinilerinin tam bir desen repertuvarını çıkarmak imkansızdır. Teknik üstünlüklerinin yan ısıra, İznikli ustaların asıl etkileyici tarafları desen oluşturmadaki yaratıcı güçleridir.
1648 yılında Şam'a giderken İznik'e uğrayan ve İznik'i gezen ünlü seyyah Evliya Çelebi İznik'te büyük bir çarşı ve çini fırınları bulunduğuna işaret eder ve şöyle der: "Burada insanı hayretler içerisinde bırakan bukalemun (çok renkli) nakışlı öyle çiniler işlenir ki, tarifinden dil acizdir."
XVII. yüzyılın sonlarından itibaren İznik çini sanayi ve tekniğinde duraklama dönemi başladı. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu'nda siyasi ve askeri otorite boşluğunun ortaya çıkması ve ekonomik bir krizin yaşanmasına paralel olarak sarayın mimari faaliyetleri ve tezyin işleri de azaldı. Dolayısıyla sarayın İznik çini yapımcıları üzerindeki himayesi de kayboldu Böylece İznik çini sanatı eski parlak dönemini kaybetti.

İznik Çinisinin Yeniden Doğuşu:
300 yıl aradan sonra 1985'de Faik KIRIMLI Usta, İstanbul'dan İznik'e gelerek Eşref EROĞLU ile birlikte bir atölye kurmuştur. Daha sonraki yıllarda Rasih KOCAMAN, İznik çiniciliğine duyduğu ilgi ve istekle İznik'te kendi atölyesini faaliyete geçirmiştir. Bu atölyelerde İznik klasik çinilerinin üretimine yeniden başlanmıştır. Akademik, teknolojik ve kültürel destekli İznik Çini ve Keramik araştırmaları için ilk adım 1993'de atıldı ve İznik Eğitim ve Öğrenim Vakfı çatısı altında "İznik Çini-Seramik Araştırma Merkezi" adıyla bir merkez kuruldu. Böylece İznik çiniciliği bu vakfın kurulmasıyla yeniden gün ışığına çıktı ve canlanmaya başladı. Hem de 300 yıl toprağın altında kalmasına rağmen renklerinden, kalitesinden hiçbir şey kaybetmemiş olarak.
XV. ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı Türk Medeniyet Sanatı'nın zirvelerinden biri olan İznik çinisinin camilerimizde, saraylarımızda, Türk ve dünya müzelerinde mevcut örnekleri hala hayranlıkla izleniyor.
Ayrıca İznik'te Uludağ Üniversitesi'ne bağlı olarak 1995 yılında "İznik Meslek Yüksekokulu" açıldı ve 1995-96 eğitim ve öğretim yılında "Çini İşletmeciliği Programı" ile eğitim ve öğretime başlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder