Güzel insanlar ülkesiSofya’dan sonra ikinci eski Doğu Avrupa ülkesi durağım Letonya’nın başkenti Riga oldu. Genel gözlemim Sofya ne kadar doğulu ise Riga o kadar batılı idi. Riga Sofya’ya göre çok daha gelişmis ve herhangi bir Batı Avrupa ülkesi kentinden de hiç bir farkı kalmamış. AB niçin çok rahat bir şekilde Letonya’yı sınırlarına katıyor, görünce anlıyorsunuz.
Letonya’nın ne endüstrisi var ki bu kadar gelişmiş diyeceksiniz. Şunu belirtmekte fayda var: kısa bir süre içerisinde ancak şehir merkezini ve turistik alanları dolaşabilirsiniz ve bu alanlardaki insan ve mekan gozlemlerinden yola çıkarak genellemeler yaparsınız. Benimki de öyle, yani çok basit gozlemlere dayalı genellemeler.
Şehrin “old town” diye tabir edilen katedrallerin bulunduğu tarihi bolümü baştan sona eski doku korunarak yenilenmiş, türlü türlü restorantlar ve barlar burayı şehrin eğlence merkezi yapmış. Şehirde tek merkez olması, oranın her yönüyle çok iyi bir şekilde sunulmasına yol açıyor herhalde. Bizde Eminönü Sultanahmet bölgesi İstanbul’daki pek çok merkezden sadece biri ve dolayısıyla Riga’da Old town’a gsterilen ilgi bizim ‘old town’a gosterilmemiş. Büyük harflerle mi söyleyelim bilmiyorum. Eminonu-Sultanahmet bölgesi sadece ve sadece turistik bolge olarak pazarlanmali, bçlgedeki turizmle alakali olmayan sektorler başka yere taşınmalı.
Letonya’nın nüfusunun 2,5 milyon civarında olduğunu söyleyelim. Küçük bir Baltık ülkesi. Hangi endüstriler gelişmis bilmiyorum. Orman ürünleri ihracatı ve transit taşimacılıktan gelirleri olduğunu biliyorum ama. Riga’nın nüfusu 800 bin.
Gençler ülkeyi terk etmiş, yaşlılar çogunlukta. Umutsuzluk hakim. Politikacılardan bıkkınlık var. İmza toplayıp İsveç’e başvurmuşlar, bizi sınırlarına kat diye. Halk politikacıların AB’den gelen fonları cebe indirdiklerine inanıyor.
Umutsuzluk hakim ama sokaklarda gördüğünüz lüks otomobil sayısı inanılmaz. Kötü araba yok. (Tabi ki fiyatlar türkiye’nin yarısı). Çok kötü veya vasat evlerde yaşıyorlar ama banka kredisi yardımıyla pahalı arabalara sahipler. Henüz kapitalizme adapte olamamışlar, nasıl harcayacaklarını bilmiyorlar. Gösteriş merakı yüksek veyahut geçmişin acısını çıkartıyorlar. Tabi bunun sonucu da GSHY’nin % 15’I oranında cari açık. Biz % 5’i gördüğümüzde “eyvah kriz kapıda” diye korkarız, onlar % 15’te. Sonuçta kriz ezdi geçti.
Donelim Riga’ya.
Kent merkezi çok temiz. Pekçok eski bina yeniden yapılıyor. Tabi bunlar çok pahalı. Orta sınıfın oturduğu evler eski ve dokük. Binalar boyasız ve kotü görünüyor. Buna karşın sokaklarda lüks araba saltanatı var. Jipler burda da çok moda.
Insanların eğitim seviyesi çok yüksek. Nazik ve temizler. Nufusun % 30’u rus. Letonya bağımsızlığinı kazandıktan sonra letonyalıların Rusya'ya olan öfkelerinin sonucu olarak ruslar bugun ayrımcılığa tabi tutuluyor. Okullarda letonya dili okutuluyor. Rusça ve ruslar yok sayılıyor. Letonyalılar letonyalı çalıştırmayı tercih ediyor.
Para birimi poundla birebir. Harcamalarınızı ona göre yapın.
‘Double café’ Starbucks benzeri bir café zinciri. Her köşebaşında var. Benim hoşuma gitti. Letonyalılar ise Starbucks niçin kendi ülkelerine gelmiyor diye üzülüyor!
“Skyline bar” sehrin merkezindeki Reval Hotel’in 26. katinda. Gidilmesi, görülmesi, eğlenilmesi gereken bir yer. Riga’yı tepeden görmek için de ideal bir yer. Ortamı iyi. Garsonlari sıcak. Kokteyl fiyatları gayet makul. Cuma cumartesi geceleri club’a donüşüyor. Pencere kenarında yer kapmak biraz zor:)
Il Patio iyi bir Italyan restoranı. Onerilir. Fakat üç tane Il Patio var, hangisine denk gelirseniz artık. Daha kaliteli bir yer için
Pomodoro önerilir.
Riga’da old town’daki hint restorantina gitmeyin. Meşhur olan bi tane zaten, adını hatırlamıyorum ama. Ne garsonlarını ne de restorantın kendisini sevdim. Burdaki kadin garsonu asla unutmayacagim. Sanki muşteri o, bizse garsonduk.
Sushi için
Kabuki restorantı kesinlike öneririm. Fiyatları da İstanbul ile karşılaştırıldığında gayet iyi.
Kahvaltida çig somon olayi da ilginc. Turkiye’de hayatta aklima gelmezdi. Kotu olmuyor ama:)
Pilavi yağsız yapıyorlar, servis yapıldıktan sonra tereyağını siz ilave ediyorsunuz.
Opera binasi çok güzel. Opera salonu küçük ama çok şirin.
Şehrin merkezinde çok guzel parkları var. Opera binasının önündeki parkın içinden bir nehir geçiyor. Bu nehirde sandal sefası yapmanızı öneririm.
Aynı parkın içinde küçük bir köprü var, nikahtan sonra kadınlar soluğu burda alıyorlarmış. Evliliklerinin çok uzun sürmesi ve kimsenin onları ayrımaması için köprüye büyükçe asma kilit takıyorlar ve anahtarını da suya atıyorlar. Kilitlerden birkaçını açmayı denedim ama muvaffak olmadım)) Boşanma oranlarına bakılırsa bu asma kilit bir işe yaramıyor:)
Parkın bulunduğu alan kentin meydanı ve burada Letonya’nın en önemli anıtını göreceksiniz. Özgürlük Anıtı, 1935’te yapılmış. Elerini yukarı kaldırmış kadın heykeli. Kadının ellerindeki üç yıldız ülkeniz üç farklı bölgesini simgeliyor. Ama belirtelim bugünkü Letonya dört bölgeden oluşuyor. Sarhoş İngilizler her zamanki şımarıklıklarıyla bu anıta çişlemişler. Bayağı olay olmuş Letonya’da. 6 gün hapis cezası almışlar. Ama söylenilen eğer onlar Letonyalı olsaydı çok daha ağır ceza alacaklarıydı.
Baltic Gay Pride düzenleniyordu ben ordayken. Çok hararetli tartışmalar sonrasında Gay Pride’a izin verildi. Uluslararası Homofobi günü dolayısıyla Avrupa’nın değişik yerlerinden gelen gayler Riga’da yürüyüş yapmak istemişler. Letonyalılar bu yürüyüşe sert muhalefette bulunmuşlar ama AB’nin ve medyanın baskısı ile yürüyüşe izin verildi. Yürüyüş şehrin merkezindeki parkta yapıldı. Park göstericiler haricinde herkese kapatıldı. Polis göstericileri korumak için çok sıkı önlemler aldı. Parkın dışında gösteriyi protesto eden çok sayıda gösterici vardı. Parkın dışındakiler içerdekilere küfrediyor, içerdeki kızlarsa onlara öpücük gönderiyordu. İki grup da karşılıklı birbirlerinin fotoğrafını çekiyordu. Velakin ben de Riga’da yaşayan Fransız, İsveç, Fin ve İsviçreli bir arkadaş grubuyla yürüyüşe katılıp Letonya demokrasisine ve insan haklarına kişisel katkımı yapmış oldum:)) Karşılığında akşam tv haberlerinde ekranlarda boy gösterdim, ertesi gün Letonya’nın popüler bir sitesinde bir
fotoğraf karesinde “bodyguard” tiplemesiyle yer aldım.
Letonyalıların da alışık olmadığı bir etkinlikler dizisine rast gelmişim. Müze günüydü Cumartesi akşamı. Tüm müzeler ücretsiz. Ama asıl önemlisi ücretinden ziyade müzelerde etkinlikler düzenlenmesi. Gece saat 1’e doğru müze önlerinde uzayan kuyruklar vardı.
Riga’nın 60 km dışında bir ulusal park var
(Sigulda). Yeşilin her tonu mevcut. Sonbaharda ise sarı ve kırmızının her tonunda yapraklarla ayrı bir güzellikte oluyormuş. Boston’da nasıl bir sonbahar turizmi varsa, insanlar ABD’nin diğer yerlerinden gelip Boston çevresini geziyorsa, Riga’da da sonbaharda insanlar bu bölgeye akın ediyormuş. Hava çok güzeldi ve her taraf inanılmaz şekilde papatya örtüsü ile kaplanmıştı. “Hani saçlarına taç yaptığım çiçekler” şarkısını ilerde daha bir içten söylemek için hemen papatyalardan bir taç yaptım:)
Parkın içerisinde bir kale mevcut. Bence restorasyon biraz restorasyonun ötesine geçmiş , kale yeniden yapılmış ama Letonya tarihi açısından görmekte fayda var. Ayrıca kalenin kulesine çıkarsanız inanılmaz bir manzara bekliyor sizi. Ayrıca kulenin tepesinde imzamı görceksiniz:) (Ben de Letonyalılara özendim) Kaleye giderken yol üzerinde bir müze var. 1200’lerden itibaren Letonya hakkında bilgiler veriyor. Müzde bir duvarda çok orantısız çizilmiş bir Avrupa tarih haritası var, haritaya göre Anadolu Avrupa’nın üçte biri büyüklüğünde. Acaba diyorum haritayı Türk bir duvar boyacısı mı yapmış:))
Sigulda’ya giderken bir mağara var (Gutmanis Cave), anayola 100 mt mesafede. Baltıkların en büyük mağarasıymış. Görünce gülceksiniz, bu mu büyük diye, ama eski kıta yeryüzü şekilleri açısından biraz fakir bu bölgelerde. Mağaranın özelliği buraya kazınılan isimlerde. İsmini kazıyanlar tarih de düşmüşler. 1700’lerde kazınılan isimler de varmış. Halk arasında bir rekabet var, en eski kazınılan ismi ben gördüm diye. Benim gördüğüm en eski tarih 1800’lere ait.
İşte mağara ve mağaranın içinde de ve eşi Katrina bebekleri ile birlikte en eski tarihli ismi arama telaşındalar.
Kalacak yer için bir öneri:
Royal Old City Hotel 4 yıldızlı bir butik otel. Konumu çok iyi. Yeni, temiz ve güvenli bir otel. Kahvaltısı gayet iyi. Odayı otelin kendi sitesinden almayın,pahalıdır, başka seyahat sitelerinden alın.
Letonya hakkında iyi bir yazı için bakınız:
“Riga’nın kara lekesi: İşgal müzesi”