20 Nisan 2010 Salı

O ysa ben gezici bir tekel bayisi rüyalarıma sarhoş konuk oluyorum.

Güne yorgun uyandın bugün. Ellerin, her gece yatarken sürdüğün o kreme inat kaskatı kesilmiş. Soğuk. Ayaklarını uzatıyorsun yatağından ama onlar yerle öpüşmek istemiyor. Güne hayli mutsuz uyandın bugün. Güneşe karşı bir sabah tebessümü zor geliyor. Karanlık çekici, karamsar, seni içine çekiyor. Odanın duvarları üzerine yıkılacakmış gibi üzerine geliyor öte yandan kaçmaya çalışmak ezilmeyi kabul etmekten çok daha zor diyorsun. Güne çirkin uyandın bugün, saçların ahenkle dans eden bir havadan uzak köşeye oturmuş seyrediyor seni. Dağılmış, umutsuzca sağa sola sallıyor kendini. Odanın içindeki o durağan hava akımı dahi sürüklemek istemiyor onları gözlerinin üzerine. Ah çekiçi oluyordun sen öyle. Tek gözün üzerine düşen o perçem... Onu ne zaman kulağının arkasına atsam seni körlükten kurtarıyormuşcasına seviniyordum. Bugün bensiz uyanıyorsun güne. Körsün. Çirkin, yorgun, korkak, yalnız, umutsuz, aşksız. Sonuçta gene kalkıyorsun o yataktan, akşamında koyuyorsun başını tekrar o yatağa ve düşünmeden uyuyorsun. Oysa ben gezici bir tekel bayisi rüyalarıma sarhoş konuk oluyorum. kafamı koymam gereken o yastığa dahi ulaşamıyorum. Kayboluyor o küçük yatakta. Seni kaybetmişim ben bu minyatür bermuda şeytan üçgeninde, yatağın kendisini bulmam bile mucize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder