22 Mayıs 2007 Salı

Gizemli bir Prensesin İzinde: Kızkalesi Yollarında



Mersin, Erdemli arasında, "Kızkalesi'ne çok yakınız, gidelim de fotoğraflarını çekelim" diyoruz. Giderek küçük gezimiz bir keşif halini alıyor. Gördüklerimiz ve bulduklarımız bizi hem çok şaşırtıyor, hem de çok heyecanlandırıyor. Konu ile ilgili pek de bilgi bulamadığımızdan, fotoğrafladıklarımızı ve izlenimlerimizi, araştırdıklarımızla, arkeolojik araştırmalarla ve çeşitli kaynaklardan bulduklarımızla, derlediklerimizle harmanladık. O yüzden biraz arkeoloji dersi gibi oldu. Resimli ama. İşte antik çağlarda aşkın, ihtirasın, paranın ve dehşetin hikayesi, buyrun birlikte gidelim:

Bugün Toros dağları olarak adlandırılan Dağlık Kilikia, antik dönemden günümüze gelebilmiş çok sayıda arkeolojik kalıntıyı günümüze kadar korumuştur. Kalykadnos (Göksu) ve Lamos (Limonlu) ırmaklarının oluşturmuş olduğu hangi vadiye girerseniz girin o vadinin hâkim olduğu tarım arazilerini ve şehre girişleri denetleyen stratejik yolları kontrol altında tutmak için vadiye en hakim stratejik noktalarına kurulmuş, çevresine hakim bir şekilde konuşlandırılmış antik köy, kent ya da kale karşınıza çıkacaktır.

Kanytella

İlk durağımız Kızkalesi'ne doğru basıp giderken bulacaklarımızla ve karşılaşacaklarımızla ilgili en ufak bir fikrimiz yoktu. Sağda solda gördüğüm haşmetli tarihi kalıntılara "ya burda da bişi var galiba, ya şurda da var!" şeklinde hafif seslerle tepkiler verirken, sonunda en az Kızkalesi kadar azametli bir kalenin önünde dayanamayıp sıkı bir frenle duruyoruz. İşte de gördüklerimizin ve görüp de şaşırdıklarımızın ve gizemli prensesin hikayesi:

Elaiussa/Sebaste

Kızkalesi'nin 3 km doğusundaki Ayaş köyü sınırları içinde Elaeusa/Sebaste antik kenti kalıntıları ile karşılaşıyoruz. Aslında biz Elaiussa Sebaste diye bir şeyi daha önce duymamıştık ama üzerinde öyle yazıyor, ordan biliyoruz. Hatta yazıyı okumamızın öyküsü de şöyle: "Aaa! Elaiussa Sebaste!" "Nası yani?"

Kalıntılar Korykos kenti kalıntıları ile neredeyse birleşmiş gibi. Kentte şu anda bir İtalyan Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü tarafından Koç Vakfı desteğiyle kazı ve restorasyon çalışmaları sürdürülüyor. Kentin M.Ö. 2. yüzyılda kurulduğu tahmin ediliyor. Roma ve Hristiyanlık döneminde parlak bir ada şehri olan Elaeusa, MS VI yüzyılda limanının kumla dolması ve adanın kara ile birleşmesiyle eski parlak günlerini kaybediyor.

Elaiussa kentinin adı zeytincik anlamına geliyor. Roma döneminde Augustus'un Hellencesi olan Sebastos kelimesinden Sebaste diye anılmış..

Yarımada üstünde yeralan ve yolun deniz tarafındaki yapı kalıntısı 6x 12 sütunlu bir Korinth tapınağı. Çevresi sütun dizisi ile çevrili olan tapınak, Roma dönemine tarihleniyor. Tapınağın içinde Hıristiyanlık döneminde küçük bir kilise inşa edilmiş. Yarımadanın üstünde bulunan üç nefli kilise, yörede benzerleri sıkça görülen bir plan veriyor.

Antik kentin yolun kuzeyinde kalyan bölümünde restorasyon ve kazı çalışmaları süren antik tiyatro, Roma dönemine ait anıtsal mezarlar, 5 sütunu ayakta kalmış Roma tapınağı, hamam ve Kilise kalıntıları göze çarpıyor.

Sonra "Tamam mı? Gördün mü? Burası işte!" şeklindeki ilgilere "Tamam" diye cevap veriyorum. Ama henüz gizemli Prenses'ten ve onun acıklı hikayesinden haberimiz yok... Arabaya biniyoruz, Kızkalesi'ne yolumuza devam ediyoruz. Hikayenin devamı yakında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder