30 Mart 2010 Salı

NERMİN BEZMEN'le Bursa buluşması


Dün sevgili Nermin Bezmen Bursadaydı.Harika bir buluşma oldu.Öyle sıcak,samimi ve büyüleyiciydi ki ,hala etkisinden kurtulamadım.Aşkı konuştuk,fikirlerimizi paylaştık,tiyolar aldık.Kitaplarıyla ilgili bütün sorularımızı içtenlikle yanıtladı.Ayrıca inanılmaz güzel ve zarif bir bayan.İnanılmaz bir pozitif enerjisi var.Söyleyişin sonunda kitaplarımızı imzalattık.Tek kelimeyle harika bir buluşmaydı.
25 mayıs, salı,saat 20.00(Basın kültür sarayı,Uğur Mumcu sahnesi) sevgili Ayşe Kulin geliyor.Tüm Bursalılara duyurulur.

MERHABALAR

ARTIK BLOGSPOT ADRESİMLE SİZLERLEYİM.
SİZLERE GENELLİKLE GEZİ ÜZERİNE HİZMET VERECEĞİM.
DİĞER BLOGCU SİTELERİM

HAYATA DAİR YAZILARIMLA http://spacal.blogcu.com
ÖRGÜ SİTEM OLAN http://selamhayata.blogcu.com
YEMEK SİTEM OLAN http://serpilyemekte.blogcu.com

isimli sitelerimle yine paylaşımlarım olacaktır.

GEZİP GÖRDÜKLERİNİ ANLAT, YEDİKLERİN İÇTİKLERİN SENİN OLSUN DİYORSANIZ
http://serpilingezirehberi.blogspot.com  ve http://serpillehayatadair.blogspot.com takip edin.

YEDİKLERİN, İÇTİKLERİN, ÖRDÜKLERİN DİYORSANIZ DİĞER SİTELERİMİ TAKİP EDİN.

29 Mart 2010 Pazartesi

Boy's Own Paper : Moon Wreck (November 1953)

Eye candy for today. OK I am feeling a little lazy. It is the end of the month and I have a bunch of non-fun work to do. The cool ship on this cover is awesome in design. (By the way, did you know if you click on the first image in each of my posts you can get a nice large image to download?)

27 Mart 2010 Cumartesi

The Orwellian Prizes

"Political language. . . is designed to make lies sound truthful and murder respectable, and to give an appearance of solidity to pure wind."
The fate of famous quotations such as George Orwell's is to become a cliché, to lose meaning beyond their own historical reference points, themselves also by now a cliché. So to renew the observation, let's make it real again by looking at political prizes: the Orwell Prizes, no less. "The ambition of the prizes" we're told "is to reward, celebrate and promote work that helps nurture the discussion of politics and that contributes to the quality of public life." It is run "in association with The Orwell Trust ... and the Media Standards Trust". What more could guarantee objectivity and independence?

To begin we may ask what discussion does it seek to nurture? Looking at the archives, it has shortlisted books by Nick Cohen (twice!), Andrew Marr and (Tony Blair's press secretary) Alastair Campbell, each to varying degrees responsible for selling to the British public the solidity of Iraq's Weapons of Mass Distruction and respect to the murderous invasion of Iraq. Peek at its award for Journalism and you'll see the similar heroes of quality nurturing: Justin Webb, Johann Hari, Clive James, David Aaronovitch, Melanie Phillips, and Peter Hitchens (twice!). For the blog award, which began only last year, it has already included Oliver Kamm and Conservative blogger Iain Dale (twice!). Perhaps in scanning the lists I've skipped representatives of the Left and discussion isn't so constrained.

Of course, the prize has included some worthy authors, usually those writing about issues in lands safely out of range – this year the Arctic, Kenya and Zimbabwe (twice!). Yet what about those who have sought to elucidate Orwell's dictum in the nearest, the now and in England? Richard Seymour's Lenin's Tomb superbly written and often revelatory blog posts have yet to be recognised. His book was ignored too. It's a staggering truth also that John Pilger has not been nominated for the journalism prize. Here's his Welcome to Orwell's World. As for the book prize, the work from 2009 most overtly inspired by Orwell is surely Newspeak in the 21st Century by Davids Edward and Cromwell, "an exposé of the arrogance and servility to power of our leading journalists and editors". Yet it too is conspicuous by its absence from the longlist.

It is very fortunate then, that, due to the abiding example set by Orwell, the impeccably independent prize judges are free to resist the dead hand of political language in order to reward those who expose its lies and to hold to account those who make mass murder respectable. We can only assume the four writers mentioned above just didn't make the grade. After all, we can rest assured even those close to the power prefer freedom and independence to wealth and privilege. For this we give thanks, in association with the Media Standards Trust, of course.

24 Mart 2010 Çarşamba

Space Talk (1961)

Here is a fun little piece of ephemera. It is a tiny dictionary of astronautical terms. When the space race first started in earnest, there was lots of new vocabulary in the news. Republic Aviation Corp. issued this little booklet in a publicity effort to highlight their involvement in the new space age. What made this booklet one of the most common pieces of ephemera out there was when it was reissued/reprinted in the 1963 Marx-Atomic Cape Canaveral Play Set.



I quote from ToyNFo: The Vintage Toy Encyclopedia (http://www.bigredtoybox.com/cgi-bin/toynfo.pl?spaceindex)




Marx Atomic Cape Canaveral Missile Base
This is one of the most popular of the Marx Playsets. This baby came with a tin litho building, space record, fencing, four-stage rocket, bomarc rocket, somarc missle and launcher, scientists gantry and launch pad, flying saucer, searchlight, radar antenna, space capsule, flying saucer and launcher, helicopter, fuel truck, missle trailer, dome, fuel tanks, scientists, NASA ticket, missle men and more!



You can just see the booklet in the upper right hand corner of the box. This playset was one of the great toys of the 1960s. This booklet got into the hands of lots of space hungry kids.
The booklet itself had no illustrations just some rousing text about the future of space.

And of course a few pages of dictionary entries. The entries were pretty straightforward and dry but seeing this booklet makes me remember when it was all a new exciting world and the kids were some of the first to embrace it.



23 Mart 2010 Salı

Son Gazi: Nusret Mayın Gemisi



Savaş sırasında dünya denizlerinde görev yapmakta olan beşbini aşkın savaş gemisinden hiçbiri Nusret kadar harbin gidişine ve düşmanın geleceğine etkili olacak bir başarı gösterememiştir. Nusret gemisi döktüğü mayınlarla sadece savaşın değil, dünyanın geleceğini de değiştirdi. Winston Churchill

Amaç Türkiye'nin işgaliydi:


Dardanelles fleet



19 Şubat 1915 günü, Fransız donanması ile İngiliz Queen Elizabeth savaş gemisi Osmanlı sahil bataryalarını bombalayarak ilk Çanakkale saldırısı başlatılmış oldu.

İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti'nin başkenti konumundaki İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.

Rusya İmparatorluğu,
Britanya İmparatorluğu
+ Avustralya
+ Kanada
+ Hindistan
+ Yeni Zelanda
Fransa
İtalya
ABD
Romanya
Sırbistan
Yunanistan
Belçika
Portekiz
Karadağ
Alman İmparatorluğu
Osmanlı İmparatorluğu
Avusturya-Macaristan
Bulgaristan Krallığı

Birleşik donanmanın harekât planı dört aşamalıydı: Birinci, ikinci ve üçüncü aşamalarda dış, orta ve merkez tahkimatlar yok edilerek mayın hatları temizlenecek, son aşamada ise kalan mayın hatları temizlenerek donanma Marmara’ya girecekti. İlk aşamaya 19 Şubat’ta başlandı.

Saldırı gücü için Amiral Carden'in Akdeniz filosu güçlü savaş gemileriyle desteklendi. Zamanın en ileri teknolojisine sahip İngiliz donanması, Fransız filosunun ve sembolik de olsa Rusya'nın Askold gemisi ile dünyanın en büyük donanmasını oluşturuyordu. Harekat başlangıçta sadece deniz kuvvetlerine dayanmaktayken, Şubat başında, kraliyet denizcilerine destek olmak üzere 29. Britanya Tümeni de Mısır'da eğitim görmekte olan Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri de katıldı. Savaşın o aşamasında, bu kara birliklerinin Boğaz'da değil İstanbul'un işgalinde kullanılması öngörülmekteydi.

Bozulan harekât planı

Savaşın geldiği noktada Rumeli yakasında Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyaları, yani Boğaz'ın dış tahkimatı tahrip edilmiş durumdaydı.

14 Mart’ta İngiliz Deniz Bakanı Churchill, Amiral Carden’e gönderdiği telgrafta, Boğazın mutlaka mayınlardan arındırılması gerektiğini vurguladı. Amiral Carden cevabi telgrafında, son ve kesin taarruzun 17 Mart’ta yapılacağını belirtti. Ama savaşta bozulan ruhsal sağlığının tamamen iflas etmesi üzerine 16 Mart 1915 günü görevden çekildi. Churchill, yeni Akdeniz Filo Komutanlığı’na Amiral de Robeck'i atadı, önceki planın da “derhal” uygulanması emrini verdi. Amiral de Robeck, Çanakkale Müstahkem Mevkii’nin Merkez Tahkimatı’nın ağır toplarını imha etmeyi, bu kesimdeki mayınları temizleyerek Boğazı donanmanın geçişine açmayı amaçlayan planı 18 Mart sabahı uygulamaya koymayı kararlaştırdı. Bu arada Boğazın en dar yeri olan Çanakkale ile Kilitbahir’e birkaç tabur gücünde asker çıkarılması da gündemdedir. Esasen bu en dar yerden 7 km. kadar güneyine kadar Boğazda 800 metreden çok daha geniş bir alan, mayından arındırılmış durumdaydı.

Müstahkem Mevkii Komutanlığı, Boğaz'a bir saldırının kademeler halinde yapılacağını, ilk kademeyi oluşturan gemilerin cephanesi bitince geri çekilerek yerlerini ikinci kademe gemilere bırakacaklarını doğru olarak tahmin edebiliyordu. Geri çekilen gemilerin de Çanakkale Boğazı’nın en geniş yeri olan Erenköy önlerindeki koyda (Karanlık Liman) dönüş manevrası yapacakları düşünülmüş ve Merkez Tahkimat bölgesindekilere ek olarak bu rota üzerine de bir mayın hattı öngörülmüşdü. Nusret Mayın Gemisi, İttihat ve Terakki Partisi üyesi Albay Cevat komutasında bu limana 8 Mart 1915 sabahı 05:00 sularında toplam 26 mayını gizlice dökmüştür. Onbirinci hattı oluşturan bu mayın hattı, Orta Tahkimat bölgesine, sahile yakın olarak, kıyıya paralel dökülmüş, bulunmamaları için ters yerleştirilmişlerdir. Nitekim daha sonra bu mayınlar savaşın gidişatını etkileyen ve muhtemelen İtilaf Devletleri'ni deniz harekâtından caydıran en büyük etken olmuştur.

Nusret Mayın Gemisi, Çanakkale Deniz Müzesi

18 Mart 1915 perşembe sabahı Alman pilot Yüzbaşı Serno’nun uçağı Çanakkale Boğazı açıklarında bir keşif yapmış, Boğaz yönünde 19 zırhlı ve kruvazörün savaş düzeni ile ilerlediklerini rapor eder. Pilot Cemal Bey’in uçağından gelen rapor da bunu doğrular. Bu bilgiler üzerine Çanakkale Müstahkem Mevkii derhal silah başı yapmıştır.

Amiral de Robeck, bombardımana katılacak ağır gemilerini plana uygun olarak üç grup halinde düzenlemişti. Birinci filo, kendi yönetimindeki en güçlü dört İngiliz zırhlısından oluşuyordu: Queen Elizabeth, Lord Nelson, Agamemnon, Inflexible. Görevleri, A Hattı olarak belirlenen 13 km. gibi uzak bir mesafeden Osmanlı Merkez Tahkimatını bombardıman altına almak ve izleyen gruplara ön destek oluşturmaktı. İkinci Tümen, Fransız amiral komutasında dört Fransız zırhlısıdır. Birinci grubun taarruzundan sonra B Hattı olarak tanımlanan çizgiye ileri çıkarak söz konusu tahkimatı 5-6 km. mesafeden bombalayacaklardır. Üçüncü tümen ise kendi içinde üç gruba ayrılmış 10 İngiliz zırhlıdan oluşmaktadır: Vengeance, Irresistible, Albion, Ocean birinci ve ikinci tümen gibi yanyana saf tutacaklar; Majestic, Prince George, Swiftsure, Triumph yanlardan ileri çıkan koruma görevi üstlenecek; kalan iki gemi ise (Canopus ve Cornwallis) geride yedek olacaktır.

Bunlar harekata katılan yüksek tonajlı zırhlılardır. Bunların yanı sıra mayın tarama gemileri ile kruvazörler ve destroyerler de harekâta destek vereceklerdir. Amiral de Robeck, 12 km. genişlikte ve 7-8 km. uzunluktaki bir manevra alanında, 4'ü Fransız 12'si İngiliz olmak üzere 16 zırhlı, 4 kruvazör, 14 destroyer, 7 denizaltı, 21 mayın tarama gemisi ve çeşitli destek gemilerinden oluşan 100 parçalık bir donanmayla harekâta girişmiştir.

18 Mart 1915 sabahı saat 10:30'da Agamemnon komutanlığında 1. filo, A hattını oluşturarak ve arkadan 2. filo tarafından desteklenerek Boğaza girdi. İlk İngiliz hattı saat 11:00'den itibaren yaklaşık 13.000 metreden tabyalara top atışına başladı. Saat 11:15’te Üçüncü Tümenin kanat gemilerinden Triumph zırhlısı, Orta Tahkimat kesimine ateş açtı. Birinci tümen gemilerinden Oueen Elizabeth Anadolu Hamidiyesi, Agamemnon Rumeli Mecidiyesi, Lord Nelson Namazgâh ve Inflexible da Rumeli Hamidiyesi’ni hedef almışlardı. Donanmanın toplam 506 topuna karşılık savunmada sadece 150 top vardı. Menzili yetmediği için tabyalardan karşılık verilemedi.

Yarım saat süren bombardıman ardından, öğlen sularında ikinci tümendeki Fransız gemileri de ileri çıktı ve tabyaların, özellikle de hareketli olanların menziline girdiğinde karşı ateş başladı. Bu aşamada Kepez'den karşıya olan ilk mayın hattının temizlenmesi planlanmasına rağmen buraya yanaşılamamıştı bile.

Saat 12:30'da 2. filo (Fransız B hattı) öndeki A hattının iki yanından geçerek ön hattı oluşturdular. Bu arada gemiler ilerleyerek Çanakkale ve Kilitbahir tabyalarının da menziline girmiş, ateş altında kalmışlardı. Fransız Gaulois, su kesiminin altından isabet alıp hafif yana yatmıştı. Agamemnon ise 12 isabet alıp geri çekildi. Inflexible’ın taretlerinden biri parçalandı, güvertesinde yangınlar başladı. Saat 12:27’de atış kontrol kulesi parçalanıp ateş yönetimiyle taretlerin bağlantısı kesildi. Queen Elizabeth’in cephane ambarı isabet alarak vinçler tahrip oldu. Fransız Bouvet, Rumeli Mecidiyesi'nin ateşi altında sancak tarafına yatmıştır. Yine Fransız Suffren zırhlısı 14 dakikada 14 isabet almıştır.

Birleşik Donanmanın ağır gemileri ciddi hasarlar görmekte ise de savaş Osmanlı tarafı aleyhine devam etmektedir. Modern gemilerin ateş yenileme hızı Osmanlı toplarından bir hayli fazladır. Öte yandan donanmanın toplam 276 namlusuna, Osmanlı tarafında 78 namlu karşılık vermektedir. Silahların etkinlik farkı bir yana namlu sayısı olarak her Osmanlı topuna karşı Birleşik Donanma’nın ortalama 3,5 namlusu vardır. Saat 13:45 dolaylarına kadar süren çatışmada Osmanlı toplarının bir kısmı yıkıntılar altında kalmış, bir kısmı da aşırı ısınmadan dolayı şişip ateşi kesmişti, Osmanlı tabyaları yokedilemeseler de geçici olarak susturulmuştu.

Ateşin azaldığını gören Amiral de Robeck saat 13:25'te 3. filonun ve onlara ilaveten koruma hattındaki Majestic ve Swiftsure gemilerinin öne gelerek 2. filo gemileri ile yer değiştirmesi, mayın tarama gemilerinin destroyerlerin korumasında ileri çıkarak mayın hatlarında açılan koridoru derinleştirmeleri emrini verdi. Emri alan 2. tümenin Fransız gemileri, 3. tümene yer açmak üzere Karanlık Liman açıklarında geniş bir çark hareketiyle geri manevraya giriştiler.

1915 ilkbaharında uzun süredir Boğaz'ın girişindeki tabyaları bombalayan, keşif uçuşlarıyla ve mayın temizleme gemilerinin faaliyetiyle saldırıya geçeceği kesinleşen Müttefik Donanması artık saldırı için gün sayıyordu.Müstahkem Mevkii Komutanlığı 26 mayını Karanlık Liman'a dökme kararı aldı.



Bu manevra esnasında Erenköy körfezine giren gemiler Nusret'in mayınlarıyla karşılaştılar. Zaten sancak tarafına yatmış durumdaki yaralı Bouvet saat 13:54’te bu mayınlardan birine çarparak 14:10'da sulara gömülürken 600 denizci öldü. Ağır hasarlı olarak geri çekilmekte olan Inflexible saat 16:00 sıralarında Bouvet'nin battığı noktada mayına çarptı ve 60 denizci öldü. Bu arada Irresistible da mayın ve top yarası alarak terkedilmişti. De Robeck ağır hasarlı geminin yedeklenerek çekilmesini istedi ama sular çok sığdı. Nihayet 18:00'de Ocean da dümeni parçalanarak çaresiz kaldı ve terk edildi. Gaulois, Suffren, Agamemnon ağır, Charlemagne ise hafif hasarlıydı.

İlk mayın hatlarını bile temizleyemeden bu duruma düşen Birleşik Donanma büyük bir panik yaşadı ve saat 17:45'te de Robeck geri çekilme emri verdi. Donanma hızla boğazı terkederek Bozcaada'ya doğru çekilirken terk ederek geride bıraktıkları Irresistible ve Ocean gece karanlığında battı.

HMS_Irresistible_abandoned_18_March_1915

Savaşın sonu ve sonrası

6 saat 45 dakika süren son savaşta iki İngiliz, bir Fransız zırhlısı battı, bir İngiliz, iki Fransız zırhlısı ağır yara aldı, üç gemi karaya oturdu. Osmanlı tarafındaki kayıp ise kırkdört şehit, yetmiş yaralı, sekiz top idi.

Donanma boğazdan geçemeyince kara harekâtı gündeme geldi. Müttefikler planlarını düzenlediler, hazırlıklarını yaptılar. Malta'dan, İngiltere'den, Fransa'dan, Mısır'dan gelen askerler Limni adasında toplandılar. Çanakkale’yi denizden geçemeyen İngiliz ve Fransızlar, 25 Nisan 1915 tarihinde karaya asker çıkartarak 20 Ocak 1916 tarihine kadar sürecek olan kara harekatını başlatmışlardır. Ancak bu da ayrı bir öykü ve fotogezi konusu...

Nusret fotoGezi.blogspot.com

Nusret: Son Çanakkale Gazisi

Asıl ismi "Nusret" olan ama Osmanlılar'ın "Nusrat" dediği gemi 1911 yılında Almanya'nın Kiel şehrinde kızağa çekildi ve 1913 yılında Osmanlı Donanması'na katıldı. Gemi 1962'de özel kişilerce satın alınmış, Kaptan Nusret adıyla kuru yük gemisi olarak hizmet vermiştir.1990 yılında Mersin açıklarında alabora olmuştur. 1999 yılında bir grup gönüllü tarafından su yüzüne çıkarılan Nusrat, 2003 yılında "Nusrat orada çürürken biz rahat uyuyamazdık!" diyen Tarsus Belediyesi tarafından, Çanakkale Savaşları ile ilgili heykellerin de yer aldığı bir çevre düzenlemesi ile anıt haline getirilmiştir. Böylece yıllar sonra jilet yapılmak üzere İtalyanlara satılan Yavuz Zırhlısının kaderini paylaşmaktan son anda kurtulmuştur. Dilerim, Türk Milleti, Savarona'ya da sahip çıkar, Ata yadigarımız layık olduğu saygıya ve ilgiye kavuşur, tüm milletimizin ziyaret edebileceği bir müze gemi olur...

22 Mart 2010 Pazartesi

For rivers make arable the land



The Ister is a film based on Heidegger's reading of Hölderlin's poem Der Ister. Above is part two because it has a more restful preview image. Part one is the place to start again. (Via Enowning).

Beyond Mars (1960)




Two covers today. The first (above) is the version you would have seen in your school library. The second (below) is a poor copy of the actual book cover you would have seen if you were lucky enough to have bought this in a store.

Today at last it is Beyond Mars! This one, the last in the Nephew/Chester space quartet, is special because of how it marks the edge of non-fiction and science fiction. When everything seemed possible in the late 50s those "wild" ideas about where people would be in 100 years also seemed possible.
In this one the authors take us into the outer solar system, use solar sails, generation ships, hibernation pods, and travel to other solar systems.
Nephew, William and Chester, Michael. Illustrated by Buehr, Walter. Beyond Mars. New York: GP Putnam's Sons. (72 p.) 23 cm.


First off is traveling to Saturn. You can see that they use the same sort of ships found in Planet Trip. They hook them to a solar sail and travel outward.
It will be a long slow trip so they all grow beards and play cards for the several months it will take to get there. But the trip will be worth it for the view.
Once you are there, you use your ships to descend to the ice-covered surface of one of Saturn's moons.

So once we have conquered the solar system, what's next? Why on to the stars of course. Again (I am open to alternate arguments) I find very few children non-fiction books that present the idea of travel to other solar systems. Especially innovative is using the concept of hibernation or "cold sleep" to get there.



What is even more startling is the concept of multi-generation ships where part of the crew stays "awake" while others sleep the voyage away. The idea of hydroponic plants and rotating the ship to maintain gravity is pure science fiction yet presented as a logical solution to extended space travel


This illustration in particular is interesting. It shows a 2033 "sleeper" waking up, obviously years later. But in addition you can see that the 2098 capsule above her is not due to "awaken" for even more years in the future.
Here is a nice drawing of the ship from the outside plus their landing on the new home. Beyond Mars to another Earth in another solar system. Is it science fiction or an alternate path we have yet to take?


21 Mart 2010 Pazar

Hoş geldin bahar !!!

Şeftali ağacın çiçeği...
Mis gibi kokan mor menekşe..

Sümbülüm ...


Uğur böceği.Yalnız bu ters. Zemin siyah,noktaları kırmızı.Böyle de çok güzel...

İki kafadar.Benim böcüklerim.Yerde gezinen böcekleri merakla inceliyorlar...
.

Hoş geldin bahar !!! Mutluluklar getirdin.Hem bana ,hem böcüklerime.Kanımı coşturdun.Başımı döndürdün.İçimi ısıttın.Ne çok beklemişim meğersem seni.Şimdi anladım.Pek uzun sürdü bu kış sanki. Hiç gelmiycekmişsin gibi hissettim.İyi ki geldin hoşgeldin !!!
.
Fotoğraflar bizim bahçeden.Daha tazecikler ,dünden.

19 Mart 2010 Cuma

Planet Trip (1960)



Planet Trip is all about how we will get beyond the Moon and to the other planets. The first stop will be Mars.




Nephew, William and Chester, Michael. Illustrated by Buehr, Walter. Planet Trip. New York: GP Putnam's Sons. (72 p.) 23 cm.




But before you can get to Mars you need to build and prepare your craft. The authors suggested that to combat the problems of weightlessness, you will rotate the ship while it traveled. The inner ship would remain weightless while the outer ring revolved.














From my experience with these books this one is one of the earlier if not the earliest non-fiction children's book focusing solely on a manned trip to Mars. There were other books about Mars but this one lays out the mission in detail.




The landing is a combination of retrorocket and parachute. Mars looks like a mud-cracked desert (with plants in the cracks!) I have been told this mud-cracked appearance is a leftover from the Destination Moon movie where they put in cracks to give the moon set some depth and dimension. So the astronauts immediately go to collect samples.


Since this is just a sample run they quickly return to their ship for a return to the orbiting Mothership.






When we have finished conquering Mars, then it will be on to Venus where the authors admit we know very little about it (except of course they have great calamari!)

And what is beyond the inner planets? Of course it is onwards to the outer planets and the stars next week in the fourth book of the quartet: Beyond Mars.
















18 Mart 2010 Perşembe

Reticent artificiality

In another essay, developing his reasons for admiring W. G. Sebald, [James Wood] contrasts him with some of his more popular contemporaries:
What is remarkable about The Emigrants and The Rings of Saturn is the reticent artificiality of Sebald's narration, whereby fact is taken from the real world and made fictional. This is the opposite of the trivial "factional" breeziness of writers such as Julian Barnes and Umberto Eco, who take facts and superficially destabilize them within fiction, who make facts quiver a little, but whose entire work is actually in homage to the superstition of fact . . . . Facts are a sport for such writers . . . . For Sebald, however, facts are indecipherable, and therefore tragic.
From James Wood's The Broken Estate as reviewed by Gabriel Josipovici.

More reverie hunger

Someone who, dreaming, says "I am dreaming", even if he speaks audibly in doing so, is no more right than if he said in his dream "it is raining", while it was in fact raining. Even if his dream were actually connected with the noise of the rain.
Wittgenstein, On Certainty, entry 676.

PATATESLİ TAVUKLU MAKARNA SALATASI



MALZEMELERlim
1 adet haşlanmış tavuk göğsü
3 adet patates
1 su bardağı boncuk makarna
4 çorba kaşığı yoğurt
4 çorba kaşığı mayonez
4 adet taze soğan
yarım demet maydanoz
1 tatlı kaşığı tuz
ve 1 tatlı kaşığı pul biber
YAPILIŞI
Yapımı oldukça kolay...
güzel salatamızın yapımına başlayabiliriz
önce haşlamış olduğumuz tavuk göğsünü...
didercesine kesiyoruz
şimdi; kopararak karıştırma kabına bırakıyoruz
şimdi patatesleri doğrayalım
haşlayıp, küp doğradığımız patatesleri de...
tavuğun üzerine ekliyoruz
taze soğanlarımızı da doğruyoruz
maydanozumuzu u da kıyalım
haşladığımız makarnayı da ilave ediyoruz
alt, üst olacak şekilde, makarna ve diğer malzemeleri karıştıralım
şimdi son olarak üst malzemeyi hazırlayalım
yoğurdu...
mayonezi...
tuzu ve pul biberi...
bir kapta çırpıyoruz
farkındaysanız yağ kullanmıyoruz, çünkü mayonez kullandık
şimdi sosumuzu u salatanın üzerine gezdiriyoruz
ve karıştırıyoruz
artık salatamız oldu, 15 dakika sonra servise sunabiliriz
bu bölümümüzde sofralarınızda yer bulabileceği gibi...
günlerinizde, kabullerinizde de güzel bir ikram olabilecek...
tavuklu patates salatası hazırladık
çok güzel oldu, denerseniz bana hak vereceğinize inanıyorum
şimdiden Afiyet Olsun!

KAYNAK : Lezzetler com

17 Mart 2010 Çarşamba

Moon Base (1959)


Number two in the series: Moon Base. Just saying the phrase "moon base" brings me a sense of excitement and nostalgia. In fact one of my treasures is my talking Dr. Evil Doll that says "Welcome to my moon base".



Nephew, William and Chester, Michael. Illustrated by Buehr, Walter. Moon Base. New York : GP Putnam's Sons. (72 p.) 23 cm.

And what a moon base it is. Building on the 1st book this one discusses a permanent settlement on the Moon. Many full page and double-page illustrations of rockets, Moon vehicles, and Moon base. Number 2 in Nephew and Chester’s space quartet.


This winged ship still looks impractical to me. However I like the "under construction" aspect where repairs are made as needed. Ladders on the Moon! How much does it cost to get a ladder to the Moon and given that you want to make it out of light strong material, will it be alumium or something more exotic (inquiring minds want to know).


Here is a lunar construction site, complete with 2 people who just stand around and watch :)






But we are not stopping at the Moon, in a couple of days it is a trip to the planets!