3 Kasım 2008 Pazartesi

Sal - Pokut yaylaları







Tatilimizin son gününde 4x4 arabalarla ilk önce Sal Yaylasına oradan da yürüyerek Pokut yaylasına geçtik. İlk önce araba yolculuğumuzdan bahsetmek istiyorum. 4x4 dediğime bakmayın öyle lüks bir araç değil. Sanırım ordan burdan toplama yapılmış ama son derece kullanışlı ve sağlam bir araç. Her neyse ilk başta doluştuk arka tarafa oturduk sıralara sohbet ede ede çıktık Ayder merkezden. Yaylaya çıktığımızda rehberimiz Celal isteyenin arabanın üst tarafına oturup yola öyle devam edebileceğini söyledi. Eşim çıktı ilk olarak. (Bu arada gittiğimiz yolun son derece bozuk, taşlık, dar ve bir tarafın uçurum olduğunu söylemem gerek). Arabayla Pokut'un alt taraflarına ulaştıktan sonra yine dik bir yamaçtan başladık yaylaya tırmanmaya. Pokut Palovit'in üst taraflarında ve 2000 gibi bir rakıma sahip. Çok güzel ahşap yayla evlerine sahip ve en eski evin 250 yıllık olduğu söyleniyor. (O 250 yıllık evi göremesek de bir evin ahşap duvarına kazınmış tarihi 60'lı yıllara kadar giden yazılar vardı). Her yer yemyeşil çimenlerle kaplı harika bir yer. (Çimenler bolca deşilmişti. Rehberimiz geceleri yaylaya yaban domuzlarının geldiğini ve bunu onların yaptığını söyledi). Pokutta kısa bir mola verip bol bol çimenlerde yuvarlanıp fotoğraf çektikten sonra Sal Yaylasına gitmek için yola koyulduk. Türküler söyleye söyleye yarım saatlık bir yürüyüşten sonra Sal'a vardık. Sal'da da Pokut gibi elektrik hatları yer altından geçiyor ve iki yaylada da su kaynaklarına uzaklık sebebiyle su sıkıntısı var. Bu yaylada da ahşap mimari hakim. Mangalda sucuk, biber ve domatesten oluşan güzel yemeğimizin ardından Sal yaylasından ayrılıp yine yürüyerek arabamıza doğru yola çıktık. Dönüş yolunda arabanın tepesine bu sefer ben kuruldum ve hoplaya zıplaya adeta bir roller coster'a binmiş gibi o dimdik yoldan Çamlıhemşine vardık. (Demirlerin üzerine oturduğum için akşama her yanım ağrısa da çok keyif aldığım anlardan biri oldu. Fotoğraflardan birinde hareket eden arabanın kenarındaki benim). Akşam otelde yine horon ve tulum eşliğinde yapılan veda gecesinden sonra sabaha karşı beşte İstanbul'a doğru yola koyulduk. Kalbimizi Karadeniz'de bırakarak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder