Klasik tıp yöntemleri ile yeterince sınanmayan kimi alternatif tıp ürünlerinin tüm dünyada ve ülkemizde ne kadar büyük bir tüketici kitlesi olduğu biliniyor.
Doğal, organik, yan etkisi yok iddialarıyla yeterince sınanmamış ürünlerin nasıl piyasaya pompalandığı da malum.
Bunun nedenleri de malum.
ABD’de 2012 yılında bu tür ürünlerin piyasasının 11.5 milyar dolar olduğu bildirilmişti. Öngörüler pazarın 2017 yılında 15.5 milyar dolar olacağını gösteriyor.
Peki satanlara büyük kazançlar sağlayan bu sektörün ürünleri gerçekten de kullananların sağlığını koruyor mu?
Adına “alternatif tıp”, “tamamlayıcı tıp” veya her ne derseniz bu sektörün çapı büyüdükçe klasik tıp ile arasındaki çatışma da büyüyor.
Bu çatışma alanlarından biri Omega-3’ün kansere karşı koruyucu olduğu iddiası.
Omega-3 alternatif tıpçıların dediği gibi cidden de kanserden koruyor mu?
İddialardan biri şu; doğrudan destek tedavisi olarak omega-3 veya omega-3 içeren besinleri tüketenlerde kalın bağırsak, meme ve prostat kanseri sıklığı azalıyor.
Bir diğer iddia; Bağışıklık sistemimiz, tümör hücrelerine karşı vucudumuzu savunurken Omega-3’den güç alıyor.
Peki bu iddialar doğru mu?
ABD’de 2013 yılında yapılan bir çalışma, prostat kanseri için bunun tam tersini gösterdi. Üstelik makale hiç de hafife alınmayacak bir dergide, Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsünün dergisinde (Journal of National Cancer Institute) yayınlandı.
Çalışmanın ana amacı omega-3, selenium ve vitamin E’nin kansere karşı koruyucu etkisinin test edilmesi idi. SELECT çalışması olarak bilinen bu çalışmada 50 yaş üzerinde 35.000 erkeğin kanında omega-3 düzeyleri çalışıldı.
Sonuçlar gerçekten şaşırtıcıydı.
Omega-3 düzeyi yüksek olan kişilerde prostat kanseri riski %43, ileri derece prostat kanseri riski ise %71oranında daha yüksekti.
Çalışmayı gerçekleştiren Dr Marji McCullough, omega-3 içeren balık gibi doğal ürünlerin tüketilmesinde bir sakınca olmadığını ancak dışarıdan omega-3 içeren destek tedavi ürünlerinin kullanılmasının akıllıca olmadığını söyledi.
Aslında bu çalışma anti-inflamatuvar etkileri olduğu ve bu yolla kanser gelişimini engellediği söylenen Omega-3 efsanesinin kanser alanında sonu demekti.
SELECT çalışması, E vitamini ve selenyumun da prostat kanserine karşı hiç bir koruyucu etki göstermediğini açıkça ortaya koyuyordu.
2001 yılında başlayan ve 2013 yılına kadar 12 yıl boyunca 35.000 kişinin izlendiği bu çalışma sonucunu yabana atmamak gerekir kuşkusuz.
C vitamini ve folik asit gibi diğer desteklerin de kansere karşı hiç bir koruma sağlamadığını gösteren başka çalışmaların olduğunu hatırlatmak gerekir.
Tekrar Omega-3’e dönersek, bu yağ asidi gerçekten de işe yaramıyor mu?
Hayır, omega-3 yararlı bir yağ asididir.
Omega-3’ün kalp hastalığı ve ani ölüm riskini azalttığını gösteren bilimsel çalışmalar olduğunu hatırlatmalıyım.
Omega-3 kan yağlarını düşürüyor (trigliserid), pıhtı oluşum riskini azaltıyor, damar duvarı (endotel) fonksiyonlarını sağlıklı yürümesine yardım ediyor, insülin direnç gelişimini ve kalp yetmezliği riskini azaltıyor.
Omega-3’ün somon, ringa, uskumru, hamsi gibi balıklarda, ton balığında, kurutulmuş nane, soya sosu, ceviz ve yumurtada yoğun bulunduğunu belirtelim.
Mesajım kesinlikle “omega-3’den uzak durun” mesajı değil.
Tam tersine Omega-3 içeren besinlerin tüketilmesi sağlıklı bir yaşam için iyi.
Ancak gereksiz bir çok besin desteğine ve bu arada daOmega-3’e kucak dolusu para dökmenin bir anlamı yok.
Her konuda hurafe, yalan ve uydurmanın kol gezdiği ülkemizde dikkatli olmak gerekir.
Rehber her koşulda bilim olmalıdır.
Ülkemizde popüler destek ürünleri ile ilişkili yazmayı sürdüreceğim...