15 Ocak 2006 Pazar

Paris

Hayallerin Yıkılışı!!

Mürekkep yalamış her insan evladının bir Fransa özlemi vardır mutlaka, ömrümüzün büyük bir kısmı ya Fransız tarihi ya da Fransız siyasetbilimci, filozof, sosyolog ve bilimum sosyal bilimcileri okumakla geçmiştir (L. Althusser’e selam). Ki iddia ederim ki Aydınlanma sonrasi Fransız tarihini Fransızların çoğundan daha iyi biliriz. Her neyse! Bu şekilde bir yakınlık tabii ki Fransa’yı bizim için cezbedici kılıyor. Olay tabii ki salt sosyal bilimlerle ilgili değil, Fransa’yı daha doğrusu Paris’i hep romantizmin başkenti olarak algılamışızdır; bir çok etken vardır bunda, bunları saymaya gerek yok şimdi.


Althusser'e selam gönderdik de 20. yuzyılın en büyük filozof / düşünürlerinden Jean Paul Sartre'i es geçer miyiz? Sartre'n elinde La Humanite ile özgür basın için yapılan yürüyüşteki fotoğrafını koymak isterdim ama maalesef onu bulamadım. Fransa Cezayir savaşı sirasında Cezayir'i savunduğu için "vatan haini" ilan edilir. Polislerce gozaltına alınır, bunu duyan De Gaulle "siz ne yapıyorsunuz, çabuk onu serbest birakın, ben tarihe Sartre'ı tutuklatan başbakan olarak geçmek istemiyorum" der ve akıllılık da eder!!



Her neyse diyelim!! Evet, nihayetinde Paris'e gittim, yalnız, zamanlamam yanlıştı.

Yağmur yagmıyordu ama hava buz gibi soğuktu, . Londra’dan Eurostar ile 3 günlüğune bir kaçamak yaptık. Londra Paris 3.5 saat suruyor hizli trenle. Tren harbiden hizli, bizim İstanbul Ankara hizli treni gibi degil yani, ve de cok konforluydu. Manch tunelinden gecerek Paris’in North Station’una variyorsunuz, sehrin gobegine direkt dalis yapmis oluyorsunuz. Otobuslerle feribotlarla ugrasmayin bos yere derim.

Paris hakkinda konusmaya baslamadan once Londra’dan ayrilisimiza deginmek gerekir herhalde; bayagi macerali oldu. Sabah Waterloo tren istasyonuna vardigimizda trenin kalkmasina 45 dakika birsey varken arkadasim, pasaportunu yanina almadigini fark etti, ehliyetiyle ulke degistirebeilecegini dusundu, nicin olmasindi!! Saka yapiyor zannettim. Ne de olsa AB vatandasiyim diye dusunmus. Tabi, gorevliler bunun mumkun olmadigini, pasaportsuz gecise izin vermeyeceklerini soylediler. Ne yapacaktik, treni kacirirsak butun bir tur icin odedigimiz para da havaya gidiyor olacakti. Arkadasim muthis uzgun, ben de hem uzgun hem sinirli. Yardimimiza pasaport polisi yetisti. Bize istasyondaki ilgili amirlerini cagirdilar. Amirleri muthis bir sekilde elinden geleni yapmaya calisti; normalde trenin kalkmasina bu kadar kisa bir sure varken biletinizde bir degisiklik yapma imkani yoktur. (bizde olsa bir “bananecilik” olacagi, gorevlinin pek de umurunda olmayacagi asikar tabii)., pasaportu ne kadar sure icerisinde gidip alabilecegimizi sordular, oglen oncesi son trenin 11.30’da oldugunu bu trende bizim icin yer ayirtacaklarini soylediler, bu bize gidip pasaportu alip donmek icin yeterli bir sure veriyordu.
Bunu niye anlattim? AB denen olay Avrupa’yi tek bir ulke yapmis, insanlarin artik pasaport tasima geregini/pasaportun onemini ortadan kaldirmis (bir Ingiltere Kita Avrupasi inatlasmasinda gerekiyor size), oysa pasaportlar bizim icin hala en degerli ve en korunasi dokuman olma ozelligini surduruyor.

Paris’e vardik. Kaldigimiz otel 2 yildizli otel guya ama ben tek yildiz da vermezdim, her neyse, sonucta 3 gece kalacaktik ve gece haricinde otele ugrayacagimiz da yoktu. North Station’in etrafi bu tur otellerle dolu.

Paris’i anlatmaya nerden baslamali? Ilk olarak sunu soylemeliyim. Londra’ dan sonra Paris bana kendimi Istanbul’da hissettirdi. Londra’nin kita Avrupasi’ndan tamamen farkli oldugunu daha iyi anladim. Bir kere Paris istanbul’a daha cok benziyordu ve istanbul’un kesmekesine benzer bir kesmekesi vardi.

Aslinda Paris hakkinda yazacak keyifte de degilim, bi turlu Paris’i ovecek birsey bulamiyorum. Paris’i silmek de istemiyorum boyle cabucak, bir cirpida. Ikinci bir sans verecegim ona:)kendisini sevdirmesi icin, en azindan yillarca onun icin biriktirdigim hayellerimi bu kadar kolay yerle bir etmemesi icin.

Paris’e (aslinda hicbir yere!) sevgilisiz gitmeyin denir, dogrudur, cunku Paris’in kendisi size cok birsey vermeyecektir, teselliniz sevgilinizle birlikte olmaniz olacaktir. (Evet farkindayim, cok kirici konusuyorum!:). Biraz pratik bilgi ve izlenimlerimi aktarayim ve de Paris defterini gelecek seyahatime kadar kapatayim.

Londra’yi bir “parklar kenti” olarak adlandirirsak Paris’i de bir “meydanlar kenti” olarak adlandirabiliriz. Ki bu meydanlarin isimleri hic de yabanci degil, isimlerine asina oldugumuz meydanlar.


Sen nehri tekne gezisi turu alabilirsiniz, almayabilirsiniz de:). Guzel bir kopru gectigimizi hatirliyorum:) Eiffel kulesine cikma istegi duymadim, onundeki sirayi gorunce. Eiffel insa ediliriken bu“demir yigini”(muhalifleri oyle adlandiriyormus) icin yapilan tartismalar insaatini durduramamis, simdi Paris Belediyesi’nin para basma makinesi. Her aksam 21.00-21.15 saatleri arasi aydinlatiliyor, guzel bir isik gosterisi oluyor.

Louvre Muzesi (Mona Lisa) tablosu buradadir), Notre Dame da mutlaka gorulecek yerler listenizde olacaktir.. En begendigim yerin Notre Dame oldugunu soyleyebilirim…

Cafelerine oturup Le Monde, Le Figaro okuma havalarina gecebilirsiniz, ama eh iste. Ama bu cafe olayinda israrciysaniz bari Sartre ile Simone'un takildiklari, asklarini, dostluklarini guzellestirdikleri "Cafe de Florette" de oturun. Sen oturdun mu diyeceksiniz? Hayir, o da ikinci Paris seyahatine kaldi!
Bu arada goreceksiniz ki birakiniz normal yerleri turistik alanlarda bile İngilizce aciklamalar kullanilmamis. Kendileri bilir; onlarin gereksiz kibri ile ugrasacak degiliz.

Champs Elysees de aman aman bir cadde de degil, luks magazalar ve restaurantlar mevcut. Burada basimdan gecen bir olayi anlatip Paris mevzusunu gecici olarak kapamak en iyisi.

Champs Elysees’de yururken iki uzakdogulu kadin yanimiza yaklasip yardimci olup olamayacagimiz sordu, evet tabii ki dedik. Kendilerinin Yves Laurent’ten alisveris yaptiklarini ama belli urunlerden sinirli sayida kaldigi icin ayni kisilere magazadan cok fazla satis yapilmadigini, bizden onlar icin bu urunlerden almamizi rica ettiler. Biz de saflik, ne diyor bunlar diye sorgulamadan neden olmasin, ne kaybederiz ki diye dusunduk. Elimize 700 euro’yu saydilar, mutluluktan ucuyorlar. Kendileri bizi sokagin basinda bekleyeceklerini soylediler. Magaza ana caddeden bir 100-150 metre kadar icerde. Biz magazaya giderken geri donup baktigimizda onlari goremedik, alllah allah nerde bunlar diye geri gidip baktim, bana uzaktan devam edip magazaya gitmemiz icin isaret yaptilar, neyse peki dedim saskinlikla. Magaza’ya vardik, iceri girdik, tabii ki cok sik bayanlar karsiladilar bizi. Bizim uzerimizde de normal turist spor kiyafeti. Guleryuzlu bir sekilde nasil yardimci olacaklarin soylediler. Biz de cuzdan alacagamizi soyledik, arkadasim 2 tane cuzdan gozune kestirdi, iksi 500 euro civarinda oluyordu. Fakat satis gorevlisi kadin nazik bir sekilde bu cuzdanlari kendimiz icin alip almadigimiz sordu. Guvenlik gorevlilerinin cadde basinda bizi iki uzakdogulu ile konusurken gorduklerini, bu kisilerin turistlerden yardim isteyerek kendilerinden alisveris yaptirdiklarini soyledi. Sonrasinda tabii ki her biri 200-250 euro olan cuzdanlarin aynisini uretip 5-10 euroya satiyolarmis.(iyi de yapiyorlarmis:)) Baktim bu konu beni cezbetmiyor, arkadasimla tezgahtari basbasa birakip diger urunlerle ilgilenmeye basladim:) Ketrin durumu anlatmis, tezaghtar da bize satis yapamayacaklarini soylemis. Magazadan ciktiktan sonra uzakdogululari aramaya basladik, ama bir turlu bulamiyoruz, elimizde 700 euro var fakat onlar ortalikta yoklar. Ketrin’e bunlar salak mi ya diye sordum, nerde bunlar. Ketrin salak olanin bizler oldugunu, parayi vermek icin bu kadar cirpinmamizin baska bir anlami olmadigini soyledi:)Sonunda onlari bulduk, yine gulumsuyorlardi ve bu duruma hic de yabanci degillerdi galiba. Bi de kendilerini tembihledim, “boyle her yabanciya guvenip paranizi teslim etmeyin” diye:)

Evet Paris Paris diye tutturanlar, gidip de anlata anlata bitiremeyenler, merak ediyorum samimiler mi:) Ama dedim ya tekrar deneyecegim. Paris’i bu kadar kolay silemem:)

Onerilerle kapatayim bu mevzuyu: Kis aylarinda kesinlikle Paris’e gitmeyin ve yapacaginiz gezi haftalik olsun, 3 gunluk tur ile Paris’in havasini almaniz mumkun olmuyor.